Bir grup Rum gazeteci ülkemizde bazı temaslar yapıyor. Bu konuda basında haberler yer alıyor. İnşaat Müteahhitleri Birliği’nin konukları olarak burada bulunuyorlar. Önceki gün Başbakan’ımız da bu grubu kabul etti. Sayın Başbakan Rum gazetecileri kabulü sırasında yaptığı konuşmada, ziyaretleriyle KKTC’nin varlığını kabul ettiklerini söyleyerek, KKTC’deki emlak piyasasını araştırıp ülkelerine tanıtmalarını istedi.
İnşaat Müteahhitleri Birliği KKTC’deki inşaat sektörünün yeniden 2004–2006 dönemindeki haline gelmesi için çaba harcıyor. Bir sektör örgütüdür, mensuplarının çıkarlarını koruyup geliştirmeye çalışıyor. Kısacası, görevini yapıyor. Bundan önceki hükümet, bu sektörün yeniden eski haline gelmesi için elinden geleni yapama sözleri veriyordu. Şimdiki hükümet de benzer şeyleri söylüyor ve bu konuda elinden geleni yapacağı izlenimi de veriyor.
Bu arada önemli saydığım bir husus da, ya bitmiş, ya da yarım inşaat halinde olan ve müşteri bekleyen onbinlerce konutun varlığıdır. Bu durumda olan konut sayısı KKTC nüfusu dikkate alındığında akıllara zarar bir orandır. Diyebiliriz ki, mevcut nüfusu içine alacak yeni ve müşteri beklemekte olan konut vardır.
Dikkatleri çekmek istediğim diğer bir husus ise, o müşteri bekleyen konutların bazılarının duvarlarında, üzerinde “Türk koçanlı” yazı bulunan pankartlar bulunmasıdır. “Türk koçanlı” ne demektir önce ona açıklık getirmek gerekir. Kıbrıs Türkçesinde “koçan”, darı koçanı anlamında değildir. “Koçan”ın anlamı tapudur.
Bazı konutların üzerinde “Türk koçanlı yazmasının anlamı ise o konutların yapıldığı arazinin Kıbrıs Cumhuriyeti döneminden beridir Kıbrıslı Türklere ait olduğunu anlatmaktadır.
Üzerinde “Türk koçanlı” yazmayan konutların da aslında KKTC devleti tarafından verilmiş bir tapusu vardır. Yani Kıbrıs Cumhuriyeti döneminden kalma Kıbrıslı Türklere ait malların tapularına “Türk koçanı” denirken, KKTC’nin verdiği tapulara “Türk koçanı değil” denmesi ve KKTC’deki kamu bankaları dahil tüm bankaların bu malları teminat olarak kabul etmemesi. Emlak sektörünün yeniden güçlendirilmesi konusu bağlamında üzerinde düşünmeyi gerektiren konulardır.
KKTC’de emlak sektörünün en parlak dönemi Annan planı ile ilgili 24 Nisan 2004 referandumu sonrasından başlayarak takip eden yaklaşık üç yıllık dönemdir. Bu dönemde yapılan konutlar, İngilizlere ve Yahudilere satıldı. Yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türkler ve Türkiyeliler de başlıca müşterilerdendi elbette. Şimdilerde İngilizler artık bu konuda geri durmayı tercih ediyor. Emlak piyasamızla ilgilenen Yahudiler ve son zamanlarda biraz da Ruslar kaldı. Şimdilerde KKTC’li emlak sektörü mensupları ellerindeki konutları Yahudilere ve Ruslara satmak için yoğun bir şekilde çaba harcıyor ve hükümetlerimiz de onlara destek veriyor.
Belki bilmek isteyen olur diye şu kısacık bilgileri buradan aktarmayı bir görev saydım. Umarım birileri bunları dikkate alır.
RUS MAFYASI;
“Rus mafyası, yılda yaklaşık 200 milyar dolarlık cirosu ile organize edilmiş örgütler arasında birinci sıraya oturmuştur. 114 bin aktif elemana ve sayıları 3 milyona ulaşan yandaşlara sahip olan Rus örgütlü suç gruplarının en önemli faaliyet alanları; antik eşyaların çalınması ve bunların batıya kaçakçılığı, fuhuş, oto kaçakçılığı, silah ticareti ve uyuşturucu kaçakçılığı olarak sıralanabilir”
SİYON;
Yurtlarından kovulmuş Yahudi halkının Filistin’e dönme arzu ve özlemini benliğinde toplayan siyasal inancın adıdır.
SİYONİZM;
“Filistin'de Yahudiler için yeniden bir vatan kurulmasına destek veren uluslararası Yahudi siyasi hareketidir. Söz konusu alan, Tevrat'ta bahsi geçen ve İsrail Diyarı (İbranice: Eretz Yisra'el) adı verilen topraklardır.”
Bir de dip not ;
1940’lı yıllarda Siyon hareketinin önde gelen zengin Yahudileri devrin süper gücü olan İngiliz Krallığının önde gelen yetkilileri ile yakın dostluk ilişkisi kurarlar ve vatansız Yahudilere bir vatan verilmesine ikna ederler. Birinci tercihleri elbette ki vaat edilmiş topraklar olarak isimlendirdikleri topraklardır. Ama olmazsa, Siyonizme giden yolda bir başlangıç olması hasebiyle küçük bir toprak parçası da olabilirdi. O küçük toprak parçası Kıbrıs adasıydı. İngiliz yetkililer Osmanlıdan elde ettikleri Kıbrıs adasını Yahudilere hediye etmekte fazla tereddütlü değillerdi. Prensibinde evet dendi. Bunun üzerine sınırlı sayıda Avrupalı Yahudi gelip Kıbrıs’a yerleşti. Fakat, zengin Siyon örgütü Yahudiler asıl hedef olan Filistin konusunda İngiliz Kraliyet önde gelenlerini “ikna” etmeyi başardılar ve Siyonizm Kıbrıs’ı “yedek ülke diye” not edip Filistin’e yöneldi.