Geçen haftadaki yazımda liderler New York yolcusu demiştim. Gidilir mi? Gidilmez mi? zaman gösterecek demiştik. Bu hafta BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs’a geleceği ve ikinci tur görüşmelere müdahil olacağını basından öğrendik.
Cumhurbaşkan’ı Mehmet Ali Talat yeni stratejiler üretmek zorundadır çünkü öğrendiğimiz üzere birkaç basit konu dışında Kıbrıs sorununun esası üzereinde Talat ve Hristofyas çok ayrı dünyalar da bulunmaktadırlar. BM Genel Sekreteri de iki lideri yakınlaştırmak için kim ne derse desin hakem konumunda bulunmak için adaya geliyor ve dayatma yapmak isteyeceği de artık kesindir. Liderlerin aslında bir yıl boyunca görüştükleri ismi Annan Planı olmasa bile planın ta kendisidir, ufak tefek değişiklikler içersede esas temel Annan Planı’dır bu plan da yılların iz düşümüdür. Ancak önemli olan halkların dayatma çözüm ve anlaşmayı kabul edip etmedikleridir. Kıbrıs da barış ortamının varlığından herkes söz ediyor ve kabulleniyor düşünebilir misiniz? Ada’da barış olmamış. Olsaydı bu kadar yabancı insan ve yatırımcı Kıbrıs’a yatırım yapar mı?
Yatırımcı yabancılar bile iki kesimlilik varlığına dayanarak milyonlarca sterlin para harcayıp yatırım yaptılar. Biz KKTC’de gerek bizim halkımızın haklarını koruyacak argümanlar geliştirmemiz gerekirken yabancı yatırımcıları koruyacak önlemleri de görüşme masasında ciddi şekilde savunmalıyız. Aksi taktirde KKTC yabancı yatırımcı açısından güvenirliliğini yitirmiş olur. Buda gelecek açısından bizi bu Ada’da yalnızlığa iter.
Özelikle Beş Parmak Gurubu’nun TC’de yaptığı temasların çok faydalı geçtiğini ve tek egemenlik düşüncesinin yanlış olduğunu ve kabul görüldüğünü de açıklamalarında vurguladılar. Gerçekte Kıbrıs’ta bir egemenlik çatışması var. En azından bu çatışma yalnızca görüşme masasındadır. Gerçekte Türk ve Rum halkları kendi bölgelerinde egemenliklerini bağımsız ve özgür olarak kullanmaktadırlar. Bu fiili durumdan ders çıkarmak gerekirken yeni ve karmaşık bir düzeni yaratma çabası içinde olanlar şapkalarını çıkartıp bir kez değil yirmibir kez düşünsünler.
ABD, hiçte tasvip etmediğim Irak müdahalesi ile iki milyondan fazla insanın ölümüne sebep oldu ve Irak’ın toprak bütünlüğünü de bozdu ve farklı devletler oluşturdu. Bu oluşturulan devlet de Türkiye’nin yanı başında canlı bomba gibi! Irak’ın parçalanmasında AB’nin de rolünün çok büyük olduğunu kimse gizleyemez çünkü orada zenginlik paylaşımı esas da petrol ve gaz var, hak hukuk ve insan hakları hikâye.
Irak’ı savaşla bölenler Kıbrıs’ı baskı ve tehditle zoraki birleştirmeye çalışıyorlar, peki gerçekte Türk ve Rum halkları ne düşünüyor soran var mı doğrusu merak ediyorum yoksa bizleri uzaktan kumanda gibi kontrol mü ediyorlar bu önümüzdeki süreç bunu gösterecek diye düşünüyorum. En çok da merak ettiğim ki halkımızın bunu sorgulaması gerekir bir anlaşma olacaksa milyar dolarlarla ifade edilecek maliyetleri kim karşılayacak, bozulacak düzenin yeniden kurulması kolay mı?
Cumhurbaşkan’ı ve Başbakan herşeyi bir tarafa bırakıp geleceğimizin konuşulduğu Kıbrıs sorununa odaklanmalı ve birlikte çalışmalılar. Tek isteğimiz tam bağımsız yaşamdır.