Babam der ki!

' ÇOCUKLAR, uyuya uyuya BÜYÜR; YAŞLILAR da uyuya uyuya ÖLÜR.' Bunu aklınızdan çıkarmayın sakın.

' ÇOCUKLAR, uyuya uyuya BÜYÜR; YAŞLILAR da uyuya uyuya ÖLÜR.'
Bunu aklınızdan çıkarmayın sakın.

Ölümü de doğum kadar olağan karşılamalı herkes. Ancak ebedi uykular bekleyerek ömür biterse çok ANLAMSIZ olur.

Bu nedenle yaşlılarınızın hayattan elini eteğini çekmesine izin vermeyin. Onları hayatın içine katın. Moral verin. Oyalayacak şeyler yaratın...

Özellikle pandemide en büyük zararı onlar gördü. Sosyal hayattan bir şekilde uzaklaştılar. Yalnızdılar, iyice yalnızlaştılar.

Eskiye göre hareket kabiliyetleri azaldı. Yine de vazgeçmemelerini sağlayın.

Komşularıyla kahve içsinler, arkadaşlarını ziyaret etsinler, gerekirse siz alın götürün.

Sadece siz değil, çocuklarınızın ya da torunlarınızın da onları ziyaret etmesini sağlayın. Gençler konuşmalarıyla, gülüşleriyle yaşama sevinci dağıtırlar, unutmayın.

Yanlarında hastalıktan ve ölümden söz etmeyin. Neşeli şeyler bulun. Geçmişin güzel anlarını hatırlamalarını sağlayın. Kullanmasanız bile uygun konularda akıl isteyin, fikir sorun. Düşünmesini sağlayın.

Unutmayın bir gün siz de yaşlanacaksınız.
GENÇLİK, ebedi değildir.

İŞTE O ZAMAN

yıldıza kesmiş gökyüzü
ansızın
bir yıldız kayıyor
sen düşüyorsun aklıma...

yüzünü bana çevirsen
ay doğacak içime
aydınlanacağım...

gözlerin düşünce gözbebeklerime
çocuk gibi sevineceğim
bir deli cesareti
seveceğim seni...

ellerin
ellerime dokununca
yosun kokacak
tuz kokacak...

kucağında bir tekne misali
sallanacağım
işte o zaman AŞK
filizlenecek içimde
sen büyüyeceksin...

Ayşe TURAL


ZAMANIN EFENDİSİ OLMAK
( Yok canım hanımefendisi olmak diyelim )

Son zamanlarda kendimi pek bir mutlu hisseder oldum. Nedeninin de hayatımı kendimin programlamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Öyle ya saatlerinizi hatta dakikalarınızı, gününüzü, haftalarınızı ve aylarınızı bile kendiniz programlıyorsunuz...

Sizi sıkan, cendereye sokan zorunluluklarınız yok artık. Hayat, sizin çizdiğiniz yol haritanıza uyarak akıyor.

Örneğin erken yatmayı istediğim gecelerde biraz kitap okuyup uyuyorum. Sonra sabah tan ağarmadan uykumu almış olarak uyanıyorum. Bir bardak süt ve birkaç bisküviyi mutfak masasında atıştırırken karar veriyorum. Yarım kalan kitap mı, internet mi yoksa biraz yazı yazmak mı?

Bazen sırasını bozarak başlıyorum. Nerede sıkılırsam onu bırakıp diğerine geçiyorum. Özellikle yazmak konusunu ertelemiyorum. Çünkü ertelersem konu önemini kaybetmiş oluyor, aklıma geldiğinde eskimiş gibi geliyor ve vazgeçiyorum. Sıcağı sıcağına olmalı her şey...

Şiir yolculuklarım da öyle... Aklıma geldiğinde birkaç dize karalasam bile başka gün devamı geliyor. Aslında onu yarım bırakmayı sevmiyorum. Kalem kağıdın üstünde ya da parmaklarım bilgisayarda koşar adım gidiyor. Oldum olası şiiri daha çok seviyorum sanki...

Bazen güneş doğuncaya kadar okuyup yazıyorum. Kimi zaman da uyku bastırınca elimde her ne varsa yere bırakıp uzanıveriyorum. Uykum geldiğinde o sihirli anın bozulmasına gönlüm razı olmuyor. Biliyorum ki o an çok mutlu ve huzurlu uyuyacağım.

Uyku konusunda hep şöyle derim: ' Aç kalabilirim, susuz kalabilirim ama UYKUSUZ ASLA... ' En büyük gıdam uyku...

Hayatımın ipleri benim elimde olunca yaptığım her işten ( çalışma bile olsa) büyük haz alıyorum. Keyifle bir işi yapmanın insana verdiği iç huzur ve mutluluk bambaşka...
Siz karar veriyorsunuz, siz istiyorsunuz ve kimse size karışmıyor...

Ruhun özgürlüğü bedeninize de yansıyor...

Tan ağarıyor. Galiba uykum geldi. Eksik kalan uyku dilimime de hakkını vermeliyim...
Güzel bir güne uyanmak dileğiyle...

DOĞRULARIMIZ

Hangi yalandan doğma bu doğrular
Bir türlü düzeltilemeyen eğrilerde...

Vakit hangi vakit ki
Bilinmez ve bulunmaz nedense...

Niçinlerde saklı yürek sıkışmalarımız
Işıklı gözbebeklerine bakarken...

Hangi kıta ya da gezegen yeni yuvamız
Alabildiğine göçerken buralardan...

Sen ellerinle düşünmeyi
Ne zaman öğrendin ÇOCUK?

Ayşe TURAL

İLİŞKİLERİN BAŞLANGICINDA...

İster DOSTLUK adına ister AŞK adına olsun; ilişkilerin başlangıcında taraflar, ne kadar olağanüstü davranırlar değil mi?

En güzel yanlarını gösterirler, olmadıkları kadar hassas ve naziktirler...

Keşke devamı da öyle olsa...
Öyle olabilseydi eğer, AŞKlar da DOSTluklar da ömür boyu sürerdi...
İşin sırrı dengede...

İlişkiden ne beklediğinizi bilmek, kararlı olmak, kişiliğinizden ödün vermeden doğru davranabilmek...

Anlatıldığı kadar kolay değildir...

Ayrı dünyalardan gelen iki kişinin anlayışla, hoşgörüyle ve en önemlisi sevgiyle birbirlerini anlamaları, kabul etmeleri çok önemlidir...

Onun için değil midir ki, olgunlaştıkça yeni arkadaşlıklar bizi yorar, yaralar...

Emek ve sabır ister çünkü...

Dileklerimiz, sağlam ve kalıcı dostluklara ve ayağımızı yerden kesecek güzel AŞKLARA...

DÜNYANIN ÖTEKİ YARISI

kimdi
bizi buralarda bırakıp
ötelere gidenler?

Ne gördüler ki bizden önce
Ne düşündüler ki bizden hızlı...

Hangi ışıklara görücü gittiler de
Karanlıkta kaldık biz...

Kötücüller sardıkça etrafımızı
Kayboldu öngörülerimiz...

Vahşet çukurunda boğuldu
Kadınlarla çocuklarımız..

Kurtuluş var mı ki körkaranlıkta
İnadına debelenirken umutsuzlukta...

Hangi KUTSAL KİTAP inmeli
Soyumuz tükenmeden...

Ayşe TURAL

ÇIKIŞ NOKTASI

Her zaman, büyüklerimle konuşurken gündelik konuşmalardan çok hayat felsefelerine dokunacak, bakış açılarını anlayacak sorular sorarım. Her olay ve durum bize HAYDİ DÜŞÜN der.

Düşünmek zahmetine katlananlar, olayları daha kolay çözerler. Hayatın kendisi çözüm bekleyen sorular ve durumlardan ibarettir bana göre. Sizce de öyle değil mi?

Her gün karşımıza en az bir soru ya da birkaç sorunun çıkması da bu yüzdendir zaten...

Sorulan sorudan çok, verdiğimiz cevap sonucu belirler.

Geçmiş deneyimlerimizi hatırlamak hatalar yapmamızı önler. Bazen de başkalarının deneyim ve düşünceleri ışık tutar, yolumuzu aydınlatır.

Bu nedenle tv. programlarımda konuklarıma yaşam deneyimlerini sorarım. Gözümden kaçan bir nokta var mı diye anlamaya çalışırım.

Gençlere yaşanmış hayatları, biyografi ya da otobiyografi okumalarını öneririm. Bu yol kestirme ve kısa yoldan öğrenme şeklidir çünkü.

Hayat, tıpkı çocukluğumuzda yollar aradığımız labirentli bulmacalar gibidir.

Mutlaka bir ÇIKIŞ NOKTASI bulunur; yeter ki çözmek için hevesiniz ve gücünüz olsun...

GÖZLERİNİN MERHABASI

bir akşam
gözlerinin merhabasında
buluşuverdik ansızın...

yüreğimiz
mis gibi bir kahve molasında
hatırına
tüm kırk yılların...

ya da birlikte çıkılan
uzun ve ışıklı bir yolun
yasemin kokan başlangıcında...

Ayşe TURAL

ÖĞRENMEYİ İSTEMEK GEREK...

Öğrenmek için okumak, araştırmak, incelemek ve farkındalığımızı artırmak gerek... Bunu seve seve haz alarak, keyifle yapmak o kadar önemli ki!

Bence yaşamın öğretisi en çok da kitaplarda gizli... Biliyorum sizler de benim gibi düşünüyorsunuz...

Sizi çok etkileyen bir kitabı düşünün... Aradan geçen yıllara rağmen hala belleğinizin bir yerlerinde taptaze duran bölümleri yok mu?

Başarmak, hepimizin hedefleri arasındadır. Başarıda en önemli etken de BİLGİdir.

Yaşamda hedefler belirler ve yürürüz. Hedef için gereken çaba da elbette akılcı olmalı, tıpkı haritadaki gibi yollar belirlenebilmelidir...

Öğrenmekten ne kadar keyif alırsak, yaşama bakış açımız da o oranda gelişecektir. Bu da bizi daha olumlu ve pozitif yapacaktır...

Sonuçta, kendine güvenen, cesur bir insan oluruz. Çünkü BİLGİ güçtür. Güç de enerji verir...

İşte o zaman ne kadar kolay mutlu olduğumuzu fark edeceğiz...

Öğrenmeyi, hayatın her evresine yayabiliriz... Onun sayesinde kendimize olan güvenimiz artacak, konuşmamız güzelleşecek, kendimizi ifade etmemiz kolaylaşacaktır...

Bir önemli nokta daha var elbette... Bu sayede gerçekten değer vermemiz gereken konulardan seçmeler yapabileceğiz. Gereksiz şeylere kafa yormak yerine omuz silkip geçebileceğiz...

Bence OMUZ SİLKMEK de bir cesaret işidir...
Gerçekten huzur denilen büyülü zamana katkı koyar...

Sözün kısası öğrendikçe YAŞAMI YENİ BAŞTAN KEŞFEDİP, onu daha çok SEVECEĞİZ...

Ayşe TURAL

Bu haber 3128 defa okunmuştur

:

:

:

: