Din İstismarı

İstismar, bir şeyi kendi gayesine aykırı olarak özel menfaat etme amacıyla kullanmayı ifade eder.

İstismar, bir şeyi kendi gayesine aykırı olarak özel menfaat etme amacıyla kullanmayı ifade eder. Din istismarı, gerek siyasi arenada, gerekse sosyal yaşamımızda sık sık tartışma konusu olmaktadır. Bu konu Kuran’da da yer almıştır. Tevbe süresinin 34. ayetinde din adamlarının, insanların mallarını haksız yollarla yedikleri belirtilerek, bu tür istismarlara dikkat çekilmiştir. Bu ayetten anlaşılacağı üzere, nimet ve külfet dengesinin korunmadığı, tek tarafa çıkar sağlayan ilişkiler din istismarına yol açarlar. Çalışmadığı halde, dindar insanlardan topladığı paralarla zenginleşen ve de kendilerine tabi olanlara mütevazi ve alçakgönüllü olmayı emrederken, kendileri lüks içinde yaşayan din adamları bunu bilerek yapmaları durumunda, din istismarcıları kapsamına girerler. Bilmeyerek yapmaları durumunda ise Kuran’da cahiller olarak nitelenenler kapsamına girerler. Kasas süresinin 5. ayetinde de, dinin gayesinin ezilenlerin haklarını korumak olduğu açıkça ifade edilerek, bu gayeye aykırı davranışların istismar kapsamına gireceğine işaret edilmiştir.

Dininin istismar şekillerinden birisi de sevginin olmadığı bilindiği halde, dini otoriteyi kullanarak birilerini evlenmeye zorlamaktır. Çünkü Kuran, Rum süresinin 21 ayetinde erkek ve kadın beraberliğinin temelini karşılıklı sevgi ve merhametin oluşturduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla dini otoriteyi kullanarak, dinin temeli olan sevgiyi tahrip ederek, sadece evliliği bir tarafın ihtiraslarının giderildiği bir eyleme dönüştürmek, din istismarı kapsamına girer. Bundan dolayı Bakara süresinin 229. ayetinde eşlere, iyilikle geçinme ya da güzellikle boşanma tavsiye edilmektedir.

Din istismarı kapsamına giren bir başka eylem de, inananlar üzerinde hâkimiyet kurmak için dini, akıl ve bilimin dışına taşıyarak tartışılmaz bir otorite haline getirmektir. Zira Yunus süresinin 20. ayeti, aklını kullanamayan toplumların azaba uğradıklarını belirtiyor. Hz. Peygamber de bir hadisinde insanların ibadetten çok akıllarının üstünlüğü ile değerlendirildiklerini ifade eder. Dolayısıyla insanları düşünme ve sorgulamaktan alı koymak, dinin ana gayesine aykırı bit tavır olduğundan, bilerek yapılması durumunda din istismarı kapsamına girer.

Din istismarı kapsamına giren bir başka eylem ise, insanlığın ortak insani değerlerini tahrip ederek, insanlar arasın din, mezhep ya da etnik düşmanlıklara yol açmaktır. Zira dinin ana gayesi, varlıklar arasındaki ilişkileri düzenleyen manevi yasaları korumak ve geliştirmektir. Hz. Peygamberin bir hadiste belirttiği gibi, evrenin dengesini koruyan ana prensip adalettir. Yeryüzündeki tüm haksızlıkların temelinde, ayırımcılığa dayalı adaletsizlikler yatmaktadır. Bu yüzden, bilinçli olarak adalet prensibine aykırı yapılan her türlü dini yorum, kul haklarının ihlali olacağından din istismarı kapsamına girer.

Allah inancı temelinde bir düşünceye sahip olunmadığı halde, şahsi menfaat etmek için dindar görünmek de din istismarı kapsamına girer. Yine, siyasi amaçlar için din karşıtı görünmek de din istismarı kapsamına girer. Zira bu davranışın temelinde de, dini kullanılarak menfaat elde etme arzusu yatmaktadır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, gerek dindarlar tarafından olunsun gerekse din karşıtları tarafından olunsun, iyi niyetten yoksun olarak, gayri meşru bir menfaat elde etmek için dinin lehine ya da aleyhine yapılan her türlü eylem ve söylem din istismarı kapsamına girer. Bu tür yelem ve söylemler bilinçli olarak yapılmıyorsa; cahillik olarak değerlendirilirler.

Bu haber 25 defa okunmuştur

:

:

:

: