20 Temmuz Törenleri üzerine

İlk önce yazıma başlarken 'her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır' sözünü hatırlatmakta yarar görüyorum.

 İlk önce yazıma başlarken 'her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır' sözünü hatırlatmakta yarar görüyorum. Çünkü bugün işleyeceğim konuda ne kimse ile ilgili olarak  'Ercan'dan giriş yaptı ya da yapmadı', ne de '20 Temmuz'daki Askeri Töreni izlemekten çekindi, çekinmedi' diye 'ahlak ya da cesaret polisliği' yapma niyetim var. Politikada her kişi kendi attığı adımdan sorumludur ve bence her politikacı hem davası, hem ülkesi hem de kendisi için' en doğru adımı atmak zorundadır ve bu adımlar politikacıdan politikacıya farklıdır. Ben bugün geldiğim 47 yaşında kariyerim ile her hangi bir hırsa sahip olmama lüksünün tadını çıkarabildiğim için mutluyum. Takriben bundan dört yıl önce geçirdiğim 'ölümcül' bir kazanın ardından mucizevî bir şekilde ve de kaldırıldığım hastanenin başhekiminin becerisiyle hasarsız (sadece dikiş izleri ile) bir şekilde yaşamıma devam ederken 'bundan sonra sadece doğru bulduğum ve de sevdiğim işleri yapacağım' kararını verdim. Bu kararıma uygun yaşamaktayım. Eğer KKTC'ye Ercan'dan gelip, gitmeyi doğru buluyorsam buna kimse engel olamıyor. Kuzey Kıbrıs'a karşı haksızlılara karşı tavır aldığımda birileri beni 'politik kariyer' tarzı silahlarla engellemeye kalktıklarında hayal kırıklığına uğruyorlar. Tam tersine kamçılanıyor ve rahatsız oldukları alanlarda 'başlarının belası oluveriyorum'. Adımla ve onurumla yaşıyorum. Hiç bir kartvizit benim için bundan daha değerli olamaz. Tesadüfen geldiğim Kuzey Kıbrıs'ta zamanımın oldukça önemli bir kısmının geçmesini 'derin devlet' teorileri ile açıklamaya çalışan bazıları Girne'de bir çıkmaz sokakta oturan 'yarım akıllı solcular' ile 'Ergenekon' gibi yaşamım boyunca karşılarında durduğum 'kafatasçılarla' uzlaşamamam ve onların beni 'ne mutlu ki' hiç sevmemesi beni sevindiriyor. Demek ki doğru yerde durmaktayım.

 

Bu nedenle de son yıllarda hem Temmuz'da hem de Kasım'da adada gündeme gelen asker geçit törenleri ile bir sıkıntım yok. Yaşamım boyunca karşısında olduğum 'faşizme' karşı zorunlu olarak gerçekleştirilmiş bir kurtarma harekâtının kutlamasına katılmak beni onurlandırıyor. Eğer o tarihte Kıbrıs'ta yaşıyor olsaydım ben de elimde silah cuntacılara karşı savaşırdım ve Barış Kuvvetleri'ni coşkuyla karşılardım. Elbette ki 1974 sonrası yapılması gerekenler ve belki de atılması gerekip de atılmayan adımlar konusunda benim de hak verdiğim eleştiriler var. Ama eğer söz konusu olan 20 Temmuz'u hatırlamak ve 'adadaki Türklerin yaşamlarının kurtuluşunu' kutlamak ise yerim seve, seve Lefkoşa'daki tören alanı.

 

Ancak bu konu başkaları için aynı şekilde olmayabilir ve buna da saygı göstermek gerekir. Bence Temmuz ve Kasım aylarında askeri geçit törenlerinin de yapıldığı kutlamalara AB ülkelerinden politikacıları davet etmek sakıncalı. Düşünün kendi ülkelerinde askeri törenlere katılmayan Yeşil politikacıları KKTC'deki törenlere bekliyorsunuz. Bilmeden geldiklerinde şaşırıyorlar. Gelmeden öğrendiklerinde gelmekten vazgeçiyorlar.

 

Bu '20 Temmuz törenine' yönelik olarak gündeme gelenler bence bundan sonrasına ders olmalı. Almanya Yeşiller Başkanı Claudia Roth hiç haberi olmaksızın 'ne yaptığını bilmeden araştırmadan' yazan bir ajans gazetecisi yüzünden Alman Medyası'na konu oldu. Kuzey Kıbrıs'a da zararı dokundu bu olayın. Almanya'da bir Türk haber ajansı aralarında Claudia Roth'un da bulunduğu bir grup politikacının '20 Temmuz Törenleri' nedeniyle KKTC'ye geleceğini duyurdu. Oysa bu haberde adı geçenlerden bazılarının ne böyle bir davetten haberi vardı, vardıysa da 'geleceğim' dememişti. Bu gazetecilik adına yüz karası haberin ardından da çoğu açıklama yapıp gelmeyeceğini bildirdi. Özünde Kuzey Kıbrıs'a hep destek veren ve KKTC ile sorunları olmayan bu politikacılar istemeden açıklama yapmak zorunda kaldılar.

 

En iyisi bu tarz 'kendi kalesine gol attı' dedirtecek sorunların yaşanmaması için AB ülkelerinden politikacılara bu tarz törenler için davetiye yollanmaması. Onlar için eminim yeterince fırsat çıkacaktır. Son bir yılda aralarında Gerhard Schröder'in de olduğu onca Avrupalı önemli şahsiyet adaya geldiler. Yani illa bu törenlere getirelim diye bir sorunumuz da yok.

 

Öyleyse gereksiz sorun yaratmamak daha iyi!

Bu haber 458 defa okunmuştur

:

:

:

: