Her ne yaparsanız yapın bunu keyif alarak yapın, diyor yaşama dair ahkam kesenler… Spor mu yapıyorsunuz, severek, isteyerek, mutlulukla yapın… Tatile mi gidiyorsunuz, mızmızlanmadan, kusurlar aramadan, keyfini çıkararak, olumsuzluklara takılmadan yapın. İşinizi yaparken de aynı… İşsiz olanları düşünün, sizin bir işiniz var, unutmayın ve mutlu olun…
BEN,
KATMERLİ HÜZÜNLER
KIRIK GÜLÜŞLER İSTEMİYORUM ARTIK HAYATIMDA... Ayşe Tural
KEYFİM
Keyfime dokunma
Gözünü seveyim
Akşam güneşini
Almışım karşıma
Bir bardak çayım da elimde
Paradan puldan
Geçim derdinden
Söz etmesen
Olmaz mı?
Ayşe TURAL
HER OLAY BİR DERSTİR ASLINDA...
Bildiğim bir Fransız öyküsünü sizinle paylaşmak isterim:
' Küçük bir çocuk, bir vitrinde SATILIK KÖPEK YAVRULARI yazısını okur, hemen içeri dalar. Yavruları görmek ister. Satıcı, köpek yavrularını çağırmak için ıslık çalar. Minik bir kapıdan bir sürü köpek yavrusu fırlar... Siyah, beyaz, kahverengi, kulakları benekli... Çocuk hepsini çok beğenir. Fiyatını sorar, 50 ...frank cevabını alır. Satıcıya her ay 5 frank vererek borcunu 10 ayda kapatmayı teklif eder. Satıcı kabul eder.
Derken bir yavru daha çıkagelir. Arka ayaklarından birini sürür. Çocuk nedenini sorar. Satıcı, yavrunun doğuştan kalça çıkığı olduğunu anlatır. Çocuk, şayet o yavruyu almak isterse yine aynı şekilde ödeme yapıp yapamayacağını sorar. Satıcı onu almasını tavsiye etmez. Ama ille de almak isterse onu BEDAVA verebileceğini söyler...
Küçük çocuk, inatla başını sallar:
- Hayır, hayır, bu yavruyu alacağım ama parasını da ödeyeceğim. Satıcı, o yavruyu alırsa kırlarda koşup oynarken ona eşlik edemeyeceğini, koşamayacağını söyler.
Küçük çocuk:
- Merak etmeyin efendim,der. Eğilir, pantolonunun paçasını kıvırır, bacağı TAKMAdır.
- Onu fazla yormayacağım...
(Ayşe Tural, Hayat Bir Şölendir, s.163)
UMUT
Bir güneş düşer
Isınır toprak
Boy verir fidan…
Ay güler gökte
Adımlarım
Birken iki olur…
UMUT düşer gözlerime
Bir daha bir daha
Zorlanır kapıları yüreğimin…
(Ayşe Tural)
HAYATA KARŞI ÖZÜRLERİNİZ OLMASIN...
Hayatınızla ilgili adımları beklemeden atın... Zaman çok çabuk geçiyor... Biliyorsunuz YARIN hiç gelmeyecek bir zaman dilimidir.
Bir gün başkalarına dokunmadan, değmeden geçen hayatınız için üzülebilirsiniz çünkü...
ÜZÜLMEMEK İÇİN:
Kabuğunuzdan çıkın...
Başka hayatlara dokunun...
Kendi hayatınıza DAVET edin...
Olmazsa siz ona MİSAFİR gidin...
Gülümseyişine bir tebessüm / bakışına bir ışık gönderin...
Biliyorum bir de, uzaktan uzağa, görmeden, tanımadan dokunduğumuz HAYATLAR vardır...
Düşüncelerimizle, duygularımızla dokunduğumuz YÜREKLER vardır... Ne mutlu duyan, düşünen, hisseden yüreklere...
FIRSATLAR
Çevrenizde olan bitenin farkında olun. Hiçbir şey nedensiz değildir. Mutlaka uzaktan veya yakından sizinle ilgilidir. Onu görmek ve ardından fırsatlara çevirmek elinizdedir.
SEVGİ
Sevgi, insanı değiştirir; hatta dünyayı değiştirir. Sevmekten asla vazgeçmeyin. Sevginin hastalıkları bile iyileştiren gücünü aklınızdan çıkarmayın.
HAYAL EDİN…
Hayallerinizi net bir şekilde zihninizde canlandırın. Ulaşmak için yolları çizin, hedef belirleyin. Uğraşın, çalışın, sabırlı olun. Asla vazgeçmeyin. Sonunda kendinizi orada bulacaksınız.
SEVGİLİ,
EĞER
GÖZLERİNİN YILDIZLARI
İÇİMİ AYDINLATIRSA BİR GÜN...
KİRPİKLERİME DİZİLMİŞ ISLAK SORULARDAN VAZGEÇEBİLİRİM...Ayşe Tural
GENE Mİ AŞK, DEMEYİN LÜTFEN...
Hangi yaşta olursak olalım aşık olmaya hakkımız var. Yeter ki yüreklerimizi bahar ateşi terketmemiş olsun. Bizim aşkımız daha durmuş, oturmuş olabilir ama olsun... Aşk olsun yeter ki!...
Bence sevdiğimizi düşünerek, ona dokunan yemeği yemesine izin vermemektir aşk... Sağlığı için sigarasını azaltmasını istemek; hatta onun için önce sigarayı kendinizin bırakmasıdır... aşk... Serinleyen havada üşüyebileceğini düşünüp şalını omuzlarına sarmak ve sıcacık kucaklamaktır aşk... Gözgöze bakarak onun ne düşündüğünü anlamaktır aşk...
Aşkı, aşka aşık olanlar yaşatacak biliyorum... Aşkın unutulmasına izin vermeyeceğiz. Aşkı, günü birlik ilişkilerden, vıcık vıcık laubaliliklerden, çıkara dayalı birlikteliklerden ayırmak gerek...
Onu öyle bir yere koyalım ki, hep özel kalsın. Yaşatmak için de öğrenelim. Yeni baştan anlamaya, kavramaya çalışalım. Bir ders gibi yeni baştan, inceliklerini öğrene öğrene yol alırsanız siz kazançlı çıkarsınız. Sevmenin keyfi sevilmekten geçer. Sevilmek için de elbette sevmeniz gerek...
Aşk güzel şeydir, gençler!... Hem de çok güzel!.. Onun sizin ruhunuzun kıyılarını terketmesine, başka limanlar aramasına izin vermeyin emi...
KARARSIZ
Seviyorum diyorsun
Yalan söylüyorsun
Özledim diyorsun
Gelmiyorsun
Seninim diyorsun
Aklın başkasında
Suyun ısındı haberin olsun…
Ayşe TURAL
GELİNCİK BEBEKLERİM...
Benim çocukluğumda çeşit çeşit oyuncaklar ne gezer! Olsa olsa yaratıcılığın sınırlarını zorlayan bez ya da süpürgeden yapılan bebekler ... Mısır tarlalarında , koçandan yapılan,mısır püsküllü sarı saçlı bebekler bir de... Olanca ihtişamı ile hayal gücümüzün yarattığı oyuncaklar. Aslında çocuklarımıza hayallerinde tamamlayacakları oyuncakları seçmeliyiz. Bir tahta parçası..., onların dünyasında kolayca bir at, bir araba ya da ev oluverir. Yaratıcılıkları gelişir böylece...
Geçenlerde gelincik resmi gördüm bir dergide... Beni çok gerilere, çocukluğuma götürdü. Biz, gelincik çiçeğinden bebekler yapardık ve inanın çok güzel olurdu.
Bunun için önce tomurcuk halinde, kocaman bir gelincik bulmalısınız. Biraz yırtılıp kırmızı elbisesi dışarı çıkmış olanı, bu iş için tam biçilmiş kaftandır. Dikkatlice aralıktan elbisesini yavaş yavaş çıkarırsınız. Bu inanılmaz bir görüntüdür... Kırışık, kabarık bir gece elbisesi gibi... Ardından açmış bir gelinciğin, hatta dökülmek üzere olanın ortasını alırsınız; o da tepesindeki siyah incecik tellerle tam bir baş olur. Gelinciğin sapına onu taktınız mı, dünyanın en güzel bebeği sizin olur.
Nasıl ama harika değil mi? Bahar gelince, mutlaka siz de gelincikten bir bebek yapın...
ÖDEŞME
Asma suratını çocuk
Bu dertler de dert mi yani
Sevgilin bugün
Başka bir kıza bakmış
Yarın da sen
Şu sümüklü oğlana bakıver
Ödeşirsiniz…
Ayşe TURAL
AKŞAM… YİNE AKŞAM… YİNE AKŞAM…
“ Akşam yine akşam yine akşam…
Bir sırma kemerdir suya baksam
Akşam yine akşam yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam”
der, AHMET HAŞİM… “ Bir Günün Sonunda Arzu” isimli şiirinde. (1921)
Nice şair gelip geçmiştir de, akşamı -bana göre- hiçbiri bu kadar hüzün dolu anlatamamış; bu kadar güzel anlam katamamıştır akşama…
Akşamlar gerçekten de HÜZÜN doludur. Ömrün s...on demleriymiş gibi bir duyguya kapılırız… Sokaktaki sesler azalır, kapı önünde oyun oynayan çocuklar evlerine gider… Ortalık ıssızlaşır… Kapanır birer birer kapılar… Sokak lambaları yanar… Evde buluşma zamanıdır şimdi, yorgun dizler molada…
Günün telaşı, hengamesi biter… Güneş batmıştır, guguk kuşları son çağrılarıyla uykuya dalar… Serçeler yuvalarına döner… Bir gece kuşu çığlığında, siyah şalını omzuna alır gece… Ucu ile dağları, ağaçları yavaşça örter… Dokunduğu her yer uykuya dalar…
İNSAN
insan
kendine baktıkça
küçülüyor sanki yavaş yavaş...
insan
kendine dokundukça
yaşlanıyor sanki ağır ağır...
insan ...
yüreğinin sesini dinledikçe
büyüyor sanki kocaman kocaman...
(Ayşe Tural )
NAZIM HİKMET…
“O mavi gözlü bir devdi
Minnacık bir kadın sevdi
Mini minnacıktı kadın
Rahata acıktı kadın
Yoruldu devin büyük yolunda
Ve elveda! Deyip mavi gözlü deve
Girdi zengin bir cücenin kolunda
Bahçesinde ebruliiii
Hanımeli ...
Açan eve… “
Üniversite yıllarımızda dilimizden düşürmediğimiz dizelerdi bunlar, tüm yasaklamalara rağmen…
Moskova dönüşü, Orta Eğitim Öğretmenler Sendikasında hazırlanan “ NAZIM HİKMET’İ ANMA GECESİ” ne katıldım. Konuk olarak davet edilen Hıfzı TOPUZ’u yakından tanıma fırsatı buldum. Milli Mücadele yıllarını anlattığı ÇAMLICA’NIN ÜÇ GÜLÜ kitabını imzalattım.
Sayın Topuz, 1923 doğumlu olmasına karşın belleği son derece güçlü, dinç bir insan… Bize iki saate yakın Nazım Hikmet’i ve onun zor yıllarını anlattı. Bir hafta önce Nazım’ın mezarını görme ayrıcalığını orada daha iyi anladım. Hayatı doğru okumak lazım. Uygun şeyler art arda yaşanıyor aslında…
“ En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olandır…
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi…
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız…
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür…”
Nazım Hikmet
Moskova denince elbette Nazım Hikmet geliyor insanı aklına… Vatanına hasret gitmiş, durmadan fikirleri yüzünden hapse atılmış, izlenmiş, ülkesinden kaçmak zorunda bırakılmış Koca Nazım…
AŞKIN AYAK SESLERİ
Bir bekleyiş
Bir özleyiş
Bir sabırsızlık
Kulaklarım yollarda
İstersen usulca gel
İstersen
Dünyayı ayağa kaldır
Gelişin belli olsun…
(Ayşe Tural)
SEN DE GİTME...
Kimseye 'gitme' demiyorum, merak etmeyin... Bu bir dizi adı... Bilirsiniz ben tv. tutkunu değilimdir. Gençlik dizilerini hiç kaçırmam, onları daha iyi anlama adına. Bir de bilgilenebileceğim, kültür içerikli konular ilgimi çeker...
İki gündür elim TRT 1 kanalında... Dün sabah 9.00 da yakaladım, hayran kaldım. Sanırım hafta içi her gün belki 8.30 başlıyor ve 10.00 da bitiyor. Bilemiyorum hayatın içinden kareler bulunduğundan beni çok etkilemiş olabilir...
İçinde neler yok ki? Birbirine dokunan hayatlar... Ayrı dünyalar... Apayrı kişilikler... Aile- genç ilişkileri, kalp ağrıları, sakladığımız iç dünyamız... Ben çok sevdim... İnsana dair öyle çok şey var ki!
GÖZYAŞI
Issız sokaklarında kentin
Kendimi aradım durdum
Evet kendimi…
Bir de
Yitip giden duygularımı
Özlemlerimi
Ve de geçmiş yıllarımı…
Pınarları kurumuş gözlerimde
Herkes için ağlayan ben
Kendime
Bir damla bile bulamadım…
(Ayşe TURAL)
ECE KÖSEOĞLU’NDAN BİR YAZI
Belki de... Yanımdan geçerken tarafıma dahi bakmıyorsun artik. Ben de ne yapayım, uzaktan izliyorum seni. Gözlerin boşluğa dikilmiş hüzünle dans ederken suretin. Sevgimi hak etmediğin halde uzaktan seviyorum seni. Hayallerimde yaslıyorum başımı omzuna ve ancak rüyalarımda öpebiliyorum seni. Günlerdir aşk nedir diye düşünüyorum. üreme dürtüsü ve sevginin birleşimi midir ? Eğer öyleyse, sevgi yeterli olmadığı yerde bitebilir aşk bir diğerinin başlaması için… Belki de uzaktan sevmektir aşk. Hiç kavuşamamaktır. İmkansızlıkla sevişmek ve sonsuzluğa gebe kalmaktır. Belki de ben, aşık oluyorumdur sana…
Teşekkürler bir tanem… Yazmaya devam…