Zamanında görüşmeler içerisinde alınteri dökmüş ve müzakere sürecinin hassasiyetini bilen bir kişi olarak süreç zarar görmesin diye hassas davranan kişilerden biriydim. Bu yüzden o dönemlerde Kıbrıslı Rumların yaptıklarını fazla dile getirmemeye özen gösterirdim. Ancak 23 Nisan kutlaması için Güney Kıbrıs’a gelip daha sonra kuzeye geçmek isteyen Sırbıstan”dan gelen ilkokul kafilesininin Kuzeye geçmesini engelleyen bir zihniyete artık sessiz kalamadım!
Kalıcı ve yaşabilir bir çözüm için bir yandan Kıbrıs Türk tarafı ile masa başında federal çözümü konuşacaksın, biz bölünmüş bir ada istemiyoruz diyeceksin, diğer yandan da 23 Nisan Ulusal egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla adamıza gelen o küçük çocukların kuzeye geçişini engelleyeceksin. Bize yıllardır yaşattığın travma yetmezmiş gibi, bu çocuklara da bu travmayı yaşatacaksın!
Sırp öğretmen ve velilerin, şoklarını yaşayan bu küçük öğrencileri uçaklarına geri bindirirken nasıl bir açıklama yaptıklarını merak ediyorum doğrusu. Bu çağda bu nasıl bir zihniyettir, anlamakta güçlük çekiyorum!
Bu kutlama 20 Temmuz değil, 15 Kasım da değil. Bu bir çöcuk bayramı aslında!
Müzakere heyetinde olduğumuz dönemlerde de buna benzer olaylar yaşamıştır. Örneğin Yakın Doğu Üniversitesi Amerikalı bir rock grubunu, ayrıca Jennifer Lopez”i getirmek istemisti. Washington’daki Kıbrıs Rum elçiliği hemen yazışmalarını yaptı ve şarkıcıların gelişi engellendi. Kıbrıslı Türkler müzik dinleme hakları olmamalıydı!
Cetinkayanın Luton Town ile maç yapması engellenmişti. Petrol – doğal gaz aramaları konusunda beraber hareket edilmesi, onlara göre KKTC”nin statüsünün yükseltilmesi anlamına gelecekti... Her nekadar müzakere masasında petrol – doğalgaz faaliyetleri federal devlete ait olacağı konusunda yazılı bir mutabakatımız olsa dahi, Rumlara göre henüz anlaşma olmadığından bu zenginliklerde şu aşamada paylaşılamazdı. Bu konuda yapmış olduğumuz yazılı öneriyi Kıbrıs Rum tarafı adanın etrafındaki tüm kaynakların kendine ait olduğunu iddia ederek reddetmişti.
Kıbrıslı Türklerin canına ve malına kastettikleri olayları hiç saymıyorum bile....
Telefonlarımızı dahi uyumlaştırmadık...
Cumhurbaşkanı Akıncı ile Türkiye”deki bir yemekte aynı masaya oturmamak için bile masayı terkeden bir
zihniyet karşımızda. Yemek ancak Kıbrısta yenmeli, yurt dışında yenirse, KKTC tanınabilir fobisi var.
Bunların hepsi Kıbrıs Türkü”nün ve dolayısıyla da KKTC statüsünün yükseltilmesi korkusundan kaynaklanıyor aslında.
Bugünkü gazetelerde devlet yetkililerimizin kınama mesajlarını şimdiden görebiliyorum. Yıllardır tek yapabileceğimiz buysa... Kınamaya devam...