Günlerdir yazıyoruz, çiziyoruz. “Bir Allah’ın kulu çıkıp da bu ülkede yaptığı evlerin depreme dayanıklılığıyla ilgili açıklama yapsın, denetim raporlarını paylaşsın” diyoruz.
Günlerdir yazıyoruz, çiziyoruz. “Bir Allah’ın kulu çıkıp da bu ülkede yaptığı evlerin depreme dayanıklılığıyla ilgili açıklama yapsın, denetim raporlarını paylaşsın” diyoruz.
Deprem felaketi karşısında bugün geldiğimiz noktada yapı güvenliğiyle ilgili içimizde hala daha bir endişe varsa, bu ülkede konut inşa eden inşatçıların da bir özeleştiri yapması gerekir.
Nerede hata yapıyoruz, nasıl bir yol izlemeliyiz? Bu soruların yanıtına ta ki düne kadar ne yazık ki net bir cevap alamadık.
Israrlı taleplerimiz karşısında sonunda sektörün duayen isimlerinden Ali Özmen Safa’yı ikna ettik. Ada TV’de konuk ettiğimiz programda sorularımıza net yanıtlar aldık.
Neden duayen diyoruz?
İngiltere’de 3 bin, Kıbrıs’ta 1000’in üzerinde konut tecrübesi olan Safa Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özmen Safa, 2000’li yılların başında yurtdışındaki emlak fuarlarında da sektörün önünü açan bir isimdi.
En çok merak ettiğimiz soru, kağıt üzerinde mükemmel gibi görünen yasaları neden işletemediğimizdi.
Ali Özmen Safa bu soruya, “Dünyanın merkezi Sarayönü değil, bu sorun batıda nasıl çözülmüş ona bakmak lazım. Depreme hazırlık için parola sistem ve disiplindir” diye yanıt verdi.
Peki biz bu sistemi uygulayabiliyor muyuz?
Ne yazık ki bu soruya olumlu bir yanıt alamadık. Çünkü kağıt üzerinde vize alan projelerin bitiş aşamasına gelene kadar hiçbir aşamada denetimden geçmediğini acı bir itirafla öğrendik.
Neden mi? Çünkü biz bir sistemi yapıyoruz. Ama o sistemin işleyişini yasalara değil, kişilerin inisiyatifine bırakıyoruz. Böyle olunca da kimin sistem içinde kaldığını, kimin sistem dışına çıktığını kontrol etmek hayli güç oluyor.
Allah korusun uzmanlar uyarıyor. Türkiye’deki felaketin Kıbrıs’a dayandığı iddiaları, gittikçe yükselen bir sesle dile getiriliyor. Peki bundan sonra nasıl yol almalıyız?
Ali Özmen Safa, bu soruya da şöyle yanıt verdi:
“Bundan sonra yaptığımız hatalardan ders alalım. Belli bir grubun menfaati için 2018’de hazırlanan rant planını elinin tersiyle iten hükümet yeni bir imar planı hazırladı. Bu yeni planda Kalecik gibi zemini sağlam olan ve yüksek bina taşıyabilecek bölgelerde yapılaşmaya fırsat verildi. Ama ne yazık ki bu plana itiraz edip ara emri aldılar. Şimdi yeni bir plan hazırlanıyor. Umarız ki bir önceki imar planında yapılan hatalar yapılmaz. Uzmanlar ‘bir an önce tedbirinizi alın’ diyor. En iyi tedavi tedbirdir.
Long Beach gibi zemini bataklık olan bölgelerde yapılan inşaatlar acaba alınan vizeye göre mi yapıldı? Eminim bu binalar düzgün bir şekilde yapıldı. Ancak bu raporlar müteahhitleri tarafından şeffaf bir şekilde paylaşmalı. O zaman bölgeyle ilgili şüphe de dağılır.”
Ali Özmen Safa, kendisinin de içinde bulunduğu sektöre yönelik yapılan inşaatlara yeniden güven duyulabilmesi için bir de tavsiyede bulundu:
“İnşaatı yapan müteahhitler uzmanları getirip yaptıkları inşaatı denetlemeli. Bunun bedelini de o inşaatları yapanlar ödemeli. Ben yaptığım inşaatların hepsinde bu denetimleri yaptırdım. Hatta burada yaptığım inşaatlarda İngiltere’den uzmanlar getirttim. Yatırımcıya güven ancak böyle verilebilir.”
Sayın Safa’nın son sözü de “Bu yayınları yaparak yatırımcıları ürkütmeyin” diyenlereydi… “Hiçbir yatırım, tek bir insan hayatından dahi daha kıymetli değildir.” Bu söz insan hayatının kıymetini ikinci plana atan herkesin kulağına küpe olmalı. Bizden söylemesi…