Geçtiğimiz haftalarda hatırlarsak gazete başlıklarında ’’ AVRUPA’DA TERÖR PANİĞİ’’ başlıklarını görmüştük. Bu haberlerin içinde ki iddialara bakarsak, Yemen den gönderilen bombalı paketler İngiltere, Yunanistan ve Dubai’de ülke girişlerinde yakalanmış ve bu paralelde bu bombaların bir kısmının Fransa ve İtalya Cumhurbaşkanlarını hedef aldığı söylenmişti. Yemen’de ki El-Kaide’nin kolu olduğu söylenen terör örgütü bu eylemi üstlendi. Ayrıca Örgüt bu paketlerin ‘’Batı’’ için bir uyarı olduğunu deklare etti.
Bu çerçevede olayı ele alıp yorumlarsak, Örgütün isterse Chicago’yu, Londra’yı ve bazı devlet adamlarını kolaylıkla alt edebileceklerini ima ettiler. Velev ki böyle bir durum söz konusu olursa, sonuçta zararlı çıkacak her zaman olduğu gibi masum insanlar olacaktır(innocent people).Yeni savaşın çanları o zaman çalacaktır. Yemen’den çıkan paketlerin ne anlam taşıdığını da söylemekte yarar vardır. Bu paketler tıpkı 11 Eylül saldırılarında olduğu gibi Afganistan’ı silah ucuna getiren, hedef yapan kesimin bu sefer amaçlarının Yemen ‘e kaydırıldığının, yeni hedef tahtasını buraya oturtmaya çalıştıklarının bir göstergesidir.
Neden ‘’YEMEN’’ sorusunu cevaplamakta yarar görmekteyim. Askeri ve stratejik olarak Kızıldeniz’in önemi açıktır. Ancak bunun neden şimdi önem kazandığı ise aslında mali krizle birlikte anlaşılabilir. Bir süredir öngörülen ve buna yönelik önleyici tedbirler alınan büyük değişim artık önlenemez bir şekilde kendini dayatıyor: Dünyanın mali merkezinin Pasifik’e kayması. 16. YY’da başlayan ilk hareketlenmelerle birlikte 19 YY’da dünya mali piyasaları neredeyse tamamıyla Atlantik hattına kaymıştı. Daha önceki Asya ve Akdeniz hattına karşılık, 200 yıllık bir hakimiyetten sonra şimdi bu canlılık ve merkez olma durumu yavaş yavaş Hint Okyanusu’na ve Pasifik’e kayıyor. Mali krizden yegane yükselen güç olarak çıkan Çin’in artan değeri bunu pekiştiriyor. Çin’in gerek Avustralya’daki varlığı, gerek Afrika’daki inanılmaz süratle gerçekleşen yatırımları, gerekse de ABD’nin hala tam anlamıyla giremediği Orta Asya’daki enerji yatırımları bu bölgeyi en güçlü merkez haline getiriyor. Bu sürecin kontrol altına alınması için öncelikle Doğu Afrika’nın kontrol altına alınarak en azından Afrika ayağının, yani hammadde ve pazar ile ilişkisinin aksatılması gerekiyor. İşte Yemen operasyonu da bu sürecin bir parçası olarak değerlendirilmeli. Afpak(Afganistan-Pakistan) ABD’nin Asya’daki egemenlik mücadelesinin adı ise, Yemen de Afrika’daki mücadelesinin adı olacak. Kızıldeniz su yolunun kontrol altına alınması ise Transatlantik İttifakı’nın pekiştirilmesi için atılması gereken bir adım. Böylece Afrika ya da Asya nimetlerinden faydalanmak isteyen müttefiklerin de, müttefik olma durumlarının yapısal hale getirilmesi öngörülüyor. İşte bu manada ABD’nin tekrardan yükselişe geçmesi için Yemen’in jeo-politik ve jeo-stratejik önemini tartışmak bile anlamsız kalacaktır. ABD için Afganistan’da devam eden savaşın en önemli meşruiyet temeli El Kaide ile mücadeleye dayanıyor. Ayrıca El-Kaide’nin her hamlesi ABD’nin meşru müdahale hakkını genişletilmese katkı sağlıyor. Afganistan’dan sonra Pakistan’a sıçrayan Terör örgütü oradan Yemen’e de sıçramış durumda. İlerde Orta Asya ülkelerine de sıçraması muhtemel olarak görebiliriz. Yani Avrupa’da panik yaratan olaylar dizisini aslında Yemen bağlantılı olması bu noktadan geçmektedir. Halkın korkularını ortaya çıkarılıp, kamuoyunda destek sağlandıktan sonra müdahale alanları da genişletilmesi düşünülmektedir. Böylece Yükselen Çin değeri karşısında ABD’nin eski prestiji ve müdahale alanları da yükselişe geçebilir. Çin tehdidi de askeri, ekonomik ve stratejik noktalar bakımından bertaraf edilinebilir. Unutmadan söylemekte fayda görüyorum, İslam anlayışı içinde ortaya konulan ‘’Cihad’’ kavramı çok saptırılmış durumdadır. Avrupa’da yükselen’’ İslamifobia’’ fikri ile en güzel mücadelenin ‘’hoşgörü’’ ve ‘’barış’’ içerisinde yaşamaktan geçtiğini düşünmekteyim. Yorum sizde…