GENEL GREVİN BÖYLESİNE

Evet, yazıma, böyle genel greve can kurban diyerek başlamak istiyorum.

Evet, yazıma, böyle genel greve can kurban diyerek başlamak istiyorum.

Sendikal Platform, günler öncesinden açıkladı ve herkesi genel greve ve Meclis civarındaki mitinge katılmaya davet etti.
Bir gazeteci olarak ben de gittim. Saat 10.00 denmişti. On kala Meclis binasının yan kapısının karşısında foto Olgunun iş yeri önünde , gölgede yerimi aldım, izlemeye koyuldum..
İlk gördüğüm, binlerce polisimizin TC Büyükelçiliği binası ve Dianellos Vergopulos sigara fabrikası- yani şu anki KKTC meclis binasının – çevresinde tam teçhizatlı yer aldıkları ve demir parmaklıklarla ana yolu kapattıkları oldu. Etrafta henüz 20-30 kişi vardı. Gazeteciler, kameramanlar Şehitler Abidesinin etrafında mevzilenmiş durumda.
Saat 10-30. Meydan daha doldurulmamış. Az sonra, flamalı, pankartlı ,davullu ,hoparlörlü siyasi parti, sendika temsilcileri ve grevi destekleyen birkaç yüz kişi meydandaki yerlerini almaya başladı. Bir megafondan, bir kamyonet içinden birileri birşeyler bağırıyor, ama anlaşılmıyor.

Dikkatimi çekti. Bazı siyasi partiler ve emekcilerin, üyelerinin ve halkın haklarını savunduklarını iddia eden sendikaların yokluğunu, katılmadıklarını saptadım.
Derhal kendi kendime sordum. Bu nasıl genel grevdir?
Katılım çok az. Dükkanlar, bankalar, kamu daireleri, çarşılar, marketler vs açık, herkes işinin gücünün başında. Trafik normal akışını sürdürüyor. Sadece eylem yerine yaklaşmadan ara sokaklara sevkediliyor.

Mecliste önemli, ölüm kalımla ilgili yasaların tartışılması programlanmış.
Sendikalar, muhalefet partileri, eylemciler geçirilmek istenen özelleştirme, sosyal sigortalar, af yasalarına karşı tepkilerini dile getirecekler. Yani, halkın, emekcinin, haksızlığa uğrayanların haklarını savunacaklar ve hükümetin icraatlarına karşı olduklarını duyuracaklar.

Duyuramadılar ve etkili de olamadılar. Çünkü, katılım gerektiği ağırlıkta ve büyüklükte değildi. Meydanı dolduran eylemcilerden belki de daha fazla polis ve emniyet görevlisi vardı etrafta.
Diğer yanda, yaşam devam etti, diğer günlerden hiçbir farkı olmayan bir gün yaşandı.
Genel grev dendimi ben başka şey anlarım.
Her tarafta iş güç, seyrüsefer duracak, kepenkler indirilecek ve hayat felç edilecek!!
Öyle bir şey yaşanmadı, ben görmedim.
Bu nasıl genel grev demekten kendimi alamadım.
Sonuç ortada. Sendikal platform ve genel grev-miting eylemi fiyasko ile sonuçlanmış oldu.
Halk yeterince bilgilendirilmedi, aydınlatılmadı. Neydi bu genel grev ve mitingin amacı? Onu çok net biçimde halka, çalışanlara, siyasi partilere, herkese anlatılması, açıklanması gerekirdi. Belki o zaman çok daha etki-tepki ve ses getirecek bir eylem gerçekleştirilmiş, hükümet edenlerin dikkatleri çekilmiş olurdu.
Bu eylemi gören hükümet mensupları ,emin olunuz, gülüp geçtiler ve eylendiler. Meclisteki çalışmalarını sürdürdüler, bildikleri yoldan yürüdüler.

Başka ülkelerdeki eylemler, protestolar geçti gözlerimin önünden. Hükümetleri, etrafı, memleketi nasıl sarstıklarını, yaşamı nasıl felç ettiklerini düşündüm.
Sağı solu nasıl darma duman ettiklerini, yakıp, yıktıklarını, çevreye zarar verdiklerini hatırladım..(zarar verilmesini isterim anlamı çıkartılmasın, lütfen)... veeee...
Bereket versin ki bizim ülkemizdeki eylemlerin hiçbirisinde-son üniversiteliler kavgası hariç- kimsenin ne malına, arabasına, ne camına, kapısına, dükkanına, bankasına vs zarar verilmedi. Hele ,kimsenin burnu kanamadı.
Ama, yine de , her eylemde, yürüyüşte, protesto gösterisinde, mitingde binlerce polisimiz tam teçizatlı olarak eylemcilerin karşısına dikiliyor. Bunun gereği var mıdır? Yetkililer belki daha iyisini bilirler. Ama, nereden , kimden korkuluyor?
Mesela son eylemde, genel grevde diyelim, grevciler Elçilik binasını, Dianellosun fabrikası binasını mı yakıp yıkacak, saldırıp ortalığı dağıtacak, cana mala zarar mı vereceklerdi?
Girneden, Mağusadan, Güzelyurttan, hatta Karpazdan bütün polis birliklerini Büyük Elçilik ve Meclis binalarının etrafına, içine yığmak mı gerekliydi? Eylemcileri tahrik edici mi, caydırıcı mı bu gibi tedbirler bilmiyorum. Yine de yetkililer işi daha iyi bilirler diyerek , alınan önlemler hakkında daha fazla kafamı karıştırmak istemiyorum. O görevli polislerimizi hiç mi düşünen yok? Kaç gün, kaç saat görev yapacaklar?

Düşünce ve ifade özgürlüğü açısından bir de tatsız olay yaşanmış. Bir balkona asılan bir pankart, slogan, nedeniyle, sert muhalefet yaptığı, bazı usulsüzlükleri, haksızlıkları, vurgunları, yolsuzlukları dile getirdiği bilinen bir gazete binasına polisin baskın yapmasına ne demeli?
Bu ülkede düşünce ve ifade özgürlüğü, demokrasi yoktur, polis baskısı vardır iddiasında olanları bu gibi hareketler, sizce haklı mı, haksız mı çıkartıyor?
Gerçek demokratik ülkelerde, İsveçte, Norveçte, İsviçrede, İngilterede, Amerikada ,Fransada, İtalyada.... devlet ve hükümet yetkilileri medya tarafından eleştirilmiyor mu? Özel hayatlarına bile tecavüz edilmiyor mu?
Diyeceğim odur ki, sert önlemlere başvurmazdan önce, hoşgörülü, barışcı, uzlaşıcı olunarak işler yürütülemez mi?
Genel grevmiş!! Böylesi duyarsız bir toplumda boş bir sedadan öte değildir.
Bu haber 299 defa okunmuştur
  • Indirek Militarist Rejim Emrah  Lefkosa - 3.11.2011 Militarist yapılanmalar ülkelerin birçok sorununa köklü ve barışçıl çözümü getiremezler. Çünkü onların düşüncelerinin temelinde öldürme, itaat kültürü ve tekleşme yatar. Bunlar hoşgörünün, özgürlüğün ve çoğulculuğun önündeki en büyük engellerdir. Ve bunlar ülkenin temel sorunlarına böyle yaklaşırlar. Militarizme endeksli sistemleri bulunan devletlerin, halklara, dünyamıza, doğaya sunacakları ölüm, acı ve felaket dışında hiçbir şey yoktur. Oysaki demokrasinin ve bir arada yaşamanın kardeşçe, birbirimizle doğayla barış içinde kendi irademizle yaşamak istiyorsak önümüzde duran en temel sorumluluk geleceğimize sahip çıkıp, adanin kuzeyinde kurulan ithal militarist yapiya karsi tek yumruk olmaliyiz.

:

:

:

: