Güneyde Kalan Zeytinlik

Güneyde Kalan Kıbrıs bu hafta sizleri tamamı bir Türk köyü olmasına rağmen içerisinde bir kilisesi bulunan Zeytinlik köyündeki anılara götürüyor.

Güneyde Kalan Kıbrıs bu hafta sizleri tamamı bir Türk köyü olmasına rağmen içerisinde bir kilisesi bulunan Zeytinlik köyündeki anılara götürüyor. Bu haftaki yolculuğumuzda bize eşlik edecek isimler Mualla Hanım, Turgut Bey ve Araştırmacı Mete Bey olacaklar.

 

 

 

 

 

 



“TAMAMI MÜSLÜMAN KÖYDE KİLİSE”
Zeytinlik Köyü, yani eski adıyla Alifodes köyü, köyün tamamında vaktiyle Türkler’in yaşadığı şimdiyse taşın üstünde taşın kalmadığı köylerden birisidir. Köy nüfusunun tamamının Türk olmasına rağmen köyde bir de kilise bulunmaktadır. Köyde bulunan kilisenin hikayesini yol arkadaşımız ve aynı zamanda araştırmacı olan Mete Bey’den dinliyoruz; “Türkler ve Rumlar tarafından Alifodes olarak bilinen bu köy 1900’lü yıllardan sonra Ayosilyafodi olarak ismi değiştirilen köydür. Ayos, Rumca’da ‘aziz’ anlamına gelmektedir. Ayosilyafodi ise ayos’un çoğul halidir. Yani köyün adı Rumca’da ‘azizler’ olarak geçmekteydi. Burası gerçek anlamıyla Müslüman ve dindar bir köy olmasına rağmen köydeki kilisenin inşasına neden karar verildiği ile ilgili olarak bende bazı araştırmalar yaptım. Rum kaynaklarına göre burada eskiden bir kilise varmış ve onu tekrardan restore etmişler fakat kısa bir zaman önce bulduğum diğer bir kaynakta bir arkeolog, İngilizler’in 1881 yılında adaya gelmelerinden kısa bir süre sonra bir İngiliz doktor köy içerisinde dolaşırken pek çok Hristiyan’ın toplu olarak bir Müslüman köyünü ziyaret ettiklerini görmüş. Bu ziyaretin nedenini merak eden doktor, bir gün bu grubun arkasına takılmış ve bir mağaraya girdiklerini görmüş. Mağaranın içerisinde bir ayosa ait olduğu düşünülen bazı kemikler varmış. Zamanla bu mağaranın kutsal olduğuna inananlar mağaranın etrafını taşlarla öremeye başlayarak, mağarayı bir kilise haline dönüştürmüşler. Köy halkı da zamanla bu mağaranın kiliseye dönüşmesiyle ticari bir gelir elde etmeye başladığı için bu durumdan rahatsızlık duymamış. 12 Temmuz günleri bu bölgede Ayos İyafodis anısına kutlamalar ve panayırlar yapılması bölge halkına kendi ürünlerini teşhir etme ve bu ürünleri satarak para kazanma fırsatı doğurmuş.

 

 

 

 

 

 

 

 

 



“TAŞ ÜSTÜNDE TAŞ KALMAMIŞ”

1964 yılından itibaren Zeytinlik Köyü yağmalanmaya başlamış o zamana kadar da sorunsuz bir şekilde ayakta duran kilise de zamanla yıpranmış ve geriye kiliseden yıkıntılar kalmış. Olaylardan önce 100 kişi olan köy nüfusu olayların başlamasıyla beraber giderek azalmış. Bir kısmı hayvancılıkla bir kısmı da zeytin işiyle uğraşan köy halkı olayların başlamasıyla beraber kaçmaya başlamış. 1968 yılına kadar haneler yağmalanmış olmalarına rağmen yine de bölge halkı evlerine gelebilmiş ve bahçelerdeki zeytinlerini toplayabilmiş. En son 1974 yılında bir arkadaşı ile köye geldiklerini söyleyen bir diğer yol arkadaşımız Turgut Bey, arkadaşının kendisiyle beraber geldikten sonra birkaç gün daha köyde kalmayı tercih ettiğini bu esnadaysa savaşın başladığını paylaşıyordu bizlerle. Kendisi savaş başlamadan kısa bir süre önce köyü terk etmiş olan Turgut Bey, arkadaşının Batış Gücü Kuvvetleri tarafından kurtarılarak güvenli bir bölgeye taşındığını da söyledi. 1974 olaylarından sonra köy iyice yağmalanmış ve kısa bir süre sonrada köy de taş üstünde taş kalmamış. Bunun en büyük örnekleri köyün eski okulunun ve camisinin yerinde şu anda yeller esiyor olmasıdır. Turgut Bey bir zamanlar mescidin bahçesinin bulunduğu yeri gösteriyor bize. O günlerden geriye sadece birkaç kırık tuğla kalmış. Yağmalanan yapılarla birlikte köyden akıllarda kalan anılarda birer harabeye dönüşmüş.

 

 

 

 

 

 

 

 

 



“HAVASINA DOYUM OLMAYAN KÖY”
Köyünde hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulamayan bir başka isim de diğer yol arkadaşımız Mualla Hanım oldu. Mualla Hanım bizimle birlikte köyüne kapılar açıldıktan sonra 17. ziyaretini gerçekleştiriyor. Mualla Hanım köyünün sınıra girdiğimiz anda ‘bir saniye arabayı durduralım’ dedi. Önce ne olduğunu anlayamadık ama sonunda arabayı durdurduk. Kapıyı açıp aşağıya inen Mualla Hanım derin bir nefes aldı, ‘İşte bu köyün bu havasını çok seviyorum’ eskiden de böyleydi dedi. Birkaç kere daha ciğerlerini derin derin köyünün havasıyla doldurduktan sonrada ‘hadi devam edelim’ dedi, bizlerde arabaya bindik ve yolumuza devam ettik. Mualla Hanım’la yol boyunca sohbetimiz devam etti. Bizlere sürekli olarak köydeki her şeyin ne kadar doğal olduğundan, hiçbir katkı maddesi içermemesinden ve burada yaşayan halkın ne kadar sağlıklı olduğundan bahsediyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 



“GEÇMİŞE ÖZLEM”
Köyün içerisinde daha öncede bahsettiğimiz gibi özellikle son zamanlarda Rum’ların sıkça ziyaret ettikleri bir kilise de mevcut. Rum’lar kiliseye her pazar ve panayır olduğu zamanlar ziyarette bulunurlarmış. Köyün tamamı Türk olduğu için Ruımlar’ın nereden geldiklerini sorduk Mualla Hanım’a. O da civar köylerden geldiklerini anlattı. Mualla Hanım’ın babasının köy içerisinde 3 tane evi varmış ama evlerin hepsi yıkılmış geriye sadece 3-5 yıkıntı kalmış. Eskiden kendisi için cennet olan bu köy, şimdi bir harabe görüntüsü almış olsa da Mualla Hanım o günleri unutamıyor. Köyde o zamanlar elektrik yokmuş. Kandilleri kullanırlarmış aydınlanmak için. Yemekleri de eskiden islim olarak bilinen yeni adı da gazocağı olan ocaklarda pişirirlermiş. Odunlarla ateş yakıp da yemek pişirdikleri de olurmuş çoğu zaman. ‘Şimdiki gibi kolay değildi her şey. Çamaşır yıkarken çok uğraşırdık. Öyle makineye atıp da kolayca yıkayamazdık. Buna rağmen buraları çok özlüyorum’ diyerek eski günlerine duyduğu özlemi anlatıyordu bizlere. İnsan için ne olursa olsun doğup büyüdüğü yerin ayrı bir önemi vardır. Bunun en güzel örneklerinden birisi de eski görüntüsünden çok uzakta olan Zeytinlik ve ona halen büyük bir aşkla bağlı olan Mualla Hanım….

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Haftaya güneyde kalan başka anılarla ve başka bir köyde buluşuncaya kadar hoşçakalın!!!

Bu haber 25 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER