Çok uzun zaman oldu Güney Kıbrıs'a geçmedim.Pasaportumun süresi bittiği için Güney Lefkoşa'ya geçtim. Avrupa Birliği'nin kokusu var her yerde.Yollarını pek
bilmediğimden çok eski bir arkadaşım,mükemmel insan beni kapıda karşıladı.Birlikte
pasaport dairesine gittik.Güleryüzle karşılandık.Oradaki memurlar işlerini severek
ve bir o kadar da sohbet ederek,güleryüzle işlemlerini yapmaktadırlar.Ben
pasaportumu normal zamanından daha erken bir zamanda istediğimi kendilerine
ilettim.Gözlerime inanamadım.İşlemler hemen aynı anda başlatıldı.Form
dolduruldu.Polimetrik resim çekildi.Bunu belirtmeden geçemeyeceğim mimiklerim resim çekilirken hareket etmemesi gerektiği için son derece çirkin çıktım olsun. Bir saat
içerisinde pasaportumu verebileceklerini söylediler.Aşağıdaki kafede oturup
beklememizi,yorulmamamızı söylediler.Yarım saat sonra bir memurun elinde pasaportum teslim edildi.Buna nederler?İşin ciddiyeti ve insana verilen değer derler.İnsan ilişkileri dünyada çok önemlidir.Özellikle devlet dairelerinde çalışanlar her attıkları adımda,aldıkları kararlarda,yüzlerinin mimiklerinde bile hükümeti temsil
ederler.Bu da hükümetlerin her konuda disiplinli olmak zorunda oldukları bir
durumdur.Pasaportumu inceledikten sonra inanamadım.Her bir yaprağında ayrı ayrı
Kıbrıs'ı anlatıyor.Küçük küçük resimler,Afrodit,deniz,muflonlar,gemiler,kuşlar ve
zeytin dalı.Kuşun ağzındaki zeytin dalı barışı simgelemektedir.Keşke öyle olsa ve
bütün dünya barış içinde huzur dolu olsa.Ama ne yazık ki dünyamız kirlendi,insanlık
yok olmanın eşiğine doğru sürükleniyor.Bir yandan afetler,bir yandan üretilen adı
belli olmayan silahlar,neler neler...İnsan insanı hiç öldürür mü?Bu nasıl bir
mantık,bu nasıl bir hareket,nerde yaşam varsa orada savaş,azimle büyüyen ülkeler
sonrası...Afetler,yangınlar bir anda o devi uçurumun sonuna çaresiz bir şekilde
sürüklüyor.Japonya örneği;afet mi?Yoksa bir ülkenin bir ülkeyi yeraltından vurması
mı?O kadar çok soru işaretleri oluştu ki beynimizde sıra hangi ülkede diye kara kara
düşünmeye başladık.Neyse konumuza dönelim.
Güney Kıbrıs'taki pasaport işlemimi anlatıyordum.Konu konuyu açar
hesabı.Arkadaşımla karnımız o kadar çok acıkmıştı ki beklediğimiz kafeteryada
içtiğim kahve acıkmamı daha da çok tetiklemişti.Adım adım restorant aramaya
başladık.Bir hayli gittikten sonra Barrace isimli bir restoranta girdik.Balık ve
salata siparişi verdik.Yanına da bir şişe şarap sipariş ettik.Şarap şişesinin
üstünde Baf resmi ve üzüm toplayan insanlar ve aynı zamanda muflon resimleri
vardı.Bilindiği üzere muflonlar sadece Kıbrıs'ta bulunmaktadır.Atalarımın köyünde de
çok miktarda vardılar.(VROİŞA YAĞMURALAN)Atalarım 1964'te göçe
zorlanmışlardı.Şimdilerde öylebir köy yoktur.Yakıldı,bombalandı ve dozerlerle
yıkıldı.Girdiğimiz mekanın duvarlarını çok güzel kadın resimleri
süslemekteydi.Yediğimiz salata o kadar çok güzeldi ki,Kıbrıs'a has
çakıstes,zeytinyağlı,limon, içersindeki yeşillik,marul,kereviz,domates ve gabbar
çiçeği yani tomurcuk çok lezzetliydi.Balık grilde pişirilmişti.Yanındaki patates o
da Kıbrıs'a has cam şişeler içerisinde.Keşke bizde de öyle olsa.Sandalye ve masalar
ahşaptandı.Biliyorsunuz Avrupa Birliği'nde plastik masa ve sandalyeler yavaş yavaş
yerini ahşaba bırakmaktadırlar.Plastikte kulanılan ham madde son derece zararlı
kansorojen maddeler içermektedir.Yemek üstü ayrıca ceviz macunu yedik.
Beni en çok etkileyen pasaportun üstündeki Afrodit resmi oldu.Afrodit'in Kıbrıs'ta Baf'ta doğması,benim şarkımın sözünü yazmam,güfte ve bestesini yapmam,klibini çektirmem,7 Aralık 2010 tanıtım gecemden sonra bütün dünya liderlerine göndermem ve bir çok ülkeden cevap almam ve şimdi de pasaportumun üstünde Afrodit'in resmini görmem beni çok etkiledi.Okuyucularımla bu anımı paylaşmak istedim.Ayrıca Kıbrıs değerlerine Güney Kıbrıs'ın değer vermesi Rum ve Türk'ün aynı değerlere sahip olması bizlerde aynı şekilde değerlerimize sahip çıkmamız ve korumamız gerekir.Sizi seviyorum.