Özbekistan’ın başkenti Semerkant’tan dün gelen haber KKTC için tarihi bir adımdır.
KKTC’nin Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci üye olması, bize 150 milyon nüfusa sahip çok geniş bir Türk coğrafyasının kapısını ardına kadar açacaktır.
Siyaset, ticaret, gümrük, ulaştırma, enerji, sağlık, bilişim, eğitim, gençlik ve spor gibi pek çok alanda bize önemli avantajlar sunacaktır.
Bu adım bugüne kadar “egemen eşitlik temelinde iki ayrı devlet” modeli olarak anılan yeni siyaseti de güçlendirecektir.
İsteyen istediği kadar küçümsesin.
Bu tarihi kararın önemini anlamak için Güney’de kopan yaygaraya bakmak yeter de artar bile.
“KKTC’nin seviyesi yükseliyor” diye paniğe kapılan Rum lider Anastasiadis, soluğu Paris’te aldı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşen Anastasiadis, AB’den Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlatılması için BM’ye baskı yapmasını istedi.
Bugüne kadar Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp ederek işgal ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nin müzakerelerle ilgili kılını kıpırdatmayan politikası ne oldu da değişti?
Nedeni gayet basit.
Bizim artık elimiz kolumuz bağlı müzakere masasını beklemeyeceğimizi yavaş yavaş idrak etmeye başladılar.
KKTC’nin Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci üye olması da bunun en önemli göstergesidir.
Rumlar bu saatten sonra şu gerçeği artık anlamak zorundadır. İstedikleri kadar AB’yi arkalarına alsınlar Kıbrıslı Türkler de yalnız değildir.
KKTC’nin varlığı uluslararası camiada yavaş da olsa kabul ediliyor.
Verilen siyasi mücadelenin ilk sonuçlarını Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci üye statüsüyle aldık. Ancak bu mücadele henüz bitmedi tam aksine yeni başlıyor.
Uzun solukluk olacak bu yürüyüşte başarılı olabilmek için KKTC’nin varlığına önce iktidarıyla muhalefetiyle biz inanmalıyız.
KKTC’yi “korsan devlet” ilan eden yaklaşımla bırakın masaya oturmayı, onlara laf anlatmayı bile zül saymalıyız.
Aksi halde müzakere masalarında yarım asır daha bizimle oyuncak gibi oyalanmaya devam ederler. Bizden söylemesi…