KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 'Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili müzakerelerde en büyük sorunun, Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini tanımaktaki isteksizliği olduğunu' söyledi.
Rumların egemenliği Kıbrıslı Türkler ile paylaşmak istemedikleri gerçeğini Avrupalı parlamenterlere anlattı. Rum kesiminin Kuzey Kıbrıs'a yönelik izolasyon politikasının 'nasıl bir haksızlık olduğunu' dile getiren Talat Kıbrıs Raporu'nun izolasyon politikasını görmezden gelmesini de haklı olarak sert bir dille eleştirdi. Bu arada 'nasılsa artık AB var, garantörlere gerek kalmadı' safsatalarına da Mehmet Ali Talat'ın cevabı çok netti: 'Türkiye olmasaydı, Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türk kalmazdı!'
'Kıbrıslı Türklerin siyasi, ekonomik ve sosyal izolasyonla karşı karşıya kaldıklarına' işaret eden Talat, 'bu ablukalardan belki en önemlisinin Kıbrıslı Türklerin uluslararası alanda siyasi görüşlerini dile getirememesi olduğunu' kaydetti. Talat, Kıbrıs'taki gelişmelerini çoğu zaman tek taraflı ve gerçeğe uygun almayan bir biçimde dünya gündemine getirildiğine dikkati çekti. Kısaca KKTC Cumhurbaşkanı AKPA'daki konuşmasında ona sürülen süreyi en iyi şekilde kullanarak Kuzey Kıbrıs Gerçekleri'ni net bir şekilde gözler önüne serdi.
Talat'ın konuşmasının içeriği Kuzey Kıbrıs insanının çektiklerinin cumhurbaşkanlarının ağzından tüm dünya kamuoyuna sunulmuş kısa bir özeti!
Onu dinleyenleri ikna etti deme şansımız yok. Çünkü politikacılar mecliste bir konuşma diyerek bir anda çizgilerini değiştirmezler. Ancak Talat'ın bu konuşmasının ardından bazılarının kafasında açık sorular kaldığından eminim. Bir kaçı konuşma metnini tekrardan okuma ihtiyacı duyacak. Çünkü bir gün önce Hristofyas'ın anlattıklarının ardından Talat onara sorunun bir başka cepheden nasıl görünmekte olduğunu anlattı. Önyargılı ya da Rum Kesimi'nin 'gönüllü' ya da 'paralı' askeri olanlar için Talat'ın anlattıkları fazla bir şey ifade etmedi. Ancak Rum Kesimi'nin etki alanı dışındakiler için bu konuşma daha sonra kullanılmaya müsait bir kaynak olarak çok yararlı oldu.
Nasreddin Hoca tarzı belki bu 'göle maya çalmaydı'. Ancak inanın ben de Nasreddin Hoca gibi düşünenlerdenim: 'Ya tutarsa!' Gölün kıyısında oturup 'ah, vah' demektense gerektiğinde 'göle maya çalmalı'.
Şimdi bu konuşmanın arkası gelmeli. Örneğin Mehmet Ali Talat'ın konuşması İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca olarak bir kitapçık haline getirilmeli ve önümüzdeki üç ay propaganda malzemesi olarak tüm AB başkentlerindeki ulusal meclis üyelerine dağıtılmalı. Almanya'da hem federal hem de eyalet meclislerindeki milletvekillerine postalanmalı bu kitapçık. 14 ve 20 Ekim 2008 tarihlerinde 'Türkiye Yılı' olarak gerçekleşecek olan ve KKTC'nin de bir standının olduğu kitap fuarında da standa gelenlere hediye edilmeli bu konuşma.
Ama güzel bir baskı ve 'al beni' dedirten bir 'layout' ile sunulmalı bu kitapçık. Eğer istenirse çok hızlı ve güzel bir şekilde Türkiye ya da Almanya'da bastırılabilinir bu kitapçık. Çeviriler zaten Strasburg'ta hazır!
KKTC Bürokrasisi 'ne olur, bir kez beni şaşırtsın ve şu projeyi on gün içinde gerçekleştirsin' dersem ben de 'göle maya mı çalmış' olurum?