Rum tarafında yapılacak başkanlık seçimlerini kim kazanırsa kazansın, Kıbrıs sorununu ‘kapatmak’ için psikolojik ve diğer ağır baskılar altında kalacağı bildirilirken, Rum başkan adaylarından, kamuoyu önünde görüşlerini açıkça belirtip taahhüt vermeleri istendi.
Rum tarafında yapılacak başkanlık seçimlerini kim kazanırsa kazansın, Kıbrıs sorununu ‘kapatmak’ için psikolojik ve diğer ağır baskılar altında kalacağı bildirilirken, Rum başkan adaylarından, kamuoyu önünde görüşlerini açıkça belirtip taahhüt vermeleri istendi. Rum ekonomisinin içerisinde bulunduğu kriz nedeniyle Türkiyeli yetkililerin; KKTC’ye başvurmaları halinde Türkiye’nin Güney Kıbrıs’a maddi yardımda bulunabileceğini hatırlatan Fileleftheros “Siyasi Talipler ve Güvenlik” başlıklı haberinde ve bunun ilelebet ‘genişletilmiş garantiler’ şeklini alacağını yazdı.
“TÜRKİYE’NİN ELİNDE KIRBAÇ”
“Kıbrıslı Türkler ve yerleşiklerin elinde havuç” ve “Türkiye’nin elinde kırbaç olacak” ifadesini kullanan gazete özetle şunları yazdı: “Bu kırbaç, sonsuza dek genişletilmiş garantiler şeklini alacak. Çünkü Kıbrıs’ın liderleri devletin yıkılmasını ve ‘partenojenez (bakir doğum)-mutasyon’ metoduyla ortaya çıkacak yeni oluşumun dış politika, savunma ve güvenlik meselelerinde özgür iradeye sahip olmayacağını kabul ettiler. Devletin ve vatandaşlarının gündelik güvenlikleri üçüncü taraflara bağlı olacak. Pratikte bu, Kıbrıs’ın Ankara’nın altına girip bu şart altında işleyeceği anlamına geliyor.
“MAALESEF LİDERLER BUNU TAAHHÜT ETTİ”
Bu meselede Kıbrıs Rum tarafı, maalesef toplumlararası müzakereler aracılığıyla bunu taahhüt etti. Liderlerimiz her şey üzerinde uzlaşılana kadar hiçbir şeyde uzlaşılmamış sayılacak belirsizliği altında ‘Kıbrıs’ın gelecekteki statüsünün birleşik Kıbrıs’ı bağlayıcı olacak uluslararası sözleşmelere tabi olacağını’ kabul ettiler. BM Genel Sekreteri’nin 12 Mart 2012 tarih ve S/2012/149 sayılı Kıbrıs’la ilgili raporunda bunlar yer alıyor. Rapor Genel Sekreter’e ait olmasına karşın, bu sözler Özel Danışmanı Aleksander Downer’a aittir. Downer raporda, iki taraf arasında iç yönetim, yani iç yetki pastasının nasıl paylaşılacağı konusunda görüş ayrılığı bulunduğunu kabul ediyor ancak ‘uluslararası garantiler!’ meselesinde de görüş ayrılığı olduğunu kabul etmiyor. Orada bize her şeyin neredeyse uzlaşılmış olduğunu söylüyor.”