Diyelim ki Türkiye’den geldiniz. Elinizde anlı şanlı “Yeşil Pasaport”unuz var. “Şuradan bir de Rum tarafına geçeyim. Kıbrıs’ın tamamını gezeyim” dediniz. Öyle ya yeşil pasaportunuz var.
Rum tarafının bütün kapılarının yüzünüze kapalı olduğunu göreceksiniz. Sebep; “İşgalci Türklerin pasaportu, yeşil de olsa bu kapıdan içeri giremez…”
Bu durum sadece geçici süreliğine KKTC’ye gelmiş T.C. vatandaşlarını mı ilgilendiriyor sanıyorsanız yanılırsınız. KKTC vatandaşı olmuş T.C. vatandaşlarının da aynı sorunla karşılaştığını duyuyoruz…
Bana sorarsanız bütün bunlar normaldir. Çünkü Rum yöneticisi, genetik mirasına göre yapması gerekeni yapmaktadır…
Fakat asıl garip olan başka bir şey var…
Bu durum karşısında biz ne yapıyoruz?
Tepkimiz nedir?
Bugüne kadar Türklerin Rum sınır kapılarında, ellerinde pasaportlarıyla sınır uygulamasını delme girişimine şahit olmadık. Ya da olundu da ben duymadım…
Rumların bu ırkçı tutumunu dünyaya duyurmak için her hangi bir eylemde bulunmadık.
Türkiye’den gelmiş binlerce öğretim üyesinden öğrencisine; işçisinden çalışanına kadar, “aman bir tatsızlık çıkmasın” diye olanı kabul edip, işi meşrulaştırdık.
Ne bir dernek, ne bir cemiyet, bu konuda önderlik edip, yapılan uygulamanın haksızlığını dünyaya duyurmadı… Sorunun insani boyutunu irdelemedi…
Peki neden?
Belki de bunun altında;
Rumların niyetini anlamak istediğimizden emin olmayışımız gelmektedir.
“Aman müzakerelerin tadı kaçmasın…”
Fakat ne oldu?
Belirli bir kesimde yine büyük bir hayal kırıklığı…
“Peki ne olmasını bekliyordunuz?”
1571’den beri bu toprakların işgalcisi olduğunuzu düşünen Rumların, birkaç aylık müzakere görüşmesinden sonra, genlerine sinmiş Türk karşıtlığından vaz geçmesini mi?
Yine yeni bir ümit, yine yeni bir sayfa…
Sürekli müzakere ve hayal kırıklığı…
Bu yol çok denendi ve belki yeniden denenecek… Fakat sonuç; yine değişmeyecek…
Sürekli müzakere görüşmeleri adı altında oyalanan Kıbrıs Türkleri, artık önüne bakmak ve yapması gerekenleri yapmak zorundadır.
Rum yöneticilerinin insanlık dışı tutumunu dünyaya göstermek zorundadır.
Bence yapması gereken işlerin başında Rum sınır kapılarını, bir cemiyet hareketi olarak pasaportlarımızla delme teşebbüsünde bulunmak olmalıdır.
Boş vakitlerimizde bir iki üç beş demeden, yılmadan, Rum kapılarına dayanıp “Nooo Mister Türk” ya da “No no Lady Türk” demelerinin onlarda bıraktığı keyifsizliğin tadını çıkartmak lazım. Bence çok eğlenceli olur… Sizce de değil mi?