KKTC Muhalefet partilerinden CTP ve TDP Türkiye ve KKTC arasında imzalanmış bulunan Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması'na 'Hayır' diyeceklerini açıkladılar.
Türkiye adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve KKTC adına Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu tarafından New York'ta tüm dünya kamuoyu nezdinde imzalanmış bir anlaşma söz konusu olan.
Üstelik bu anlaşmaya en sert muhalefeti yapan da KKTC'nin değerli İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat. Son Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde 'Ankara'nın Tercihi' olarak seçim kampanyasını biçimlendiren ve özellikle 'Ankara ile en iyi anlaşan' olarak oy isteyen Sayın Talat acaba aynı tarihte Cumhurbaşkanı olsa idi TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a 'Hayır ben bu anlaşmayı imzalamıyorum!' diyerek rest mi çekecekti ya da çekebilecekti?
Sayın Talat'a saygı duyan ve kendisini seven bir gözlemci olarak eğer roller farklı olsaydı bunun mümkün olabileceğine inanmayanlardanım.
Dobra, dobra konuşacak olursak eğer 'CTP şu anda iktidar partisi olsaydı ve Sayın Talat da Cumhurbaşkanı olarak görevine devam etseydi' acaba aynı 'Hayır' çizgisini yaşayacak mıydık? Bence 'Hayır'.
Bu nedenle sokaktaki vatandaş için de söz konusu durum anlaşılması çok güç bir olay.
KKTC'nin çıkarlarının korunması söz konusu ise Türkiye ile imzalanan anlaşmadan daha doğal ne olabilir?
Eğer bu anlaşmanın 'KKTC'nin aleyhine olduğu iddiası ile bu anlaşma red ediliyorsa' o zaman bizzat anlaşmayı imzalayan TC Başbakanı Recep Tayyip Erodoğan'a yönelik 'büyük bir güvensizlik var' demektir.
Elbette demokrasilerde bu olağan bir olay olabilir. Ancak Lefkoşa'da 'iktidara talip olduğu' iddiasındaki muhalefet partisi 'Ankara'ya Hayır!' tarzı alıgılanabilinecek ve 'Ankara'nın bizi aldatmasına Hayır' tarzı Rum tezlerini doğrular şekilde de tercüme edilebilinecek bir siyasi karar alıyorsa ilk önce elbette bu karara saygı duyma zorunluluğu var.
Ancak öte yandan da bu duruma yönelik olarak demokratik hakkımız düşünce özgürlüğünü kullanarak yüksek sesle düşünecek olursak 'Yarın bir seçim olduğunda ve bugün 'Türkiye ile Güvenliğimiz için işbirliğine Hayır!' diyen bir parti iktidara geldiğinde Kuzey Kıbrıs Gerçeği'nin de ortada olduğu bu ülkede KKTC'yi Türkiyesiz yönetme alternatifi konusunda da hazır mı?
Türkiye Kamuoyu bu soruya haklı olarak cevap bekleyecektir.
Ankara'da 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile imzalanmış bir anlaşmayı red ediyoruz' tavrı nasıl değerlendirilmekte bilmiyorum. Türkiye Kamuoyu bu gelişmeyi hayretler içinde izlemekte. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasını koyduğu bir anlaşmayı red edenlere Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sempati duymalarını beklemek yanlış olur. Aynı şekilde KKTC Cumhurbaşkanı'nın imzaladığı bir anlaşmaya TBMM'de 'Hayır' diyen siyasiler olsaydı Kıbrıslı Türkler de rencide olurlardı inancındayım.
KKTC'de çoğu zaman olduğu gibi gene bir çok şey yanlış ele alınmakta. Cumhurbaşkanı ile olan iç politik kavganın vardığı boyut uluslararası alanda Türkiye ve KKTC'yi 'zor duruma' sokmamalıydı.
Bu 'hayır' pek hayırlı olacağa benzemiyor. Ne diyelim sonumuz hayırlı olsun!