Politikada çok alışılmış bir durumdur. Çok konuşulur ama az iş yapılır.
Sivil Toplum Kesimi'nde de bu durum oldukça sık yaşanır. Dernekler başarılı olduğunda sahibi çoktur. Ancak başarızlığın nedense sorumlusu tektir.
KKTC'de de durum farklı değil.
Gerçekten canla başla koşturanların sayısı tüm diğer ülkelerde olduğu gibi burada da çok değil.

Ambargolardan yakınan çok ancak gerçekten kaldırılması için efektif faaliyetler içinde olanlar büyük bir kalabalık teşkil etmiyor.
KKTC'nin Rum Kesimi'nin sürekli 'Karşı Propagandası'na maruz kaldığı' bir ortamda yanlış bilgilendirilen kamuoylarını aydınlatmak zaten zor iş. Bu konuda fahri bir şekilde gerçekten koşturanlara saygım büyük.
İşte onlardan biri: Naci Talat Vakfı.
İlk iş olarak zoru başarıp Dostluk ve Barış Evi Projesi'ni başarıyla gerçekleştirdiler.

Sivil Toplum alanında başarının en önemli alt yapılarından biri iyi bir mekana sahip olmak. Naci Talat Vakfı başardı bu hedefi.
Geçenlerde Alman Büyükleçiliği'nden yardım istediklerinde yine Naci Talat Vakfı yetişti.

Alman Dış İşleri Bakanlığı'nda Kültür Alanı'ndan sorumlu Devlet Bakanı ve FDP Federal Milletvekili Cornelia Pieper Kıbrıs'a resmi ziyaret yapmaktaydı. Rum Kesimi'nin tüm çabalarına rağmen çok daha yapıcı bir tutum izleyen Alman Diplomasi'si KKTC ile resmi ilişkileri olmasa da Kuzey Kıbrıslı Türkler ile iyi bir diyaloğa sahip olmaya çok önem verdiğinden Bakan Pieper de Lefkoşa'nın kuzeyinde kültür alanında çalışan insanları tanımak onlarla konuşmak istediğinde Naci Talat Vakfı bu talebi geri çevirmedi.
Hatta Özker Özgür Barış ve Demokrasi Vakfı ve de Kuzey Kıbrıslı Yazarların temsilciliğini de kapsayan bir programın Dostluk ve Barış Evi'nde gerçekleşmesini sağladı.

Almanya Dış İşleri Bakanlığı Kültür'den sorumlu devlet bakanı Bayan Pieper ve beraberindeki aralarında günümüzün yeni Almanya Büyükelçisi ve Goethe Enstitüsü'nün yani yöneticisi de olan heyeti ile bu ziyaret ve kurulan diyalogtan çok memnun kaldı. Özellike Sıla Usar ve Birikim Özgür hem Kıbrıslı Türkler'in içinde bulunduğu koşulları hem de her şeye rağmen vakıfları aracılığı ile yaptıkları başarılı çalişmaları dile getirdiler.
Elbette dostum Dış İşleri Bakanı Hüseyin Özgürgün'ün haklı olarak sitem ettiği gibi Alman Bakan bir turist gibi kuzeye geçmeyip resmi yoldan gelebilse çok daha güzel olurdu. Ancak günün birinde öyle olabilmesi için diyaloğa ve daha fazla diyaloğa ihtiyaç var.

Bunu en iyi bilenlerden biri olan değerli dostum Dr. Kandemir Özdemir bu amaçla çok çaba vermekte ve başarıyla diyebiliriz. Almanya Dış İşleri'nin KKTC'ye bakışındaki olumlu gelişmelerde onun da payı büyük.
Naci Talat Vakfı bu konuda güven veren bir sivil toplum örgütü olarak muhataplarını oldukça etkilemiş olmalıki geçtiğimiz Perşembe Günü Alman Büyükelçiliği'ndeki dostlar tekrardan yardım rica ettiler. Bu sefer de Almanya'nın Thüringen Eyaleti'nden Eyalet Meclisi Delegasyonu Kıbrıs'ta gerçekleştirdiği resmi bir gezi kapsamında Lefkoşa'nın kuzeyini de görmek istediği için Pazartesi Günü Lefkoşa'nın kuzeyinde olacaklar.
Naci Talat Vakfı bu heyete de kısa bir ev sahipliği yapıp onları Kuzey Kıbrıslı Türkler konusunda aydınlatacak.

Bu heyet gelmeden eyalette Kuzey Kıbrıs üzerine yoğun tartışmalar yaşandı. Önyargılar dile getirildi. Hatta heyette çok değerli meclis grubu başkanı konumunda da olan sosyal demokat milletvekilleri var. Özellikle onların Naci Talat Vakfı temsilcilerinden gerçekleri duymaları çok değerli.
Bir çok alanda bir çok gelişmenin yaşandığı bir süreç içinde ve de belki de özellikle diyaloğa daha çok ihtiyaç duyulan bu günlerde fahri olarak gönüllü bir şekilde tam bir sivil toplum örgütü sorumluluğunun bilinciyle Almanya Politikası'nın Kuzey Kıbrıslı Türkler ile ilgili olarak doğru bilgilenmesine sundukları bu değerli katkı için Naci Talat Vakfı'na ne kadar teşekkür etsek azdır.

Dilerim bundan sonraki aşamada Naci Talat Vakfı benzeri Almanya'daki Vakıflar ile sıkı bir işbirliği olanağı yaratılır ve haksız ambargolar ve engellemelere rağmen Kuzey Kıbrıs Gerçeği'ni bilen ve anlayanların sayısı artar.