Orta Doğu ile ilgili büyük değişikliklerin duyurulması onlarca yıldır bir gelenek olarak ABD‘de olur. Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik ilişkilerin yedi yıla yakın bir aradan sonra yeniden başladığı haberi ise 10 Mart'ta Washington'dan değil, Pekin'den geldi. Irak ve Umman’da iki yıl aşkın gizli görüşmelerin ardından bu kararı Pekin'den duyurmaları herkesi şaşırttı.
* * * *
Ortadoğu'da iki ezeli rakip Suudi Arabistan ve İran, yıllardır bozuk olan ilişkilerini normalleştirmek istiyordu. Riyad ve Tahran, diplomatik ilişkilerini yeniden kurma kararı aldıklarını açıkladılar. İki ay içinde büyükelçiliklerini yeniden açacaklar. Güvenlik ve ekonomi anlaşmalarını yeniden etkinleştirecekler.
* * * *
Bu gelişmenin yeni bir jeopolitik dönüm noktasının başlangıcı olabileceği söyleniyor. Çünkü İran Dışişleri Bakanı Hossein Amir Abdollahian aynı gün Twitter'de ‘Tahran ile Riyad arasındaki ilişkilerin normale dönmesi iki ülke, bölge ve İslam dünyası için büyük fırsatlar sunuyor‘ diye yazdı ve bakanlığının başka bölgesel girişimler başlatacağını da ekledi. Bu da Lübnan ve Suriye de dahil olmak üzere diğer bölgesel konularda olası ilerlemeye ilişkin spekülasyonları güçlendiriyor.
* * * *
Çin bugüne kadar Orta Doğu'da küçük ekonomik çıkarları olan sessiz bir oyuncu gibi hareket ederken, şimdi bölgede lider rolü hedeflediği anlaşılıyor. Çin‘in, Orta Doğu’daki bu anlaşma konusunda Washington'dan çok daha avantajlı olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü ABD'den farklı olarak Çin, hidrokarbonlarını tedarik ettiği Ortadoğu'nun iki ülkesiyle samimi ilişkiler sürdürüyor.
* * * *
Çin’in ayrıca Veliaht Prens Muhammed Ben Salman'ın Washington'a karşı olumsuz tutumundan da yararlandığını unutulmamalı. Çünkü 2019'da Suudi petrol tesislerine yönelik saldırı sırasında Trump yönetiminden sert bir tepki gelmemesi, halefi Biden’in 2018'de Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ardından prensi dışlaması ve ABD‘de ara seçimleri öncesi artan fiyatları kontrol altına almak için petrol üretiminin artırılması için Suudilere baskı yapması Suudileri ABD’den uzaklaştırdı.
* * * *
Çin'in etkisinin artık Orta Doğu'ya ulaştığı ve artmaya devam edeceği anlaşılıyor. Dış politika açısından Çin, kendini bugüne kadar en azından istilacı ve yayılmacıdan ziyade stratejik ekonomik güç olarak gösteriyor. Bunun nedeni de Kuşak ve Yol Projesi… Çin‘in kendi ekonomisinin ağ oluşturması yalnızca komşu bölgelerle değil, Orta Doğu gibi ekonomik alanların da teşvik edilmesiyle mümkün. Ana ticaret yolları üzerindeki Orta Doğu, Çin endüstrisinin ihracat fırsatlarını geliştirmede giderek önemli hale geliyor.
* * * *
Ama ekonomik ağın gelişebilmesi için olabildiğince güvenli ortam temel koşul. Bu yüzden Çin, Orta Doğu da tüm siyasi çatışmaların çözümünde kilit rol oynamak istiyor. Bazı siyasi gözlemciler Çin'in bu konuda Batılı ülkelerden daha başarılı olabileceği ihtimalinin yüksek olduğunu da söylüyor. Ancak bunu zaman gösterecek. Ortadoğu bölgesi, Arap Baharının patlak vermesinden bu yana önemli stratejik dönüşümlere tanık oluyor. Çin’in Ortadoğu’ya gelmesiyle birlikte diplomatik rekabette ABD ve Rusya’dan sonra Pekin’in de dahil olduğu bir tabloyla karşı karşıyayız.