Sabah gazetelere baktığımda adını görmezsem, o gün, hastalar olduğum Barış Mamalı’nın, bu defa artık lâfı dolandırmayı bir yana bırakıp, memlekete yeni bir anayasa hediye etmeye karar vermiş olduğunu, sevinçle gördüm dün! Madem Mamalı bu işe el attı, tamamdır… Rahat uyuyun… “Fikrin ve Hukuk’un Üstünlüğü Hareketi”! Elbette… Fikir iyidir… İdi Amin’in, Saddam’ın, Hitler’in, Çombe’nin de “fikirleri” vardı elbette ama onları boş verin siz… “Fikir”, fikirdir yâni ve iyi bir şeydir… “Hukuk” aslında en iyisi… Ben Hammurabi Yasalarını, Fatih ya da Kanuni Kanunnameleri’ni çok severim meselâ… Üstün olmalı tabii… Yani şimdi benim bir kölem olsa, bana karşı bir suç işlese, canını almaya hakkım var mıdır? Yok mudur? Nerden bilecem? Hukuk Fakülteleri’nde ders olarak okutulmuyor mu Roma Hukuku? Ne kaldırırlar “meriyetten”? Hukuk dedin mi duracaksın arkadaş… Öyle lâstik gibi değildir yâni… Çekince uzamaz… Yazar Hammurabi, hep geçer… Zere neden? Zere üstündür da ondan… Bazı avukatlara soracan, onlar bilirler… Öyle milletvekilleri falan karışmasın böyle işlere! “Meclis anayasa yazamaz” Kim yazar? Fikren ve hukuken üstün adamlar var, onlar yazarlar…
Siz Çil Osman Olayı’nı biliyor musunuz? Hazret Kıbrıs’a vali olmak için, rüşvette kantarın topuzunu kaçırmış, bir de gelip bakmış ki adadaki vergi mükellefi, nerden baksan 11 bin kişi… Bunun bin kese altına ihtiyacı var! Rüşvet borçları ödenecek… O devirde de adada, zenginler 30 kuruş, orta halliler 20 kuruş, fakir fukara da 10 kuruş vergi veriyor. Yanlış bilmezsem 100 kuruş bir lira ediyor, bin lira da bir kese… Hadi topla bakalım o parayı da görelim… Burada gâvuru müslümanı da “Yapma etme, yok bu millette öyle para, kime sordun da o kadar rüşvet verdin? Bu nasıl hesap? Deli mi oldun? Bu adanın kendi etmez o parayı! Ne vergisi?” dese de tutmuş İstanbul’dan habersiz, ek vergiler koymuş. Piskoposları da sarayda oturmaya mecbur etmiş ki olmaya da kaçıp İstanbul’a gider de durumu anlatırlar! Mesele çok çetrefillidir ama ben keseden gideceğim! Kıbrıslılar bu meseleyi çözdü… Çil Osman ve 18 adamın ı öldürüp, hazinesini de soydular… İstanbul’dan meseleyi araştırmaya gönderilen iki yetkiliye de gerekli rüşvetleri verip, Rumlar 14 kuruş, Türkler ise 7 kuruş vergi’ye anlaştılar! O kadar…
Rumlar garip, vergilerini öderken; bu bizim Türkler, “biz Türküz, vergi mergi vermeyiz” diyerek, Mesarya’da tahsildarların canına kastettiler… Yetmedi, dönüp isyan da çıkardılar… İlle vergiyi bedavaya getirecekler… Osmanlı iki tümen asker gönderip, isyanı bastırdı… Baktı ki kimi gönderse başa çıkamıyor, başımıza Kıbrıslı bir vali atadı: Klâvyalı Oduncu Kör Bâki… Bu ayrı bir melânet destanıdır ki yazsam yer yetmez… Sonucunda iki isyan ve iki tümen daha asker… Bunun masraflarını gerçi başpiskoposluk ödedi, Osmanlı’nın cebinden para çıkmadı ama işe bakın… Valinin rüşveti toplama gayreti, Osmanlı’ya 3 isyan ve 4 tümen askere mal oldu…
Şimdi ben bunu neyin üzerine getirecektim? Kıssadan hisse diyeceğim ama sandığınızı değil… Bu memleketin entrikası, Bizans sarayını aşalı, nerede ise bin yıl oluyor… Beş yüzünde biz de buradaydık… Osmanlı Dönemi vak’a nüvisi Kiprianos, “ nankörlük, Kıbrıslılar’ın eski alışkanlığıdır” der…
Ha şimdi, “hükümet ne olacak”tan tutun; yılsonuna çözüm’e kadar gelin… Bu memlekette hiçbir zaman beklenen, öngörülen olmamıştır… Bence TDP belki de geçmişine sövdüğü ÖRP birlikte ile hükümete girecek, çözüm de olacak… Talât, Anastasiadis’le; Eroğlu da Hristofyas’la ortak listede aday olacaklar… Bunu da göreceksiniz…