YAŞAMDAN KESİTLER…

Hayat bize hep ÖĞREN DE GEL diyor… Diyor da biz ona ne kadar kulak veriyoruz acaba? Ben ne mi öğrendim? Bakın anlatayım…


Hayat bize hep ÖĞREN DE GEL diyor… Diyor da biz ona ne kadar kulak veriyoruz acaba? Ben ne mi öğrendim? Bakın anlatayım…
Bayram tatilinde Türkiye’ye gittim. Bir daha bayramda Türkiye’ye gitmemem gerektiğini öğrendim… O kargaşa, o keşmekeş bana göre değil… Yıl on iki ay, huzurlu, sakin yaşarsanız; kurulu düzenden çıkınca serseme dönersiniz elbette, sudan çıkmış balık olursunuz …
İstanbul’da uçaktan inip otogara gittim. Orada tam dört saat beklemek sorunda kaldım. Ardından yedi saatlik Çanakkale yolu canıma okudu… Otobüs tutuyor, zaten bir plastik sandalyede dört saat oturmuşsunuz, üstüne üstlük 60 x 60 lık bir alanda saatlerce yol almak zorundasınız… Tam bir işkence… Dönüş yolculuğunun da ondan aşağı kalır yanı yoktu… İki saat rötarlı bir yolculuk sonrası, ayağım Kıbrıs’a basınca toprakları öpesim geldi inanın… Dedik ya öğrenmenin yaşı yok…
SİZ NASILSINIZ?
Umarım sizin bu uzunca tatiliniz gönlünüze göre geçmiştir. Aslında BAYRAMLAR, özlediklerimle buluştuğumuz güzel zamanlardır. Bakış açınızı ona göre değiştirmek gerek… GEÇMİŞ BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN…
BUGÜN BAYRAM
Bugün bayramlıklarımı giyer gibi
Çocukluğumu giydim sırtıma
Ama annem yoktu
Saçlarımı örecek…

Sonra gençliğimi geçirdim sırtıma
O da eğreti durdu
Bir türlü oturmadı üstüme…
...
İyisi mi ben
Buruşuk giysilerimi bırakayım
Bir el kapımı çalıp
BAYRAMımı kutlarsa diye…
(Sevgileri Yarına Bırakma, 1998)

ZAMAN KAVRAMI
Zaman denilen kavramda bir tuhaflık olduğunu anlatmıştım. Bence fizikçiler yeniden dünyanın dönüş hızını ölçmeliler... Dünya eskiye oranla daha hızlı dönüyor eminim... Sadece sabahın oluşunu yakalıyorum... Ardından su gibi akıp giden saatler ve gün batıyor... Neyse ki ben bunların farkında olan şanslılardan sayıyorum kendimi yine de... Bir de farkına varmasam... Eyvah ki ne eyvah!...
Bir zamanlar çok güzel şarkılar vardı. “ Bayramlar mı eskidi, bizler mi yaşlandık...” ya da “ Bugün bayram, erken kalkın çocuklar!..Annenizi hiç üzmeyin...” diyen şarkılar...Biliyorum bizler yaşlandık, ne kadar ruhumuz aksini söylese de ...
Yeni neslin yaşama bakışı gibi bayramlara bakışı da değişti. Biliyorum, değişim kaçınılmaz, değişim olmazsa ilerleme olmaz. Ama yine de yüreğim, sevgilere /saygılara/ merhabalara kocaman yer açacak her zaman...
Bayramlar, yaşamımızın dönüm noktaları, kilometre taşları bir bakıma... Ailenin, uzak- yakın akraba kaynaşmasının, dostluk ve arkadaşlığın sıkı bağlarının göstergesi... Günümüzde her ne kadar ticari gövde gösterisi, çılgın alışveriş zamanı sayılsa da yaşayan manevi tarafıyla hala çok özel...
Ben, bayramlarda yaşamın manevi tarafıyla huzur buluyorum. Bendeki huzuru onlarla paylaşıyorum. Geçen bayramda aramızda olan ama bu bayram göremeyeceğimiz nice sevdiğimiz ve dostumuzu bir düşünün...
HAYAT böyle bir şey... Mum alevi gibi... Şimdi ışıl ışıl, az sonra sönüvermiş... Dönülmez ufuklara gidenlere bakıp bugünün bu anının bir daha yaşanamayacağı bilinciyle birbirimizi daha çok sevmeliyiz diyorum. Ne dersiniz?...

GÜN BİTERKEN

ufukta kızıllıklar...
gün,
ağır ağır tülünü kapatıyor yüzüne...
akşamın ürpertileri
içimi üşütüyor...

guguk kuşu yuvasında
esmer akşamda bulutlar...
birer birer kapanıyor kapılar...

içimize dönüyoruz
sıcacık buğusunda çorbanın
yorgun dizler molada
bir başka şarkılarda ZAMAN...

(Ayşe Tural, Girne)

ÖĞRENMEYİ İSTEMEK GEREK...

Öğrenmek için okumak, araştırmak, incelemek ve farkındalığımızı artırmak gerek... Bunu seve seve haz alarak, keyifle yapmak o kadar önemli ki! Bence yaşamın öğretisi en çok da kitaplarda gizli... Biliyorum sizler de benim gibi düşünüyorsunuz...

Sizi çok etkileyen bir kitabı düşünün... Aradan geçen yıllara rağmen hala belleğinizin bir yerlerinde taptaze duran bölümleri ...yok mu?

Başarmak, hepimizin hedefleri arasındadır. Başarıda en önemli etken de BİLGİdir. Yaşamda hedefler belirler ve yürürüz. Hedef için gereken çaba da elbette akılcı olmalı, tıpkı haritadaki gibi yollar belirlenebilmelidir...

Öğrenmekten ne kadar keyif alırsak, yaşama bakış açımız da o oranda gelişecektir. Bu da bizi daha olumlu ve pozitif yapacaktır... Sonuçta, kendine güvenen, cesur bir insan oluruz. Çünkü BİLGİ güçtür. Güç de enerji verir... İşte o zaman ne kadar kolay mutlu olduğumuzu fark edeceğiz...

Öğrenmeyi, hayatın her evresine yayabiliriz... Onun sayesinde kendimize olan güvenimiz artacak, konuşmamız güzelleşecek, kendimizi ifade etmemiz kolaylaşacaktır...

Bir önemli nokta daha var elbette... Bu sayede gerçekten değer vermemiz gereken konulardan seçmeler yapabileceğiz. Gereksiz şeylere kafa yormak yerine omuz silkip geçebileceğiz... Bence OMUZ SİLKMEK de bir cesaret işidir... Gerçekten huzur denilen büyülü zamana katkı koyar...

Sözün kısası öğrendikçe YAŞAMI YENİ BAŞTAN KEŞFEDİP, onu daha çok SEVECEĞİZ...

MUTLULUK BU OLMALI

balkona çıkıp
Beşparmaklar'a bakıyorum...
gözlerimi kapatınca
güneş geziniyor yüzümde,
pencerede gülümseyen hercailer...

bir güvercin havalanıyor
havuzun kenarından...
bir serçe taşıyor gagasında
yaşamın tohumunu...

uzakta bir çocuk
kahkaha atıyor...
MUTLULUK bu olmalı, diyorum...

(Ayşe Tural, Girne)
İÇİMDEKİ YALNIZLIK

Vakit gece yarısı... Ben yeni günün, günün doğuşu ile başladığına inanırım nedense... Gece yarısı, günün diğer dilimine geçiştir oysa... Dışarda yıldızlı, yeni aylı bir gece var... Kıyıda köşede birkaç dilim de bulut... Lacivert gökyüzü muhteşem görünüyor...

Hafiften gece esintisi ağaçların yapraklarını hışırdatıyor... Kıbrıs'ın ikinci baharı başlar neredeyse... Havalar serinl...eyip ara ara yağmurlar düşmeye başlayınca; doğa, ağaçlar, çiçekler daha bir canlanır, uyuşukluklarından silkinir, adeta neşelenirler... Yeni baştan çiçeğe dururlar, gelin gibi süslenirler... Ben her zaman bu baharlara VURGUNUMdur...

Daha çok geceleri, yalnızlığım gelir aklıma... Yalnızlığı çok seviyorum ben... Ona bayılıyorum adeta... Orası benim mutluluk ülkem... Orada saltanat süren benim. Benim iznim olmadan oraya kimse adım atamaz. Bazen küçük bir gezgin, bazen maceracı bir çocuk olurum... Yalnızlığın gizemli bahçelerinde dolaşmaya bayılırım... Ruhumu, kendimi tanırım. Bir sürü sorular sorar, yanıtlar ararım...

Ardından artık dış dünyaya çıkabilirim... Perde arkasında işim bitti... Hayat sahnesinde kendim için seçtiğim rolü, en güzel şekliyle, mükemmel oynamalıyım. Yaşamımı, kendi felsefeme uygun kararlarla yürütmeliyim. Umutsuzluğa düşmeden, gerekirse tökezleyerek ama asla BIKMADAN, USANMADAN, ÖFLEYİP PÜFLEMEDEN... Bana yakışan şekilde, onurlu, gururlu, dimdik ayakta...

Ben yakınmayı sevmiyorum... Mızmızlanmayı da... Kendime yakıştıramıyorum çünkü... İnsan ONURLU davranmalı her zaman, her koşulda... Zayıflığınızı ilan ettikçe zayıf olursunuz çünkü... İnanın çoğu insan sizi çaresiz görmeye bayılır... Unutmayın kendinizi güçlü hissettikçe daha güçlü olursunuz...

Yaşadığım sürece yapacak çoook işim var... YAŞAMA DÖRT ELLE SARILIŞIM, onu ÇOK SEVİŞİM BOŞUNA DEĞİL... Siz de öyle yapın. Başınızı kaşımaya zaman bulmayanlardan olursanız, inanın çok mutlu olursunuz... Hem de kolay mutlu olursunuz...

' Boşuna değil çırpınışlar, boşuna değil haykırışlar
yaşamak bu kadar güzelken...'

' Yaşama biraz kulak verin ne olur...
Onda harika melodiler bulacaksınız...'

(Ayşe Tural, Girne)
(Beni bana döndürüyorsun. Seninle kendimi buluyorum...)

MERHABA
elimi uzatıyorum
bakışlarına
akşam güneşi gülüşlüm...
saçlarında sevda kokusu var...
sabırsız adım atışların
yanlış zamanlara...
biliyor musun?...
arkanı dönüp gidişler niye?
akşam yeli duyguların
savrulu bulutlarda...
(Ayşe Tural, Girne)

BABİL BAHÇELERİ...
Tatil günleri, özellikle pazar günleri evime sığamam... Sabah kahvemi farklı bir mekanda içmak isterim. Atalarımız ' Tebdil-i mekanda ferahlık vardır' demişler, elbette boşuna değil... İçinizden de Ayşe Hanım, zaten siz hep geziyorsunuz, dediğinizi duyar gibiyim...

Çok enteresan, pek çok yazar bir köşeye çekilip yazı yazar, bense sizlerle içiçe oldukça daha üretken oluyorum. Sanırım benim yazma sebebim sizlersiniz de ondan...

Arkadaşım Özel'le günaydınlaşıyoruz... Bu sabah tembellik edip geç kalkmışız, ne güzel... Eh, kahve saatimiz yaklaşıyor... Farklı bir yerde içsek kahvemizi? Neden olmasın...

Beni gelip alıyor, onun hiç gitmediği, benimse her konuğumu zevkle götürdüğüm, hemen her hafta gittiğim yer Babil Bahçeleri...

Oturmadan önce bahçeyi geziyoruz: Nilüfer havuzları, , kaktüsler, adını bilmediğimiz tropikal ağaçlar ve çiçekler... Yürüdüğünüz her alanda fışkıran sular ve sizi dinlendiren su sesi... Sabah senfonisinde cıvıldaşan kuşlar... Mis gibi havayı içinize çekmek... Muhteşem bir şey...

Bugün hava güneşli ama esen rüzgar içinizi üşütüyor... Oturacak yere karar vermeye çalışıyoruz... Camlı bölümde kızlar yer gösteriyor... Onlar bana alışkın...Tam da kahve köşesi... Diğer masalardakiler kahvaltı ediyor... Bir sürü tanıdığa rastlıyoruz... Kimiyle kucaklaşırken kimine başımızla bir selam veriyoruz...

Tatlı bir sohbete dalıyoruz, kahvelerimizi yudumlarken... Zaman ne kadar da çabuk geçmiş... Ayrılırken çiçek almadan olmaz... İki saksı SEMİZOTU ÇİÇEĞİ alıyorum... Biri sarı diğeri pembe çiçekli... Ağaç dallarında asılı çiçekliklerime çok yakışacaklar...

Yaşamın kuyruğundan yakalamalı insan, tıpkı uçurtma gibi... Rengarenk yapmalı hayatını... Keyifle, mutlulukla... MUTLU PAZARLAR EFENDİM...

TANIŞMA
durdum
baktım
zaman tünelinde...

beni
bir yerlerde vurdular
öldüm...

aslında...
gökyüzüne kurşun sıktılar
yüreğim sırılsıklam...

bütün bir sonbahar
ansızın düşüverirse gözlerine
başka yerde arama
BEN ORDAYIM...

(Ayşe Tural, Girne)

BULUTLAR GÜNEŞİ SAKLAMIŞ BUGÜN...

Ebruli bir gün başlamış... Gökyüzünde parça parça bulutlar... Güneşi saklamışlar... Gün ışıkları, yaramaz çocuklar gibi buldukları bir aralıktan sızıveriyor yine de...

Bahçemdeki ağaçlar ve çiçekler sakin... Şikayetçi görünmüyorlar... Dingin ve huzurlu... Mutlu olduklarını hissediyorum... Belki az sonra birkaç damla minik pıtırtılarla yapraklarına, çiçeklerine d...üşüverecek... Sabırla bekliyor gibiler...

Aralarında gezinirken içim ürperiyor... Artık ekim ayındayız... Yaşamımızın sonbaharları da böyle... Hafifçe üşütür bizi... Biraz da HÜZÜN serper hayatımıza... Ruhumuzun buna da ihtiyacı vardır ama... Şöyle bir köşeye çekilip dinlenebilmek... Yaşamın koşuşturmacalarına inat, şöyle tatlı bir içimizin geçivermesine ihtiyacımız var...

Yorgun dizler molada... HUZUR budur aslında... Şalınıza sarınıp düşen sonbahar yapraklarının arasında bahçe koltuğunuza kurulup bir ANNA KARENİNA okumak belki...


OKUYUCULARIMA VE YORUMCULARIMA...

Hepiniz gerçekten HARİKASINIZ...
Yazılarıma zaman ayırıp OKUYORSUNUZ..
Üşenmeyip DÜŞÜNÜYORSUNUZ...
BANA NE demeyip YORUM yazıyorsunuz....
En önemlisi de BİZİMLE PAYLAŞIYORSUNUZ...
Fevkalade insanlar olduğunuzu biliniz...
İYİ Kİ VARSINIZ...
NE OLUR VAR OLMAYA DEVAM EDİNİZ...
SAYGI VE SEVGİLERİMLE...
Bu haber 3114 defa okunmuştur

:

:

:

: