2019 da bazı gelişmeleri sizlere aktarırken 2020 nin sancılı olacağını bunun sadece 2020 ile kalmayacağını ,özelde 2021 de de doğu Akdeniz, Suriye gibi , genel de ABD – Çin ticaret savaşlarının bizlere yansımalarını göreceğimizi söylemiştik.
2019 da bazı gelişmeleri sizlere aktarırken 2020 nin sancılı olacağını bunun sadece 2020 ile kalmayacağını ,özelde 2021 de de doğu Akdeniz, Suriye gibi , genel de ABD – Çin ticaret savaşlarının bizlere yansımalarını göreceğimizi söylemiştik.
ABD’nin Türkiye karşısında CAATSA yaptırımlarını uygulamaya alması , 10 aralıkta yapılan AB zirvesinden çıkan karar da BİDEN i bekleyelim vurgusu çıkması, aslında kurulan masanın bizlere örneğidir. BİDEN’nin gelmesile politikaların Washington – Londra merkezli olmayacağını bundan sonra Washington – Berlin olacağını aktarmıştık.
Dünya üzerinde ki aktörler değişmiş, söz alanların dönüşüme uğradığını aktarmıştık. Tabi ki ekranlar da yorum yapan bazı analistlerin bundan bir haber olduğunu düşünüyoruz. O yüzden de Türkiye’nin pozisyonu hakkında basma kalıp düşüncelerin ötesine gidemiyorlar. Halen soğuk savaş analizleri ile İlişkileri ABD- Rusya bazında değerlendiriyorlar…
Demiştik sizlere Çin dünya da büyük bir aktör olma yolunda emin adımlarla yol alıyor. Çin ‘i bugün meydana getiren fikir, sermaye ve ekonomik temelleri anlamadan da dünya da uluslar arası dengeleri anlamdırmak yersiz kalacaktır.
Çin'in kalkınması 10 yıl önce olmadı. Dünya tarihinde Çin her daim etkin oldu. Lakin ekonomik temellerini 1. Dünya savaşından sonra attı. Bunun da arkasında İngiliz aklı vardı. O ailelerden sizlere daha önce de bahsettim. Finansal temeller o dönem inşa edildi. Hong Kong merkezli finansal ağlar ve ticaret o dönemde kendini uluslararası sisteme entegre etme yolunda yola koyulmuştu.
Çin büyüyecek. 2020 de olduğu gibi 2021 de 2022 de de büyüyecek. Çin büyürken ya ABD karşısında duracak ya da Çin'in büyümesine dur diyecek. Salı günü yazımda da bundan bahsetmiştim.
CAATSA yaptırımlarının arkasında da bu gelişmeler var. S400 leri almamız ABD ye dert değil. Yunanistan da GİRİT adasında bulunan s300 lere ve diğer NATO müttefiklerinde bulunan Rus silahlarına sesi çıkmayan ABD’nin Türkiye ses çıkarmasının arkadasında bu gelişmeler var. CAATSA yaptırımlarının gelmesi sonrasında aynı tonda bir ses ANKARA’dan Washington a sesleniyordu. Türkiye cumhurbaşkanı alınan kararın Türkiye’nin ulusal egemenliğine karşı yapılmış bir darbe olarak nitelendiriyordu. Tansiyon daha da artacak. Durmayacak . Çünkü motivasyon ortada.
BİDEN ‘in de Çin konusunda adımlar atacağı ortada. Atmak zorunda bırakılacak. Güney Çin denizinde ki ticaret hakimiyetini kırmak için gelecekler. TAYVAN, MALEZYA gibi ülkeler öne çıkacak. Vietnam da böyle.. Buralar da hakimiyetlerini kurup , Çin’nin ticaret hükümranlığı kırmak için gelecekler. Hong Kong’ da ki gerilimin durmaması da buradan kaynaklı.
Çin sadece Güney çin denizin de yok. Doğu Akdeniz de var olmak için ticaret yapmaya devam edecekler. Yerli iş adamları ile ticaret ağlarını geliştirerek ABD’nin var olduğu cenah karşısında ticarette hakim olmak isteyecekler. Doğu Akdeniz de çin için önemli. Deniz ticaretinde olmazsa olmaz.
Afrika da önemli. Türkiye’nin son dönemde Afrika da aldığı rollere bakın. SEVAKİN adasında bulunmamıza bakın. Sudan da Türkiye cumhurbaşkanımızın karşılanmasına bir bakın derim. Dengeler ve motivasyon değişmiş durumda. Fransa’nın ABD’nin italya’nın hükümranlıkları kırılmak istenmekte. SUDAN da yapılan darbe de Türkiye’nin burada konumlanmasının önüne geçilmesi içindi. Büyük ve çetin bir mücadele var. Londra ile ittifak halinde İpek yolu projesinde söz sahibi bir Türkiye istememeleri normal. O yüzden CAATSA gibi yaptırımlar gelmesi normal. Hepsi yıldırmak ve güdümlerine sokmak içindir.
Türkiye’ye verilmeyen PATRİOT’lar . HERON’lar.TANKLAR. SİLAHLAR… hepsi bunun için . Yerli savunma sanayimizin%67 olduğu bir ortamda bunu %100 e çıkarmak için elimizden geleni yapmaktayız. Denizler de yerli insansız araç yapılmış durumda bunlarında faaliyetini yakından TV’ler de duyacağız. SİHA’ların çoğrafya da operasyonlar da etkili olması ABD’Yi de AB’yi endişeye itmiş durumda. O yüzden MACRON ‘un Türkiye üzerine Doğu Akdeniz konusunda dolayı gelmesi normal . Gelsinler.. Kaybeden taraf ortada.