Çocukken yazı yazmak, yazısını okuduğumuz yazarlarla sınırlıydı. Çocuk dünyasında, her şeyi ve herkesi gözde büyütmek, başarılanlara hayret etmek, kendimizi sadece fiziken değil de yaşça da küçük görüp çevremizdekileri devleştirmek huyumuzdu.
Belki de tüm bu huylarımızın sorumlusu ebeveynlerimiz ya da içerisinde bulunduğumuz toplum. Toplum olarak içimizde barındırdığımız ve toplumu her bakımdan güçlendiren ya da güçsüzleştiren bireyi çocuk yaşlarda da iyiye, başarıya doğru yüreklendirmeliyiz. Birey, çocukluk dönemlerinde şekillenir; şekillenirken de çevresindekilerden katkı bekler. Beklenen katkıyı onlara cömertçe vermeliyiz; çünkü bilmeliyiz ki bir gün o çocuk, toplumun bir ferdi olacak; belki de içinde bulunduğu, varlığıyla oluşturduğu toplumu yönetecek, yönlendirecek.
BEMBEYAZ KALIN AYAKLI YUVARLAK EN YENİSİNDEN MASAM
Çocukken orta boy, yuvarlak, kalın ayaklı, plastikten yapılmış, o dönemin en yeni sayılan masasına sahiptim. Benim ve çevremin dışında neler oluyordu bilmediğim, yeniliklerin görebileceğimle sınırlı olduğu bir dünyam olduğu için öyle düşünüyordum. Okul dönüşünde, güneşli günlerde yemek yedikten sonra; hafta sonları, ödevlerim cuma akşamından yapılmış oluyordu, sınavlarım yoksa; bazı günlerde, doğrusunu söylemek gerekirse, genellikle okula gitmediğimde ve sakinlikte bir şeyler karalamak, kitap okumak, resim yapmak, hediyelerimi hazırlamak için o masayı ablamın ve abimin odasının bulunduğu verandaya büyük bir gururla çıkarırdım. Bembeyaz, oldukça temiz olan masamı boş göremezdim. Hemencecik masamın üstünü, okunacak kitaplarla, resim defteriyle, üzerine yazı yazılmayı bekleyen boş kağıtlarla, anı defterimle, şahsıma alınan radyomla, ve de en önemlisi Fen – Bilim dergileriyle ve gazetelerle doldururdum.
NEDEN EN ÖNEMLİSİ?
Çünkü, her gün babamın büyük bir aşkla okuduğu gazeteleri onun önünde üst üste dizilmiş ve sırasıyla da hepsini, kendisi için önemli olayların, sözlerin altını çizerdi, okumuş olduğuna şahit olurdum. Okuldaki görevlerinin yanında, okulla ilgili sorumluluklarını yapar, bahçe işlerini bitirir, yerden tavana kadar olan kitaplığındaki kitaplardan seçmiş olduğu kitabından bir bölüm okuduktan sonra esas verandamıza çıkıp gazetelerini içine sindire sindire okumayı bilirdi. Bunun içindir ki diksiyonu güçlü, bir o kadar da kendini ifade etme yönü olan birisiydi. Onu böyle görüp de sessiz kalmak, okumaktan, yazmaktan uzak durmak imkansız gibiydi. Ablamın da bu yönleri güçlüydü. Çocuk gözler, onu da takip ediyordu. Aklımın hep bir köşesinde duran ve hayallerimi süsleyen köşe yazarlığı, babama unutmaması için tembihlediğim Sabah Gazetesi’yle başladı. Gençliğimin sözel beynini oluşturan Sabah Gazetesi köşe yazarlarından Hıncal Uluç, benim için bir duayendi. Yazıları, o dönemlerde merak ettiğim İstanbul’u anlatan, okunması gerekenler arasına koyduğum kitaplardan haber veren, günlük yaşamın doğallığını koruyan, o dönemin dışa oldukça kapalı bir yapısı bulunan Kıbrıs’ında o çok sevgili plastik, beyaz masamda Avrupalara bile gidebilen bir genç durumuna getirmişti beni. Böyle olduğu için, çok ama çok mutluydum. Sonraları, Türkiye’nin ünlü gazeteci ve yazarlarından Emre Kongar, Gülse Birsel, Cüneyt Özdemir, Can Dündar, Ayşe Arman masamı süslese de kalbim ve ruhum Hıncal Uluç’tan yana. İlk bilgiler ve sentezler, onun yazılarıyla evdeki öğretmen babamın ve okuldaki öğretmenlerimin doğru ve etkili konuşma, yazma pratiklerine getirdikleri yaşam deneyimleriyle oluşmuş ve gelişmişti.
ÇOCUKLARIMIZIN GENÇLERİMİZİN KENDİLERİNİ İFADE EDEBİLMELERİ İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Öncelikle, onlara uygun ortam hazırlayabiliriz. Onların yeteneklerini farkına varıp da onları o konularda motive edebiliriz. Eve bir radyo, bir daktilo almak; ebeveyn olarak kütüphane oluşturup kitap okuyarak çocuğa örnek olmak, yazar ve şairlerden bahsetmek; mümkünse çocuğumuzu çevremizdeki yazar ve / veya şairlerle tanıştırıp kitabını alıp ona hediye etmek; görünen bir yere, bize tarihi gösteren bir takvim asmak, her sabah radyo açıp kısa haber özetlerini dinlemek ve dinletmek; sonrasında radyoda verilen şarkıları içine çekmek; gazeteleri e-gazete olarak ya da fiziken alıp okumak, okunmasına önderlik etmek… yapabileceklerimiz arasında. Bunları, önce kendimiz; sonra da çocuklarımız için yapmalıyız.