Son tango (mu?)

Bu hafta sonu, New York’un hemen dışındaki BM’nin Long Island tesislerinde, zamanın BM Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Gambari’nin sabık Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile birlikte tohumlarını attıkları şu meşhur “Kıbrıslılar tarafından Kıbrıs için” sürecinin noktası konacak… Yoksa konmayacak mı? Göreceğiz…

Bu hafta sonu, New York’un hemen dışındaki BM’nin Long Island tesislerinde, zamanın BM Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Gambari’nin sabık Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile birlikte tohumlarını attıkları şu meşhur “Kıbrıslılar tarafından Kıbrıs için” sürecinin noktası konacak… Yoksa konmayacak mı? Göreceğiz…
Banka hesabı, hükümeti devre dışı bırakmak gibi arızi suçlamaları gaile etmeden ve görüşmelerin yaşamsal öneminin fevkinde olarak sürece odaklanmaya çalışan Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu her şeye rağmen umutlu konuşmaya çalışıyor… Sanki yıllar boyunca gerek kendisinin gerekse önceki Cumhurbaşkanı Talat’ın sağlayamadığı ilerlemenin iki günde BM Genel Sekreteri’nin katkısıyla sağlanabilecek ve bir çözüm planı ortaya konulabilecekmiş gibi davranıyor. Keza Kıbrıs Rum lideri Demetris Hristofyas da benzer bir ruh halinde… Son görüşme güya şimdiye kadarki görüşmelere göre oldukça başarılı imiş…
Liderlerin açıklamalarına bakılırsa Long Island buluşması sanki BM genel sekreterine “Ben hep olumu idim, sürece katkı koydum, elimden geleni yaptım ama şu karşı taraf hep uzlaşmaz oldu, onlar yüzünden çözüm olamadı” mesajını verme maksadıyla gerçekleşiyor…
Yanlış… Külliyen yanlış… BM de, İngiltere de, ABD de ve hatta Rusya da Kıbrıs görüşmelerinde ne olup bittiğini, masada kimin ne not aldığını, kimin ne mız mız yaptığını bizim liderlerden daha iyi biliyor…
Kıbrıs’ta sürdürülen görüşmelerin amacı Kıbrıs Türk tarafı açısından başka, Rumlar açısından bambaşkadır. Çözüm olmamasının nedeni de esasında budur. Cumhurbaşkanlığında kim oturuyorsa otursun Kıbrıs Türk tarafının temel yaklaşımı adada görüşmeler yoluyla yaşayabilir, hakkaniyetli ve adanın gerçekleri üzerine inşa edilecek bir çözüme ulaşmaktır. Bu çözüm birçoğumuzun arzuladığı gibi “federasyon” olabilir. Bu çözüm bazılarımızın arzuladığı “iki devlet, hiç olmadı konfederasyon” da olabilir. Tabii ki “ille de federasyon her şeye rağmen ve her ne pahasına olursa olsun ille de federasyon” denilemeyeceği gibi “ille de konfederasyon” veya “iki ayrı devlet” demek de kendi kendimize gelin güvey olmak anlamına gelir. Malum, bu adada hem iç denge, hem de dış denge vardır ve yaşayabilir bir çözüm için, yarın büyük acılar yaşamamak için her ikisi de muhakkak gözetilmelidir. Ama iki devletli çözüm bile muhakkak görüşmeler yoluyla, karşılıklı rızayla, anlaşmayla olmalıdır. Bu temel duruş, aralarında bazı önemli diğer siyasi farklar bulunsa da, hem Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ikinci Cumhurbaşkanı Talat [her ne kadar diğer seçenekleri federasyon lehine tamamıyla göz ardı etmeye çalışmış olsa da] tarafından paylaşılmış ve şimdi de Cumhurbaşkanı Eroğlu tarafından aynen uygulanmaktadır.
Rum tarafı açısından ise sorun adada yeni bir çözüm yaratmak değildir. Daha önceleri başka amaç gütmüş olsalar da bugün Rum tarafının temel siyaseti mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Kıbrıs Türk “azınlığının” bir şekilde yama edilmesi ve AB müktesebatının kuzey Kıbrıs’ta da uygulanmasının sağlanmasıdır. Bu açıdan acele edilmesine ihtiyaç yoktur, zamana oynamalı, Kıbrıs Türk halkı bıktırılmalı, devletinden soğutulmalı, tek Kıbrıslı milleti fikri geliştirilerek, Kıbrıs Türk milli hassasiyetleri köreltilmeli, osmosis yoluyla bu sorun kendiliğinden ortadan kaldırılmalıdır.
En azından 2004 1 Mayıs tarihinden, yani AB’ye girdiklerinden bu yana, Kıbrıs Rum liderliğinin duruşu budur… İster adı Tasos Papadopoulos olsun, ister Hristofyas belki yarın başkası, hiç fark etmez, Milli Konsey bu siyaseti benimsemiştir…
Üç yıl değil, beş yıl, on yıl hatta 50 yıl doğrudan veya dolaylı görüşme de yapılsa, amaçlanan hedef bu kadar ayrı olduğu sürece anlaşma olabilmesi imkânı olur mu?
Biz yine de iyimser olmaya çalışalım, Rumların bunca yılda bize yakınlaşmadıkları başlıklarda iki günde yakınlaşacaklarını, bir anlaşmaya varabileceğimize inanalım…
Rumların gaz arama meselesinin adadaki statükoyu ve doğu Akdeniz stratejik dengesini kendi lehlerine değiştirmeyi hedef almadığını saflık içinde ve hatta enayice kabul edelim.
Mütekabiliyet etmek ve 1960’dan doğan haklarımıza sahip çıktığımızı göstermek yerine, kendi aramızda banka mevduatı, haber verildiydi verilmediydi gibi saçma salak tartışmalara girelim…
Hatta sırf muhalefet olmak için iktidarda olsak öncülüğünü yapacağımız bir girişimi engellemeye çalışalım, kendi ayağımıza baltayı indirelim…
Gerçekçi olmada yarar var…
Geldiğimiz aşamada durum nedir?
1- Güvenlik ve Garantiler başlığının görüşülmesi iki tarafın mutabakatı ile sürecin en sonuna ötelenmiştir. Garantör ülkelerin de katılacakları bu aşama henüz gelmemiştir. Ne zaman gelecektir? Sürecin yarını gibi bu konunun da akıbeti belli değil… Bu başlıkta yer alan iç güvenlik meselesine gelince, taraflar arasında bu konuda görüş birliği sağlanmıştır.
2- Toprak başlığı da en sonda görüşülecekti, haritasız olmak kaydıyla Türk tarafı konuyu görüşmeyi kabul etti. Şu ana kadar konuyla ilgili ele gelir ilerleöme olamadı.
3- Ekonomi başlığında taraflar tam görüş birliği sağlamışlardır.
4- Avrupa Birliği başlığında büyük ilerleme sağlanmıştır ancak herhangi bir anlaşmanın kısa bir süre sonra Avrupa mahkemelerince işlevsiz olmasının engellenebilmesinin ön şartı olan Birincil Hukuk konusunda görüş ayrılığı alabildiğine devam etmektedir.
5- Mülkiyet konusunda taraflar arasında “yakınlaşma” olduğu iddia edilmekte ise de temel yaklaşımlarda fark alabildiğine devam etmektedir.
6- Yönetim ve Güç Paylaşımı alanında büyük ilerleme sağlanmış ise de geçen dönemde Hristofyas-Talat ikilisinin elbirliği ile yarattıkları çapraz-oy heyulası baş ağrıtmaya devam etmektedir. Yürütmenin seçimi konusunun aşılması oldukça zor görülmektedir.
Her ne kadar Türk tarafı Genel Sekreter Ban Ki-moon’un geriye kalan konuların çözümünde “arabulucu” ve “hakem” rolünü oynayıp ya olabildiğince yakınlaşma sağlayıp geriye kalan hususları sonuçlandırmak için bir uluslar arası konferans toplamasını ya da sürecin başrısızlığını ilan etmesini arzulamakta ise de, eldeki veriler Rum tarafının topu AB dönem başkanlığı sonrasına atma gayretlerinin başarıya daha yakın olduğu intibaını vermektedir.
Nihayette, Long Island buluşmasının Kıbrıs’ta son tango olup olmayacağına iki liderden daha çok Ban Ki-moon’un böyle bir tangoyu mümkün kılacak ortamı hazırlamakta ne kadar arzulu olup olmadığı belirleyecektir.
Bu haber 2250 defa okunmuştur
  • Kibrisli  Londra - 24.10.2011 Ne demek istiyorsun.,Kibrisli t.c li istemez onlarla yasamak olmaz ionun icin biz yurt disindan kibrisin isgalini hicbir zaman t.c nin yanina birakmamaya ant ictik.Gorecegiz bakalim t.c nin basina neler gelecek.

:

:

:

: