bir saldırıya kurban giden emniyet mensuplarının ailelerinin başı sağolsun!
Aralarında birçok dostum olan, birlikte futbol oynadığımız İstanbul
Emniyet'indeki arkadaşlara sabır diliyorum. Terör denilen insanlık düşmanı
illet maalesef can almaya devam ediyor.
Ne mutluki KKTC bu açıdan daha az sorunlu. Demokrasilerde belden aşağı
olmamak kaydıyla fikir özgürlüğü prensiplerine sadık kalınarak farklı
görüşler dile getirilir. Anlaşıldığı kadarıyla bu temel prensiplerle sorunlu
bir zat bir gazete köşesinden benim savunduklarıma 'adam gibi' karşı tezler
yazmak yerine bana çirkin bir şekilde küfür etmekte. Ona aynı düzeyde cevap
vermek için gazete köşesi kullanmak siz okurlarıma saygısızlık olacağından
bunu yapmıyorum. Yalnız benim önce 'delikanlı' sonra politikacı ya da
gazeteci olduğumu bilmesi kendi çıkarına olacaktır. Şimdi değineceğim konuya
bazı çevrelerin çok hassas ve hatta 'hırçın' bir şekilde tepki vermekte
olduğunu biliyorum. Ancak bu gerçekleri değiştirmiyor.
1981 yılından beri yaşamakta olduğum Almanya'yı temsilen beş buçuk yıl
Avrupa Parlamentosu milletvekilliği yaptığımı adada herkes biliyor. Diğer
uğraşlarım bunun gölgesinde kaldığından konuyla ilgili olduğu için biraz
açacağım. Halen Hessen Eyaleti'nde en çok göçmenin yaşadığı illerden biri
olan Gross Gerau'da İl Genel Meclisi üyesi olarak da seçilmiş bir
konumdayım. İl Genel Meclisi üyeliğim takriben on iki yıllık bir süredir
devam etmekte. KKTC nüfusuna eş oranda bir ilden bahsetmekteyim. Alman
olmayan diye tanımladığımız yabancı oranı da ilin bazı kesimlerinde ve
okullarında yüzde elliyi bile geçebilmekte. Onlarca yıldır ilde yaşayan
göçmenlerin çoğu vatandaş oldu. Yerli Almanlar ile yabancılar KKTC'de olduğu
gibi aynı dinden ve kültürden de değiller. Gündeme gelen sorunları
düşünebilirsiniz. Buna rağmen tüm aksaklıklara ve sorunlara karşın oldukça
huzurlu bir ortamda birlikte yaşanmakta. İlde bir dönem Uyum Komisyonu
Başkanlığı da yaptım. Bu uğraşımın yanı sıra devlet görevlisi olarak uzun
yıllar Hessen Eyaleti'ne hizmet verdim. İç İşleri ve Uyum Politikaları
alanında bugün KKTC'de gündeme gelen yerliler ve 'sonradan gelerek buralı
olanlar' ile ilgili benzer sorunların on mislinin yaşandığına tanık oldum.
Ve gördüm ki istenirse sorunlar çözülebilmekte.
Almanya'da en çok 'aşırı sağ' göçmenler konusunda yüksek sesle bağırıp
çağırmaya meraklıdır. Ancak artık sağ kesimin ana temsilcisi olan CDU gibi
Hıristiyan demokrat partiler de gördüler ki 'yabancıları istemiyoruz', 'iç
huzurumuzu bozan yabancıları def edelim' demekle yani popülist çıkışlarla bu
sorun çözülmüyor. Onlar da aynı sosyal demokratlar gibi uyum politikalarına
yöneldiler ve bence başarılılar da! Çünkü gerçek ortada. Bir ülkeye şu ya da
bu nedenle gelen ve onlarca yıl ülkede yaşayıp çoluk, çocuğa hatta toruna
karışanlar ve de yerlilerle kız alıp verenler artık yabancı değildir. Onlara
yönelik 'akıllı' vatandaşlık ve uyum politikaları ile onları topluma
kazandırdığınız oranda 'bunun yapılmaması nedeniyle' ortaya çıkan sorunları
çözebilirsiniz. Bence KKTC yetkililerin Almanya gibi ülkelerdeki bu
deneyimleri inceleyip adaya uyan uygulamaları denemelerinde yarar var.
Örneğin dürüst bir politikacı olarak çok takdir ettiğim CTP milletvekili
Ömer Kalyoncu'nun 'hem evinde kaçak iş gücü çalıştırır, hem de ülkedeki
kaçak iş gücünden şikayet eder.' sözlerine kızmak yerine bu konuda bir
özeleştiri yapmak daha doğru olur. Aynı tartışmaları Almanya'da da yaşadık.
Onlarca yıldır burada yaşayanlarla, kaçak gelenleri birbirinden ayırmak
gerekir. Onlarca yıldır burada yaşayarak buralı olan ve her AB ülkesinde
olduğu gibi doğal olarak aslında artık vatandaş olması gereken insanları bu
topluma kazandırıcı her adım Kuzey Kıbrıs Türk Toplumu'nun lehinedir. Buna
karşın adaya bundan böyle kaçak olarak gelinmesini önleyici en sert polisiye
önlemler alınmalı elbette. Hatta yakalanan kaçaklara yönelik sınır dışı
uygulaması caydırıcı bir önlem olarak adanın kuzeyinin kaçaklar için 'cazip'
olmadığı mesajının verilmesini de kolaylaştırır. Ancak bunca yıldır adada
yaşamakta olup da hala kaçak çalışan belli sayıdaki bir gruba da af
çıkarılması da bu kapsamda doğru bir adım. Zamanında devletin şu veya bu
şekilde adada kalmasına göz yumduğu insanlar içinde bulundukları konumun
suçlusu değillerdir. Devlete de bu hatasını düzeltmek düşer. Cumhuriyet
Meclisi'nin bu gruba yönelik af kararı cesur ve doğru bir tavır.
Yıllardır burada yaşayanlara human olanaklar sunulması ve bundan sonra kaçak
gelmeye kalkanlara ve de gelip de sunulan olanakları istismar ederek suç
işleyenlere sert uygulamalara yönelmek bence en adil politika olacaktır.