Tarihten bir not!..

Bugün tarihi bir olayın yıldönümü… Türkiye’de sanayinin bugünkü kadar gelişmediği yıllardı. Henüz sac üretimi bile yoktu.

Bugün tarihi bir olayın yıldönümü… Türkiye’de sanayinin bugünkü kadar gelişmediği yıllardı. Henüz sac üretimi bile yoktu.
Bu şartlar altında 16 Haziran 1961’de alınan bir karar tarihe geçti. Bundan tam 61 yıl önce bugün Türk mühendislerinden 129 gün gibi kısa sürede otomobil üretmeleri istendi. Bu, neredeyse imkansız bir görevdi ama başarıldı.
Devrim arabalarının hikayesi, böyle bir toplantıyla başladı.
TC Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in talimatıyla ordunun ihtiyacını karşılayacak bir otomobil tipinin geliştirilmesi isteniyordu. Görev de TCDD’ye verilmişti. Hatta bunun için 1.400.000 TL ödenek ayrılmıştı.
O zamanın şartlarında verilen görevi yerine getirmek neredeyse imkansızdı. Üstelik bunun için tanınan süre çok azdı. Üretilen otomobilin 29 Ekim’e yetişmesi gerekiyordu.
Toplantıya katılanların bir kısmı bunun çok zor olduğunu söyleyerek görevi kabul etmedi. Bir kısmı ise her şeye rağmen elini taşın altına koydu.
Böylece Emin Bozoğlu başkanlığında bir ekip kurularak “Devrim' arabalarının yapımına başlandı. İlk iş olarak kullanılmayan bir bina, çalışmalar için uygun hale getirildi.
Ekip hızla organize olarak iş bölümü yaptı. Dizayn, motor-şanzıman, karoser, fren, elektrik donanımı ve döküm işleri gibi çalışma grupları oluşturuldu. Zorluklar ve imkansızlıklarla mücadele halinde geçecek günler başlamıştı. Mühendisler, 12 saatlik vardiyalar halinde çalışıyordu. Ama çoğu zaman atölyede birkaç saat kestirerek işlerine dönüyorlardı.
İlk etapta yapılması planlanan otomobilin ana hatları saptandı. Orta boyda 4-5 kişilik ve 1000-1100 kilo ağırlığında bir otomobil yapılacaktı.
Çalışmalar nihayet ekim ayında sonuç vermeye başladı. Ekim ortalarına doğru otomobillerden ilki neredeyse hazırdı. Üstelik birkaç parça haricinde tamamı yerli üretimdi.
İlk otomobil böylece deneme sürüşlerine başladı. Mühendisler hemen ikinci otomobil için kolları sıvadı. Siyah renkte olmasına karar verilen bu otomobil, ucu ucuna yetişti. Öyle ki boyanın son katı 28 Ekim akşamı atıldı. Otomobilin pasta ve cilası Ankara’ya sevk esnasında trende yapıldı.
Sonunda beklenen gün geldi. Otomobiller, Eskişehir’den yola çıkmadan önce olası yangın ihtimaline karşı depoları boşaltıldı.
Planlamaya göre Sıhhiye’deki benzin istasyonundan yakıt alınacak ve tören alanına gidilecekti. Devrim arabalarını taşıyan tren sabahın ilk ışıklarıyla Ankara’ya ulaştı. Ankara Demiryolu’na indirilen iki Devrim arabası, görücüye çıkmaya hazırdı.
Otomobiller, sabahın erken saatlerinde motosikletli trafik ekiplerinin eskortluğunda yola çıktı. Ancak eskort ekibinin yakıt ikmali yapılacağından haberi yoktu.
İşte bu detay, Devrim arabalarının bütün başarısını gölgede bırakacaktı. Durum, Meclis’in önüne gelindiğinde fark edildi. Alelacele benzin bulundu. Getirilen benzin o aceleyle birinci arabaya konuldu. Tam ikinci arabaya sıra gelmişti ki Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel göründü.
Gürsel, Anıtkabir’e gitmek üzere ikinci sıradaki arabaya yöneldi. Otomobil çalıştı… Ne var ki boşaltılan deponun dibinde kalan yakıt ancak 100 metre gitmelerine olanak verdi. Cemal Gürsel, “Ne oluyor?” diye sordu. Cevap, Yüksek Mühendis Rıfat Serdaroğlu’ndan geldi: “Paşam benzin bitti.”
Gürsel’den özür dilenerek hemen diğer Devrim arabasına geçmesi rica edildi. Gürsel, tarihe geçen ünlü sözlerini söyleyerek denileni yaptı: “Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama Doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttunuz.”
Devrim arabalarının öyküsü böylece sona erdi. Proje durdu. Üretilen arabalar depolarda çürümeye terk edildi.
61 yılda Türkiye çok değişti. Bugün yerli otomobil şöyle dursun, İHA ve SİHA’lar ile Türkiye savaşların dahi kaderini değiştirecek duruma geldi. Azerbaycan-Ermenistan savaşından tutun da Rusya-Ukrayna savaşına kadar birçok savaşın gidişatına tesir edecek teknolojiyi üretir oldu.
Bugün Türkiye’nin güçlü olması elbette bazılarının işine gelmiyor. Ancak bölgede sözü geçen Türkiye, KKTC’nin varlığının devamı için de kaçınılmazdır. Bizim bu gerçeği görmemiz gerekiyor.
O yüzden Türkiye ile her alanda işbirliği yapan iki ülke mi, yoksa her fırsatta Türkiye’ye eleştiri yönelten bir ülke mi olacağız? Bu sorunun yanıtı geleceğimiz için çok önemli. Bizden söylemesi…

Bu haber 7115 defa okunmuştur

:

:

:

: