Bugün bizlerle birlikte yaşayan, kangrene dönüşen bitmez tükenmez politik adı her neyse görüşmelerle ilgili küçük de olsa biraz bahsetmek istiyorum. İki gün önce Güney’de yaşayan çok güzel bir çift Maria ile Theodorovos, ben ve Can ile birlikte Girne Beylerbeyi’nde çok şık bir restorana yemek yemeğe gittik. Koyu bir sohbete daldık. Theodorosvos, Amerika'da görmüş olduğu eğitimden ve Amerika’nın gücünden bahsetti. Maria, Lefkoşa’nın eski günlerinden eski arkadaşlarından, müziğe olan tutkusundan bahsetti. Fondan Tom Johns’un ‘Dilayla’ şarkısı çalıyordu. Theodorosvos eskiden gitar çaldığı ve şarkı söylediği günlerden bahsetti. Bir ara Maria uzaklara daldı. Kendisine ne düşündüğünü sordum. O anda gözleri doldu. Bu durumdan ben de çok etkilendim. Eşine döndü ve ‘bak’ dedi. ‘Halam eskiden orada oturuyordu’ dedi. ‘Çocukluk günlerimizde gidip gelirdik Girne'ye. Çok güzel anılarımız vardır bu şehirde’. Elimde olmadan benim de gözlerimden yaşlar süzülüverdi. Maria ‘sana ne oldu’ diye sordu. Babamı, annemi anlattım. Köylerinin yakılıp yıkıldığını, göç etmek zorunda kaldıklarını 1964’te köylerini, evlerini bir daha göremeden üzüntüden zamansız göçüp gittiklerini anlattım. Savaşların çok kötü olduğundan insanların eşit olduğundan bu dünyanın tüm insanlığa ait olduğunu hatta tüm canlı varlıklara ait olduğunu anlattı. İnsanlar ağaçlara muhtaç, ağaçlar ölürse insanlar oksijensiz kalacaktır. Hayvanlar ölürse insanlar yalnızlığa gömülecektir. Bir ağaç 65 insana oksijen dağıtmaktadır. Peki biz bu doğal güzellikleri yok edersek insanlık oksijeni nereden alacaktır. Var olan insanlık her zaman mutluluğu, huzuru hak etmelidir. Kim olursa olsun, ne olursa olsun insanlığın mutluluğu üzerine savaş vermeliyiz. Her zaman yazdığım gibi el ele verip dünya üzerinde var olan her şeyi güzelleştirmeliyiz. Bilgilerimizi, eğitimlerimizi güzellik adına inşa etmeliyiz. Her doğan günü güleryüzle kucaklamalıyız. Güne ışıl ışıl bakmalıyız.Yediğimiz bir lokma
ekmeğe şükretmeliyiz. Sağlıklı uyandığımız için Tanrı’ya şükretmeliyiz. Bugün
kime, nereye faydamız oldu, bilgi dağarcığımıza neler aktardık diye oturup düşünmeliyiz. Sohbetimiz öylesine çok ilerledi ki, liderlerin görüşme konularına geldi. Ben Güneyli dostlarıma Maria ve Theodorosvos'a iki soru sordum: Görüşmeler bir sonuç getirir mi?
Maria: Zaman kaybından başka bir sonuç getirmez.
Theodorosvos: Kıbrıs konusu biz Kıbrıslıların konusu olmalıydı. Kendi aramızda
dostluk çerçevesi içerisinde hiç bir ülkeyi karıştırmadan liderlerimiz çözmeliydiler. Ama ne yazık ki masraftan başka bir şey değildir. Sadece boş boş konuşmalardır.
F.Ö:Peki nasıl olmalıydı Kıbrıs? Nasıl idare edilmeliydi?
M.T: Devlet ortak olmalıydı. Bir bakan sizden bir bakan bizden eşitlik içerisinde
yaşamalıydık.
F.Ö:Bu çok güzel bir fikir aklı başında olan her insan bunun böyle olmasını ister. Savaşlar kavgalar ülkelere insanlara zarardan başka hiçbir şey getirmez. Biz
aydınlara çok büyük görevler düşer. Savaşların zararlarını anlatmalıyız. Anlatmalıyız
ki insanlar savaşın ne kadar büyük zararlara yol açtıklarını bilsinler. Yediden yetmişe bıkmadan usanmadan özümüzü, dinimizi unutmadan sevgi dolu barışı, mersin dallarını, zeytin dallarını her gün sunmalıyız kainattaki insanlığa. Gecenin sonunda ben ve Maria birbirimizden habersiz sonsuza kadar sürecek dostluklarımız adına birer armağan sunduk. Sizi seviyorum.