Anlatmaktan anlatmaya çok fark var

Perşembe Akşamı Bremen Eyalet Parlamentosu'nun 'Europapunkt' isimli salonunda Oya Talat, Kıbrıs'ta son gelişmeleri anlatırken bir yandan dinliyor bir yandan da camdan dışarıya bakıyordum.

Perşembe Akşamı Bremen Eyalet Parlamentosu'nun 'Europapunkt' isimli salonunda Oya Talat, Kıbrıs'ta son gelişmeleri anlatırken bir yandan dinliyor bir yandan da camdan dışarıya bakıyordum. Yağmur tüm şiddetiyle yağmaktaydı. Bremen'liler bu duruma alışkın olduklarından ya sürekli olarak kullandıkları bisikletlerini durdurup bir köşeye çekilmiş yağmurun azalmasını beklemekteydiler ya da ellerinde şemsiyeleri yollarına devam ediyorlardı. Bremen'e sadece biz oradayken üç gün boyunca yağan yağmurun onda biri Kıbrıs'a yağsa Kıbrıslılar çok mutlu olurdu sanırım.

Kuzey Kıbrıslılar için sevinebilecekleri başka bir konunun olduğunun şahidi oldum bu gezide. 1974 yılından bugüne Kuzey Kıbrıslılar'ın bence en önemli sorunu 'dertlerini anlatamamak' ya da yanlış bir kararla 'anlatmamak' idi. Güney Kıbrıslılar dünyanın dört bir yanında 'kurban edebiyatı' yaparken Kuzeyliler 'barbar rolünü' üstlenmişti.

Kuzey Kıbrıs'ta eski yıllarda onlarca yıl iktidarda olanlar kurdukları cumhuriyeti sadece bir' Pakistan'ın tanıması' ile yetinmeyi ve '20 Temmuz' törenlerinde 'merhemleri olsa kendi başlarına sürerler' tarzı ülkelerin temsilcileri ile avunmayı 'Dış Politika' olarak kabullenmişlerdi. 'Dertlerin anlatılması' işini TC Dış İşleri'ne bırakmışlardı. Oysa bu Rum Kesimi'nin 'canına minnetti' ve onlarca yıl 'boş kalan meydanı' bol, bol istismar etti. Son yıllarda KKTC'nin çizgisi değişti. Kuzey Kıbrıs, Dış Politika'da 'kendi derdini bizzat kendisi anlatmaya' başladı. Anlatmaktan anlatmaya fark var! Kimin neyi nasıl anlattığı çok önemli.
Perşembe Günü Oya Talat konuşmasını bitirdiğinde en az dört dinleyici şu yorumu yaptılar: 'Oya Hanım size çok teşekkür ederiz. Kıbrıs Sorunu'nu ilk defa sizin dile getirdiğiniz şekilde dinledik. Dileğimiz KKTC'nin bundan böyle bu tip bilgilendirme toplantılarını gerçekleştirmesi ve sizin gibi konuşmacıların Avrupalıları aydınlatması.' Oya Talat, Kıbrıs Sorunu'nu aslında hepimizin bildiği gerçekleri dile getirerek anlattı. Kıbrıs Türkleri'nin haklı taleplerini ve 'federal bir çözümün iki tarafın eşit göz hizasında olması şartıyla' mümkün olduğunu dile getirdi. Özellikle Türk ve Rum annelerinin kalıcı barışa yönelik özlemlerini ve kadınların geçmişin acılarını bir daha yaşatmayacak bir çözüm için nasıl angaje olduklarını
anlattı. Evet, anlatmaktan anlatmaya fark var. Ve buna Kuzey Kıbrıs'ın çok ihtiyacı var. 3 Eylül 2008 günü müzakereler başladıktan sonra AB ülkelerinde Kuzey Kıbrıslı Türkler'in görüşlerini ve müzakereler sırasındaki tavırlarını sürekli anlatmak ve Avrupalılar'ın tek taraflı bilgilendirilmesini engellemek gerekiyor.
Oya Talat hem basın toplantısında hem de toplantıda 'Kuzey Kıbrıs'a vereceğiniz destek aslında adada yaşamakta olan Türkler'e destek değil tam tersine tüm adada yaşamakta olan insanların özlemi olan barışa katkı olacaktır' derken her şeyi anlatmaktaydı ve emin olun hem Alman gazeteciler hem de dinleyiciler mesajı aldılar. İşte bütün mesele burada!

Bu haber 442 defa okunmuştur

:

:

:

: