EĞİTİMİN TOPLUMSALLIĞI
Eğitim ile demokrasi arasındaki ilişkiyi ele alan araştırmalarda, eğitim alanında ilerlemiş toplumların özgürlükçü demokrasiyi yerleştirme ve korumada başarılı oldukları görülmüştür (Kaya, 1984).
Tüm toplum yapılarında olduğundan da daha fazla bir oranda bilgi toplumunun temelini oluşturan eğitim, günümüzde yeni bir yer, güç ve değer kazanmıştır. İçinde bulunduğumuz bilgi ve ileri teknoloji çağında, doğal olarak bir toplumu oluşturan tüm bireylerin sahip olduğu eğitimin niteliği, o ülkenin gelişmişlik düzeyini belirleyen ölçütlerin başında gelmektedir. Bunun için “günümüzde, bilgi ve eğitim, kalkınmanın, gelişmenin ve saygınlığın en etkili aracı olarak görülmektedir” (Aydın, 2003: 184).
SOSYAL VE EKONOMİK HEDEFLER
Eğitimin insan gücü yetiştirmek gibi ekonomik fonksiyonlarının yanında, siyasî gelişimi etkileme özeliği de açıktır. Toplumun ulaşmak istediği sosyal ve ekonomik hedeflere erişebilmesi her şeyden önce eğitim örgütlerinin amaca uygun ve etkili olarak çalıştırılması ve yaşatılması ile mümkün olabilmektedir. “Emek yoğun sistemlerden üretimde en ileri teknolojinin kullanıldığı işletmelere kadar, insan ve onun çabalarının tüm örgütlerin başarısı için temel unsur olduğu yönetim biliminin bir gerçeğidir” (Özdemir, 2000: 32).
ÖĞRENEN MERKEZLİLİK
Çağdaş toplumların eğitim anlayışları, eğitim sistemleri incelendiğinde, bu sistemlerin temelinin yaratıcı, özgün, öğrenen merkezli olduğu görülmektedir. Çağdaş eğitim sistemleri, erken yaşlardan itibaren başlattığı eğitim-öğretim süreçlerinde, özel yetenekleri ortaya çıkarmayı hedeflerken, bir yandan da yaratıcı, yansıtıcı, sorgulayan, seçenekli düşünebilen, üretici ve bilinmeyeni veya tahmin edilemeyeni plânlayabilen, esnek fikirli kişilerin yetişerek toplumdaki yerini almasını sağlamaya çalışmaktadır.
Günümüzde bireyler hızla değişen bir dünya ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu hızlı değişim, ileride birer yetişkin olacak olan günümüz çocuklarının nelere gereksinim duyabileceğini yordamayı güçleştirmektedir. İşte bu yüzden, genç kuşakların bu değişime uyum sağlayabilecek ve değişime katkıda bulunabilecek şekilde yetiştirilmesi gerekmektedir (OECD, 1988).
DEĞİŞİMİ ETKİLEYEN GELİŞMELER
Teknolojik, iletişimsel, politik, bilimsel ve kuramsal boyutlardaki devrim niteliğindeki değişmeler çağımıza damgasını vurmuştur. Bugün örgütleri etkileyen beş değişme alanından söz etmek mümkündür. Bunlar:
1. Bilgi patlaması,
2. Hızlı ürün eskimesi,
3. İşgücü yapısının değişmesi,
4. Kişisel ve toplumsal sorunlara ilginin artması,
5. İşin giderek uluslar arası nitelik kazanmasıdır (Balcı, 2000: 16).
ÖĞRENMENİN SÜREKLİLİĞİ
Eğitim sisteminin, bilgi toplumunun ve küreselleşmenin gereklerine uyum sağlayabilmesi için amaçlarının çağın ihtiyaçlarına karşılık verecek şekilde yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Bilgi toplumunun eğitim programlarının en belirleyici yanı “öğrenmenin sürekliliği” ilkesidir. Bilgi toplumunda insanlar sürekli öğrenmek zorunda kalacaklardır. Bundan dolayı okulun işlevi çok şey öğretmek değil, kişinin öğrenme kapasitesini geliştirmek olacaktır (Özden, 2000: 77).
Yüzyıllardır, filozoflar bilginin ne olduğu ve nasıl oluştuğu sorusunun yanıtını tartışmaktadırlar. Yakın geçmişe kadar, öğretmenin kafasındaki bilgilerin ya da öğretmenin söylediklerinin hiçbir değişikliğe uğramadan öğrencinin zihnine transfer edildiği ve öğrenmenin bu şekilde gerçekleştiği düşünülüyordu. Günümüzde ise bu düşünce artık terk edilmiştir. Yeni anlayışa göre öğrenmede kişinin o ana kadar sahip olduğu bilgilerin, bu bilgilerin oluşturduğu bilişsel yapının ve çevrenin etkisi çok önemlidir. Kişi, yeni bilgiyi bu bilişsel yapısını kullanarak anlamlandırmaktadır (Bodner, 1986).
YENİDEN YAPILANMA
Çağımıza adını veren bilgi, toplumların değer, tutum, algı yapılarını; okul, eğitim, iletişim, uluslar arası ilişkiler gibi en temel sistemlerden başlayarak genel anlamda yaşam koşullarını değiştirmiş, dönüştürmüş ve yeniden yapılandırma zorunluluğu getirmiştir. Bu kapsamda bilgiyi, bireylerin kişisel kapasiteleri, uzmanlık alanları ve deneyimlerinden elde ettikleri birikimlerin, damıtılmış ve anlamlı olarak somut ve/veya soyutlamalarla işlerlik kazanmış; işlenmiş, yorumlanmış entelektüel birikimlerinin ifade edilişi olarak tanımlamak olasıdır.
Günümüzde enformasyon kaynakları, bilgiyi hızlı ve yoğun üretmektedir. Ancak çağımızın en önemli gereksinimi, üretilen bu pek çok bilgiden, özgün, yaratıcı, kapsamlı, gerekli bilgiyi edinebilme, yorumlayabilme, çoğaltabilme ve yeniden yapılandırabilme bilişsel birikime sahip insanları yetiştirebilecek eğitim yapılanışlarıdır.
SONUÇ
Kıbrıs’ın kuzeyinde uygulanan eğitim sisteminin en genel anlamda ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda insan yetiştirdiği pek söylenemez. Tarım toplumu, sanayi toplumu ve bilgi toplumu süreçlerinin tümünü de bünyesinde barındıran bir toplum olma hüviyetindeki Kıbrıs Türk toplumunun kendi yapısına ve ihtiyaçlarına uygun bir eğitim sistemine acilen gereksinimi vardır. Bu yeni sistemin bir taraftan bireysel ihtiyaçları dikkate alması, diğer taraftan toplumsal beklenti ve ihtiyaçlara dönük insan yetiştirmesi, öte yandan da yetişecek insanlarımızın evrensel kültürden de kopuk olmaması şarttır.
KAYNAKÇA
1. AYDIN, B. (2003). Bilgi toplumu oluşumunda bireylerin yetiştirilmesi ve matematik öğretimi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. Sayı: 14.
2. BALCI, A. (2000). Örgütsel gelişme: kuram ve uygulama. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
3. BODNER, G. M. (1986). Constructivism: a theory of knowledge. Journal of Chemical Education, 63.
4. KAYA, Y. K. (1984). Eğitim yönetimi; Türkiye’de kuram ve uygulama. TODAİE.
5. OECD, (1988). New technologies in the 1990’s. a socio-economic strategy. Centre For Educational Research. (CERI), Paris.
6. ÖZDEMİR, S. (2000). Eğitimde örgütsel yenileşme. Ankara: Pegem A Yayınları.
7. ÖZDEN, Y. (2000). Eğitimde yeni değerler. Ankara: Pegem A Yayıncılık.