Herkes şikayetçi

'Dost acı söyler' derler. Ben de bu kurala uymak niyetindeyim bugün

 'Dost acı söyler' derler. Ben de bu kurala uymak niyetindeyim bugün. Adada

her kesimden dosta sahip olmak şansına sahip bir 'yarı' ada sakini olarak

son zamanlarda beni tedirgin eden bir konuda çok şikayet dinlemekteyim.

 

'Takriben dört yüz yıl önce' ve ardından '20 Temmuz 1974 sonrası' Kıbrıs'a

gelen Türkler farklı, farklı da olsa çok dertli. Her iki kesim de 'birlikte

yaşam konusunda sorunlular'. Kimle konuşursanız konuşun size ya 'adada

sürekli artan ve adaya ayak uyduramayan Türkiye kökenli göçmenlerden ve

onların Kıbrıs'ın onca yıllık huzurunu bozduğundan' ya da ister Trabzonlu,

ister Tuncelili, isterse de Alevi olsun genelde tüm Anadolu kökenli yeni

adalılar da 'Kıbrıslı Türkler'in onlara ikinci sınıf vatandaş' muamelesi

yaptığından yakınıyor.

 

İster solcu isterse sağcı olsun tanıdığım her yaş grubundan tüm Kıbrıslı

kadınlar son yıllarda sokağa çıktıklarında geçmişte olmadığı kadar rahatsız

edildiklerinden yakınmaktalar. Benim de tasdik edebileceğim bir 'maganda'

sorunu gerçekten söz konusu. Özellikle Girne'nin bazı sokaklarında yanınızda

mini etekli ya da normal 'Avrupai dekolteli' bir bayanla yola çıkarsanız bir

erkek olarak siz bile sağınızda solunuzda işsiz güçsüz oturanların ya da

yanınızdan geçenlerin bakışlarından ve tavırlarından hem utanıyor hem de

gerektiğinde 'yakın koruma' gibi davranmak zorunda kalıyorsunuz. Yılbaşı

akşamlarının Taksim'inin ya da belli bir saatten sonra Beyoğlu arka

sokaklarının 'magandaları' Girne'yi keşfetmişe benziyorlar. İşin kötüsü bu

'magandalar' emlak piyasasında da var. Bir kez bana ev arayan arkadaşıma

telefonda olmadık terbiyesiz sorular sorarak beni de sinirlendirenlerin

ofisini ziyaret eden asistanlarıma verdikleri cevap bana 'özürü kabahatinden

büyük' lafını hatırlatmıştı. Bu magandalar, bir bayan kiralık konut

sorduğunda hiç bir yasal hakları olmaksızın en hadlerine düşmeyecek soruları

'evi yanlış şahıslara kiralamamak için' sormaktaymışlar. Peki ama

'magandaların emlak işine girmesi' gibi yanlışları kim engellemekte yetkili

makam olarak çok merak ediyorum. Örneklerini dile getirdiğim gibi kadınların

her geçen gün kaygılanmasını iyi anlıyorum. Modern bir topluma sahip olduğu

için hep övdüğümüz Kuzey Kıbrıs'ın bu konuda Türkiye'ye benzememesini ben de

dilemekteyim. Üniversitede yaşanan tecavüz olayı, kendi çocuğuna tecavüz

edecek kadar aşağılaşan babalar, 'miami vice' filmlerinin Kübalı 'küçük'

mafya özentilerini hatırlatarak sokakları çirkinleştiren tüysıklet 'ağır

ağbiler' Kuzey Kıbrıs'ı bazen çekilmez hale getirmeye aday olabilirler.

 

Aynı şekilde yasadışı suçlar söz konusu olduğunda da adanın kuzeyini 'korsan

cenneti' sananlara karşı önlemler alınmasını savunan çok sayıda dostumun

sadece 'haklı' olduğunu söyleyebilirim.Eskiden kapılarını kilitleme ihtiyacı

duymayanlar bugün alarm taktırmak zorunda kalıyorsa bu üzücü bir gelişme.

Geçenlerde St. Hillarion Kalesi'ne gitmiştim. Kalede gezerken yanında üç

türbanlı bayanla gezen bir adam 'gavurun karılarına bak, baldırı çıplak

vaziyette merdivenleri çıkıyorlar, siz ise zırlayıp duruyorsunuz' diye

kadınlarını azarlarken bunu duyan bir Kıbrıslı Türk neler hissederse ben de

onu hissettim. Yaşanan kültürel sorunlar gerçekten vahim. 'Ayrı dünyaların

insanıyız' tarzı eski Yeşilçam cümlelerini hatırlatan sorunlar maalesef ki

günlük yaşamı fazlasıyla etkiliyor.

 

Ancak öte yandan yıllar önce Kuzey Kıbrıs'a hangi nedenle olursa olsun

gelmiş ve zamanla buralı olmuş insanların da bu olanlarla bir ilgisi yok.

Tam tersine Kıbrıslı Türkler kadar rahatsızlar olan bitenden. Ada vatanları

olmuş ve artık dönecek başka bir 'anavatanları' filan da yok bu insanların

gerçekte. Adadaki toplumsal yaşamın yukarıda sözünü ettiğim şekilde

bozulmamasını onlar da en az Kıbrıslı Türkler kadar istemekteler. Buna

karşın adaya son yıllarda gelen ve ana sorunu oluşturan gruptan dolayı tüm

Türkiye kökenlilerin eleştirilmesine bozulmaktalar. Vatandaş olamamak onlar

için ayrı bir sorun. Vatandaş olamadıkları sürece 'eşit koşullarda ve barış

içinde bir yaşamda' ne tür bir rol oynadıklarından şüpheleri var.

 

Dört yüz yıl önce de ve 1974'de sonra da gelen bu adanın kendine özgü sakin

ve modern yaşamının sabote edilmesini istemiyor. İki grubun birlikte ada

için yapabileceği çok şey var. Her ne kadar birileri bu iki grubu ayırmaya

çalışsa da oyuna gelinmemesi çok önemli. Herkes şikayetçi. Çözüm ise soruna

birlikte el atıldığında sağlanabilinir. Bu adanın geleceğinin kontrolsüz

göçe kurban olmaması için toplumsal işbirliği şart.

Bu haber 454 defa okunmuştur

:

:

:

: