Bir 8 Mart daha geldi. Kadınların çığlıklarının, feryatlarının içinde boğulacağımız bir 8 Mart daha… Sözüm kendilerini “kadın örgütü” diye lanse edenleredir! Son ana kadar gönderdiniz basın duyurularını ve yapacağınız etkinliklerinizi. Neyi kutladınız hiç bilemedim bilemeyeceğim de. Anlam vermeye ve sizi anlamaya çalıştım ama anlamak mümkün değil yaptığınız basın açıklamalarını ve etkinliklerinizi. Bu köşelerden birçok kez eleştirdim birçok kez dile getirdim ‘Yapmayın, etmeyin bu gün panayır günü değil, kadının emeğini sirk alanlarında sergiler gibi sergilemeyin’ dedim ama görüyorum ki nafile. Herkes yine bildiğini okumaya devam etti. Bunu yapmanızdaki amaç emeğin ne olduğunu bilmemek mi? Şiddetin ne olduğunu görmemiş olmanız mı? Yoksa tamamen tuzunuzun kuru olmasından mı kaynaklanıyor? Bugün yapacağınız etkinliklere ben de katılacağım! Hani şu balonlar uçuracağınız ve yüzlerinizi boyayacağınız… Gelirken de şiddet görmüş kadınlarımız, hala emek mücadelesi veren ablalarımız ve tecavüze uğramış kızlarımız da olacak yanımda! Alalım aramıza dışlayalım onları hatta onları suçlu ilan edelim! Ama özellikle şiddet gören kadınların yüzlerini boyayalım ki ayıbımızı kendi çapımızda kapatalım. Her neyse merakımdan soruyorum mazur görün. Sonrasında bu etkinlikleri ne olarak adlandıracaksınız? Sosyalleşmek mi, eğlenmek mi yoksa isyan mı? Adını ne koyacaksınız? Size göre nedir bugünün anlam ve önemi? Siz pasta ve börekleri götürürken evinin bir köşesinde elini başına koymuş ağlayan kadını hiç hissedecek misiniz ve de sızlayacak mı vicdanınız? Peki görecek mi o boyalı gözleriniz siz eğlenirken çalışmak zorunda olan emeğinin gününde bile mücadele vermek zorunda kalan kadını? Ben hiç zannetmiyorum. Gözümde şiddet uygulayan bir insandan ya da tecavüze yeltenen bir sapıktan farkınız yok. Onlar da duygularla oynuyor siz de… Eğer öyle olsaydı sindirmezdiniz o tecavüzleri, sindirmezdiniz şiddeti. Peki ben sizi şimdi ‘aciz’ olarak nitelesem kızar mısınız bana? Yine zannetmiyorum… O kadar bastırıldınız o kadar sindirildiniz ki sadece kısır günlerine katılıp oralarda ‘ah, vah’ ediyorsunuz. Haydi gelin kutlayalım bu rezilliklerimizi, bu ayıbımızı… Gündüz eğlendiğimiz yetmezse akşamına da dışarı çıkalım pasta keselim sabaha kadar eğlenelim olur mu?
Ama sakın bunları yaparken ‘emekten, haktan ve de mücadeleden bahsetmeyin. O kelimeler herkesin kullanabileceği ve de malzeme yapacağı kelimeler değildir. Onların hakkını veren kadınlarımıza bari hakaret etmeyin… Çünkü anlamazsınız siz emekten ve de mücadeleden… Eğer anlasaydınız emek veren kadının ezildiğini gördüğünüzde koyardınız tepkinizi. Şimdi ise çok üzgünüm ama o kelimeleri kullanmayı hak etmiyorsunuz. Sizin mücadeleniz çay partilerinde sınırlı kalsın dokunmayın başka bir şeye almayın ağzınıza bugün o kelimeleri…
Tüm emekçi kadınların önünde saygıyla eğiliyorum… Umutluyum verilen mücadelenin karşılığını alacaksınız.. Bilirim sizde yılmak olmaz. Mücadele ederken her şeyi göze alıp mücadele edersiniz ama yine de söyleyeyim. Her türlü zulüme karşı direnin… Aşağıdaki sözlere dün internette gezinirken denk geldim ve sizlerle de paylaşmak istedim…
“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü fabrikalarda, atölyelerde, tarlalarda emeğini satarak yaşamını sürdüren emekçi kadınların günüdür.
8 Mart erkek egemen toplum yapısı ve kapitalist sömürünün katmerli bir şekilde ezdiği kadınların mücadele günüdür!
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlayan kadın, erkek 40.000 dokuma işçisinin ve bu mücadelede katledilen çoğu kadın 129 emekçinin günüdür.
8 Mart Emperyalist, kapitalist barbarlık düzenine karşı mücadele eden kadınların ve onlarla omuz omuza yürüyen tüm sınıf kardeşlerinin mücadele günüdür.”