Kuzey Kıbrıs’ın markalarıyla adından söz ettirmesi

Bırakalım dünya kamuoyunu, Avrupa kamuoyu da Kıbrıs dendiğinde aslında Rum Kesimi’nin egemen olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bahsedildiğini düşünür.

 Bırakalım dünya kamuoyunu, Avrupa kamuoyu da Kıbrıs dendiğinde aslında Rum Kesimi’nin egemen olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bahsedildiğini düşünür. Kıbrıs’ta sadece Rumların yaşamadığını ve Türklerin de var olduğunu anlatmak zorundasınızdır hep. Genelde muhatabınız ilk bilgileri sizden alır. Bu sorunun çözümü elbette KKTC’nin dışa açılımıdır. Politikaya bu alanda ana görev düşer. Ancak bu yetmez elbette.

 

En iyi tanıtım aslında Avrupa’daki tüketiciye ulaşmaktır. Sizin ürettiğiniz bir malı sevdirirseniz tüketiciye o da doğal olarak yediği, içtiği ya da kullandığı ne ise onun hakkında detaylı bilgiye ihtiyaç duyar. İşte bu da Kuzey Kıbrıs gibi izolasyonla boğuşan bir ülke için büyük bir şanstır. Pazartesi Günü “Chateau St Hilarion” şaraplarının tanıtımı yapılırken aklımdan geçenler bunlardı.

 

Seçkin bir davetliler topluluğuna şarap konusunda uzman olan Keith Grainger’in verdiği bilgilerin ışığında sırasıyla “2007 Chateau St Hilarion Chardonnay”, “2007 Chateau St Hilarion Rose”, “2005 Chateau St Hilarion Cabernet Shiraz Prestige”, “2006 Chateau St Hilarion Eliz Shiraz Cabernet Prestige”, “2006 Chateau St Hilarion Cabernet Sauvignon Vat 1” ve “2007 Chateau St Hilarion Shiraz – Vat 5 Sample” şarapları yudumlarken Kuzey Kıbrıs’a bu kaliteli şarapları kazandıran Mustafa Seyfi’nin girişimciliğine de hayran kaldım.

 

Almanya’da şarap tanıtım akşamları sonrası “denek” olarak eve nasıl gidildiğini iyi bildiğimden otomobilsiz olarak katılmayı organize etmeyi ihmal etmediğim için şarapları ayrı ayrı tadlarına vararak denemeyi ihmal etmedim. İtiraf edeyim ben zaten daha önceden “Chateau St Hilarion” şaraplarını keşfetmiştim. Kuzey Kıbrıs’tan Almanya’ya hediye götürmem gerektiğinde de hiç değişmez hediyem konumundalar. KKTC’den Almanya’ya giden heyetlerin de genelde politikacı muhataplarına götürdüğü hediyelerin başında gelmekte bu ürün. Şarap konusunda ağzının tadını bilenlerin zevkle içtiği bu şarabın dilerim sırf gösteriş olsun diye içilen yabancı markalardan çok daha iyi olduğu Kuzey Kıbrıslılar tarafından da keşfedilir.

 

Almanya’da lokanta ya da evlerde öğle veya akşam yemeklerinde masada Kuzey Kıbrıs ürünü bir şarabın durması ve keyifle içilmesi çok anlamlı olur. Politikanın giremediği en önemli alana şarabımızla ulaşmak aynı zamanda ülkeyi tanıtmaktır. Bir üreticinin her gün içtiği şaraba olan güvencini yakalamak ve sürekli aranır hale gelmek muhteşem olur. Bu şarabı beğenip de şarapçısına sipariş veren bir kişi birden ticari alanda da bu şaraba olan ilgi nedeniyle Kuzey Kıbrıs’ın adının geçmesine katkıda bulunmuş olacaktır. Mustafa Seyfi bu şarabı markalaştırdığı oranda ülkesine de büyük bir hizmet vermektedir. Kutlu olsun ve inanın Kuzey Kıbrıs’ı seven bir dost olarak gurur duydum Pazartesi akşamı izlediğim tanıtımdan.

 

Benzeri güzel bir olayı ise Almanya’da geniş bir şekilde dağıtılan Volkswagen firmasının “team DIALOG” dergisinin Mayıs sayısını okuduğumda yaşadım. Güney ve Kuzey Kıbrıs’taki Volkswagen, Audi, Seat, Skoda ve Porsche markalarının temsilcisi iki firmanın övüldüğü bu dergide KKTC’den “Orta Akdeniz bölgesinin en temiz plajlarına sahip olmakla tanınan Kuzey Kıbrıs” diye söz edilmekte. Artesa Trading Co. Ltd. isimli Türk Volkswagen temsilciliğinin verdiği hizmetler detaylı bir şekilde “çok iyi” olarak tanımlanmaktalar. Bu dergiyi yukarıda saydığım markaların müşterileri okuduğunda “en temiz sahiller” sözlerinden mutlaka etkilenecekler. İşte size Kuzey Kıbrıs Turizmi için mükemmel bir reklam.

 

Eminim başka güzel örnekler de vardır. Ben bu ikisini size aktarabildim. Markalaşma ve hizmette profesyonelleşme konusunda sağlanan her başarı Kuzey Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıslı Türklerin de kendilerini anlatmasını sağlayacaktır.

 

Almanya’daki arkadaşlarıma soracağım “Akdeniz’in en temiz sahillerinden birinde kaliteli bir şarabı yudumlamaya ne dersiniz…” diye.

Bu haber 496 defa okunmuştur

:

:

:

: