KKTC vatandaşları için ne mutlu 'cumhuriyetlerinin 28 yaşına basmasını'
kutladılar dün.
Adanın bulunduğu coğrafyaya baktığımızda hemen tespit edebileceğimiz bir
gerçek var. Mısır, Tunus ve Libya gibi ülkelerin halkları daha dün
diktatörlerinin baskı ve zulmünden kurtulabildiler.
Suriye'de insanlar hala diktatörlük baskısı altında inim, inim inlemekteler.
Hala krallıklar mevcut.
İşte böylesine bir coğrafyada sorunları olsa da bir cumhuriyeti, bir
demokrasiyi kuruluşunun 28. yılında kutlayabilmek çok değerli.
Dünya demokrasileri için hep örnek olarak gösterilen ve de hedefleri gereği
öyle olması gereken Avrupa Birliği hakkında ise artık bir işleyen birlikten
bahsetmek her geçen gün zorlaşmakta.
Son günlerin haberlerine sadece Brüksel'den AB hakkında bizi bilgilendiren
www.abhaber.com sitesine bir göz atmak yeterli:
- 'Portekiz'de tüm alınan kemer sıkma önlemlerine rağmen üçüncü çeyrek
rakamları Portekiz'de tansiyonları düşürmeyecek. Ülke ekonomisinin üçüncü
çeyrekte yüzde 0.4 küçüldüğü açıklandı.'
- 'İngiliz basını:AB'yi ekonomik krizden kurtarmak için İngiltere ile
Almanya'nın önerileri taban tabana zıt.'
- 'Merkel, parti üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, 17 ülkeden oluşan
Euro bölgesinin Yunanistan, İtalya ve diğer zayıf ekonomilerin borç
sorunları nedeniyle dağılması durumunda birlik içinde bir Avrupa'nın
çökebileceğini belirtti.'
- 'Kriz kâhini Roubini, Yunanistan, Portekiz, İtalya ve İspanya'nın
'agresif' önlemler alınmazsa euro'dan kopabileceğini savundu'
- 'Avrupa'da aşırı sağ siyasi yemin kazanmaya çalışıyor'
- 'İngiltere,Almanya ve Fransa'nın Euro Bölgesi için atacağı adımlardan
rahatsız'.
Yukarıda sadece bir kaçını sunduğum haberler son üç günü gündeme gelenlerin
sadece bir kaçı!
AB içinde zorunlu gruplaşmalar oluşmakta.
AB'yi sırtında taşımak durumunda olan büyük ve güçlü aralarında Almanya'nın
ve Fransa'nın olduğu bir kaç AB ülkesi.
AB'yi bugüne kadar sadece tek taraflı 'istismar etmek' dışında AB ile hep
sorunlu ülkeler. Bunların başını İngiltere çekmekte.
AB'nin düne kadar büyük ve zengin bugün ise artık 'güçsüzleşmiş ve
fakirleşmiş' İspanya ve İtalya gibi ülkeler.
AB'nin her geçen gün daha da fakirleşen 'orta sınıfı'. İrlanda, Portekiz
gibi ülkeleri bu listeye alabiliriz.
AB'nin 'sefilleri' olarak başrolde Bulgaristan ve Romanya'yi görmekteyiz.
Yunanistan'da bir üst sınıftan bu gruba doğru ilerlemekte.
AB'nin 'başının belası' Kıbrıs Cumhuriyeti adını istismar eden Rum Kesimi
kendi başına bir vakka.
AB'nin 'kuzeylileri' ise tüm bu AB'nin vahim haline bakıp 'biz kuzeyliler
olarak başımızın çaresine bakmalıyız' diyen ülkeler grubu.
AB'nin 'hak etmedikleri halde' çok yüksek maaşlar alarak 'tembel, tembel
oturan' teknoratları ise Brüksel'de bir başka masraf kapısı konumunda.
Sonuç olarak Avrupa Birliği acil bir reform ile kendine çeki düzen
veremediği takdirde 'A' harfinin yanındaki 'B' harfinin hiç bir anlamı
kalmayacak.
'Schengen' ya da 'Euro' söz konusu olduğunda AB dışında olan ve Atlantik
ötesindeki müttefikimize AB'den daha yakın olduğunu bildiğimiz
İngiltere'nin son günlerde 'AB'den çıkarız' tehditlerinin Almanya ve
Fransa'da insanların 'iyi olur sizden kurtuluruz' şeklinde yorumladıklarını
da belirtmekte yarar görüyorum. AB Kamuoyu'da artık 'radikal' önlemlerden
yana.
Benim de yıllardır savunucu olduğum 'Çekirdek Avrupa Modeli' her geçen gün
daha da alternatif haline gelmekte.
Almanya, Fransa ve benzeri standartlara sahip AB'yi finanse eden ve AB'yi
AB yapanların çekideğini oluşturacağı bir AB hem ekonomik, hem de güvenlik
polittikaları açısında bu dünyada bir rol oynama şansına sahip.
Akıllı olup 'bu çekirdeğe' Türkiye'yi de dahil ederse doğru bir adım atmış
olur.
Göreceğiz!