AB üyesi ülkelerin bırakın liderlerini, Dış İşleri Bakanı derecesinde olan politikacılarının bile henüz ziyaret edemediği ülkelerden biri Mısır.
'Mübarek Diktatörlüğünü' yeni yıkmış ve demokratikleşme sürecini başlatmış durumda. AB'nin aslında çoktan aktif bir şekilde desteklemesi gereken bir süreç yaşanmakta.
Mısır'da AB yok. Türkiye var.
Türkiye'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Mısır'da geniş yığınlar tarafından sevgiyle karşılandı. Bazılarının iddia etmeyi sevdiği gibi otobüslerle taşıma değil Türkiye'nin Başbakanı'nı yürekten selamlayan yığınlar.
Sadece Mısır'da böyle değil, Lübnan'da da durum aynıydı.
Yarın Tunus ya da Libya'da da aynı çoşkuyla karşılanacağından eminim Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın.
AK Parti üyesi değilim. İktidar partisinin doğru bulduğum politikaları var. Eleştirdiklerim de.
Ancak Dış Politika söz konusu olduğunda Türkiye'nin şu anki konumunu gururla izlemekteyim. Türkiye üzerinde bulunduğu coğrafyada ilk defa alışılmamışı yapmakta.
Latin Amerika'daki 'kağıttan kaplanları' abartan bazı 'sözde solcularımız' kendi ülkeleri Türkiye'yi iyi takip etmeliler.
Türkiye bulunduğu coğrafyada lider olmak üzere.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Mısır'da dile getirdikleri yeterince açık: ''İsrail hükümet politikalarının saldırganlığı, İsrail halkının geleceğini tehdit etmektedir. Barışın önündeki engel İsrail hükümetinin zihniyetidir, yönetiminin zihniyetidir. İsrail hükümeti tarafından aslında İsrail halkı ablukaya alınmıştır. Daha da vahimi, öldürdüğü sivillerin ülkesi tarafından kendisinden talep edilen özür ve tazminat taleplerine de kulak tıkamakta, kendisini hukukun üstünde görebilmektedir. İşte bunun son örneğini Mavi Marmara saldırısını araştırmak üzere kurulan panelin hazırladığı raporda gördük...
Şunu da özellikle belirtmek isterim ki başta BM olmak üzere, uluslararası çevreler İsrail;in tek taraflı, şımarık uygulamalarına prim vermeye, bu insanlık dışı uygulamalarına gözlerini kapamaya devam ederlerse, işlenen bu suçun bir faili olarak anılmaktan kurtulamayacaklardır. Şu iyi bilinmelidir: İsrail ne zaman makul, sorumlu, ciddi, insan hakkına, yaşam hakkına saygılı, 'normal' bir devlet olarak davranırsa, ancak o zaman içine düştüğü yalnızlıktan kurtulmayı başarabilecektir. Türkiye;nin İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesi için gerekli gördüğü şartlar halen geçerlidir. İsrail özür dilemedikçe, öldürülen şehitlerimizin ailelerine tazminat ödemedikçe ve Gazze;ye uyguladığı ablukayı kaldırmadıkça Türk-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi söz konusu olamayacaktır.''
Lafta solcular eskiden Filistinlileri çok severlerdi. İşte o eskiden çok sevdikleri yüzbinlerce Filistinli ilk defa Türkiye sayesinde kesinlikle bir şeyler olacağına inanmakta.
Türkiye'nin İsrail'e karşı duruşu yaşamın her alanına yayılmaya başladı. İsrail’in önemli gazetesi Haaretz, Türk charter hava yollarının bugünden itibaren Türkiye-İsrail arasındaki uçuşlarını durduracağını belirterek, Tel Aviv-Antalya rotasının daha çok İsrailli tatilciler tarafından tercih edildiğine dikkat çekti.
Bu sadece bir örnek.
KKTC'de ise bizim malum sözde solcu 'Filistin Dostlarımız' nedense 'sus, pus'.
Acaba aralarında 'İsrail yatırımlarından para kazananlar var da, bundan dolayı mı susmaktalar? diye sormadan edemiyorum.
Dünya farkına varıyor. AB bu nedenle Türkiye ile ilişkilerini yeniden organize etmeye yöneldi.
Türkiye artık o eski Türkiye değil.
AB bu durumla başa çıkmada çok zorluk çekmekte. 'Üyelik havucu' artık bir işe yaramıyor.
AB akıllı davranırsa ve Türkiye'de hala ilgi duyuyorsa hemen şimdi Türkiye'yi üye yapmalı. AB'nin kendi çıkarları için bugünün Türkiye'sine eskisinden olduğundan çok daha fazla ihtiyacı var.
Ancak biraz daha gecikirse, Türkiye'nin AB'ye ihtiyacının olup, olmadığı sorusu AB'nin işine gelmeyen bir şekilde yanıtlanabilir.
Türkiye şaşırtmaya devam edecek. İnşallah bazılarına diz dövdürtmez.