Kıbrıs’ta öldürülen gazetecilerden Ayhan Hikmet’in kızı, “Cinayetin arkasında Denktaş’ın olduğu biliniyor” dedi.
Eski Özel Harp Daire Başkanı emekli General Sabri Yirmibeşoğlu’nun “Kıbrıs’ta mukavemeti arttırmak için cami yaktık” itirafıyla yeniden gündeme gelen 1962 yılında Lefkoşa’daki Bayraktar ve Ömeriye camilerinin bombalanması ve sonrasında yaşanan gazeteci cinayetlerinin tanıklarına Taraf Gazetesi ulaştı. 23 Nisan 1962 günü çıkardıkları Cumhuriyet gazetesinde camileri bombalayanları gelecek sayılarında açıklayacaklarını duyurdukları günün gecesi öldürülen gazetecilerden Ayhan Hikmet’in kızı Hıfsiye Hikmet, Taraf’ın sorularını yanıtladı. Kardeşi Emin Hikmet ile birlikte Güney Kıbrıs’ta yaşayan Hıfsiye Hikmet, babası öldürüldüğünde dört yaşındaymış. Yirmibeşoğlu’nun itiraflarıyla 48 yıl sonra olsa da suikastın aydınlığa kavuşturulma ihtimalinin doğmasından dolayı ümitli bir şekilde gelişmeleri izleyen Hikmet telefonla Taraf’ın sorularını yanıtladı. Hikmet, cinayetin içinde Rauf Denktaş’ın da olduğunu Kıbrıs’ta herkesin bildiğini ama bunu korkudan söyleyemediğini anlatıyor.
Taraf: Babanızın öldürülmesiyle ilgili hukuki durum nedir? Soruşturma dosyası nerede?
Hıfsiye Hikmet: Ben ve kardeşim her yerde aradık, Adalet Bakanlığı kayıtlarına girdik. Babamın öldürülmesiyle ilgili mahkeme dosyası kayıp. Hiçbir mahkemede bu dosya bulanamadı. Birileri bu dosyayı yok etmiş. Bunu kim yapabilir?
Taraf: Cinayetle ilgili TMT ve Denktaş suçlanıyor. Sizin de bunu ima eden açıklamalarınız var.
Hıfsiye Hikmet: Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler ya. Denktaş’ın bu işin içinde olduğu herkes tarafından biliniyor. Ama korkudan kimse bunu söyleyemiyor. O dönem bu konuda Türk tarafının temsilcisi Denktaş- Rum tarafından da Akritas planının arkasındaki isimlerden EOKA’cı dönemin İçişleri Bakanı Yorgacis’in başkanlığında kurulan bir komisyon bombalanma ve cinayetleri incelemiş ama bir sonuç çıkmamış. Nasıl çıksın, içinde Denktaş varken. O komisyon gerçeklerin üzerini örttü. O dönem adada görevli Türkiye Büyükelçisi Emin Dırvana da cinayetlerle ilgili Türk cephesini suçlamıştı. Evet, o gerçekleri biliyordu. O yüzden görevden alındı zaten.
Taraf: 48 yıl sonra Sabri Yirmibeşoğlu’nun itiraflarıyla tekrar babanız ve Ahmet Muzaffer Gürkan’a yönelik suikast gündeme geldi. Herhangi bir hukuki girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?
Hıfsiye Hikmet: Toplum olarak bir şeyler yapmalıyız. Hep birlikte bir şeyler yapmalıyız. Bu insanlar bu toplum için çalıştılar. Biz yıllarca hain olarak anıldık. Çok acı çektik. 48 yıl sonra gerçekler ortaya çıkmalı.
Adada herkes bunu bilir
Adada yayımlanan muhalif Afrika Gazetesi’nin sahibi Şener Levent de Yirmibeşoğlu’nun itiraflarını tarihî olarak nitelendiriyor. 1962’de camilerin bombalanması ve ardından gazetecilerin öldürülmesi olaylarının Kıbrıs’ı bölen önemli bir tarihsel dönemeç olduğunu söyleyen Levent “Aslında bizim bilmediğimiz bir konu değildi. Camileri 1962 yılında Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nın bombaladığını biz Avrupa ve Afrika gazetelerinde çok yazdık” diyor. Şener Levent, Denktaş ve onun gibi taksimci ve milliyetçi olan Yorgacis’in liderliğinde kurulan cinayetleri inceleyen komisyonun da olayı örtbas ettiğini iddia ediyor.
BÜYÜKELÇİ DE DENKTAŞ’I SUÇLADI
Elimde belge yok ama diyen Levent, olayın arkasında Denktaş olduğuyla ilgili iddiasını çok ilginç bir isme dayandırıyor. Bu isim Kıbrıs’taki ilk Türkiye Büyükelçisi Emin Dırvana. Dırvana, 27 Mayıs ihtifalini yapan darbeciler (Bizzat Türkeş tarafından seçildiği de söyleniyor) tarafından adaya gönderilen Kıbrıs asıllı bir albay. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşaması için gayret sarf eden Dırvana, öldürülen gazeteciler Gürkan ve Hikmet’le de sık sık görüşüyor. Dırvana cinayetin ardından halkı hemen Rumları suçlamamaları için uyarıyor, yakın çevresine ise bombalanma ve cinayetle ilgili olarak Rauf Denktaş’ın adını veriyor. Bu tepkisini de gazetecilerin cenazesine dev bir çelenk göndererek gösteriyor. Bu tavrının bedelini de ödüyor Dirvana. Cinayetten birkaç ay sonra daha süresi dolmadan görevden alınıp, Ankara’ya’ çağrılıyor. Şener Levent, “Dırvana Türkiye’ye döndükten sonra Milliyet gazetesine cinayetin arkasında Denktaş olduğunu yazmıştı” diyor.
KATİLLERDEN BİRİ HÂLÂ KIBRIS’TA
Afrika Gazetesi’nin sahibi Şener Levent, öldürülen gazeteciler Gürkan ve Hikmet’in katillerinin iki Kıbrıslı Türk olduğunu, birinin öldüğünü, diğerinin ise hâlâ Kıbrıs’ta yaşadığını, hatta bu kişilerin isimlerini bildiklerini de anlatıyor. Hatta bir süre önce cinayete karışan eski TMT’cilerden birinin oğlu Şener Levent’e bir mektup yazarak itiraflarda bulunmuş, Levent de bu mektuptan bir bölümü köşesinde yayımlamıştı. Yazıda yatağında öldürülen Ayhan Hikmet’in eşiyle, katil TMT’cinin karşılaştığı an şöyle anlatılıyor:
“Tetiği çeken babamdı, ama asıl katil emri verenlerdi” diyerek anlatıyor babasını. Sabahları erken kalkarmış babası... Daracık sokaklardan geçerek Lefkoşa’daki küçük dükkanına gidermiş. Bir sabah o sokaklardan birinde yürürken genç bir kadınla karşılaşmış. Göz göze geldiklerinde gözlerinden yaşlar boşanmış. Ağladığını görünce, kadın ona dönmüş... Ve şu sözler dökülmüş dudaklarından:
-O gece kocamı öldürürken seni gördüm, biliyorum. Fakat ağlama, bu senin suçun değil, bunu sana yaptıranların suçu...