Hristiyan kesiminden İslama yapılan çirkin saldırılar , Kıbrıs adasını hiç muaf tutmamıştır .
Katolik mezhebinin , Avrupa’da ağırlıklı olduğu dönemde . Siyasete de çok büyük oranda etki yaparak , adeta Vatikan dünyayı idare eder bir otoriteye sahipti .
Biraz mürekkep yalayanlar , tarih bilgilerini yoklayarak , Katolik Kilisesinin öncülüğünde , doğu coğrafyasındaki İslam ülkelerine karşı , kaç kez haçlı seferi yaptıklarını hatırlayacaklar .
Avrupa’da , reformla birlikte , Katolik Kilisesinin siyasi otoritesi , tam değilse bile , elinden alınmıştı .
Bu boşluğu , zamanla , Ortodoks Kilisesi doldurdu ve siyasi erke , resmen karışmama fonksiyonuna rağmen , dolaylı olarak büyük etkiler yapmaktadır .
Bunu , adamızda da görmekteyiz .
İslama karşı , dünyada yapılan çirkin saldırıları , bireysellikle ölçmek de biraz safdillik olmaz mı ?
Adam , Kuranı eline alıyor , tören ve şovla yakıyor . Fiilin işlendiği ülkedeki polis teşkilatı da onu bu eylemi yapması için koruyor .
Şimdi moda bu .
Cami kundaklama olayları , yeni değil .
Tarihin her döneminde bu karşımıza çıkmaktadır .
İslama karşı yapılan bu eylemleri , bir tür değişik “Haçlı seferine “ endeksleyebilir miyiz ?
Gelelim bizim Leymosun’daki Köprülü Camisinin kundaklanmasına .
İbadet yerleri , hangi dine ait olursa olsun , saygı gösterilmeli ve başka dine bağlı olanlar tarafından kabullenmeli ve içine sindirilmeli .
Bu Laikliğin , en belli başlı ilkesi ve kuralıdır .
Maalesef güneyde bunu göremiyoruz .
Güneyde çok az sayıda Müslüman topluluğu olmasına rağmen . Rum halkı bu ibadet yerlerini , hala içine sindiremedi .
Köprülü Camisi , Leymosun Türklerinin , ibadet ettikleri bir bina idi .
Simge olarak Türkleri temsil eden bir camiye saldırma ve kundaklama . Leymosun Türklerine karşı yapılmış , bir hareket olmuyor mu ?
İkinci Niko , Kıbrıs Türklerine karşı GYÖ için uğraşıyor muş !
Alın size güven yaratıcı önlem . Köprülü Camisi .
Güven yaratıcı önlem , kimlik ve kapı açmakla sağlanamaz .
Bunu , Leymosun’da , Köprülü camisinde görüyoruz .
Güven yaratıcı önlem , bu olayları önleyecek tedbirleri almak ve bunların faillerini ortaya çıkararak , adalete sevk etmektir .
Bu , güneyde hiçbir zaman mümkün olmamıştır ve olmayacaktır .
Güneyin başsavcısı , aldığı talimatlar ışığında hareket ediyor . Türklere karşı yapılan hiçbir fiilin arkasından giderek , gerçekleri ortaya çıkardığını gördük mü ?
Öyle bir şey yaparsa , o koltukta oturamaz .
Güneydeki yönetim , BM ve AB otoritesi ile , gelin güvey . Olaya her zamanki gibi perende almaktadır .
“Adayı birleştirecekmiş .“
Adamlar , güneyde , Türk simgesi görmekten , müthiş rahatsızlık duymaktadırlar .
Türkün simgesinden , bu denli rahatsız olanlar . Türkü aralarında görmekle bakalım neler yapacaklar ?
Aslında bu soru , abesle iştigal .
Ne yaptıklarını görüyoruz .
Ne demişti Birinci Niko , Sn. Çavuşoğlu’na .
“Halkım , Türklerle hastaneleri bile paylaşmak istemiyor .”
Bütün umutlar BM GK’ na bağlanmış .
Göreceğiz .
Pile yolu için ilkeli ve kararlı siyaset izlenirse . Bu yolun yapılmaması için hiçbir engel olamaz .
Batılıların yıllarca izledikleri yöntem , taviz koparacakları ülkeler üzerinde baskı unsuru oluşturmak .
Pile yolu için dik , kararlı ve azimli durulursa , baskıyı diğer tarafa doğrulturlar .
Bunu 1974 Barış Harekatında , Türk Hükümetinin kararlı tavrı karşısında gördük ve yaşadık .
Yol medeniyettir ve bir temel insan hakkıdır .
BM savaş gücünün , kötü niyet misyonu da her platformda sergilenip , hesap sorulmalıdır .
Ayrıca , KKTC sınırlarından ülkeye girişlerinin , sorgulama zamanı , çoktan gelip geçmiştir .