İnadına yaşamak…

Ömür dediğimiz bir dilim ekmek gibi… Uzunluğu kısalığı değil önemli olan içini nelerle doldurduğumuz…


Ömür dediğimiz bir dilim ekmek gibi… Uzunluğu kısalığı değil önemli olan içini nelerle doldurduğumuz…
YENİDEN YAŞAMAK...
Bir sokağı yaşamak mesela...
Ya da tepeden tırnağa çiçek açmış bir ERİK ağacını yaşamak...
Bir şehri solumak belki...
Bir semti sevmek...
Hoş olmaz mı?
Bir kelebek kanadında uçmak...
Bir kaplumbağa sırtında keşfetmek dünyayı...
Bir aşkı mesela...
Bir aşkı yaşamak...
Tutmak elinden sımsıcacık...
CAN yangını saatler...
Haydi, elinizi çabuk tutun...
Hayat sizi buruşturup bir kenara fırlatmadan.../Ayşe TURAL

BENCİLLİK YALNIZLIĞA GÖTÜRÜR...
Sadece kendini düşünen, kendi çıkarları doğrultusunda kararlar üreten insanlara hep rastlamışsınızdır... Onların rahatı, onların çıkarları, onların lüksü hep önde gider...
Böyle kişilerde ' özgüven' eksikliği kokusu almışımdır hep... Kişiliklerinde oturmamış bir şeyler vardır. Kimseleri beğenmezler, herkese dudak bükerler. Oysa insan denilen varlık tek başına yaşayamaz. Her zaman çevresindekilere ihtiyaç duyar. Başkalarını küçümsemek, onları kendimizden uzaklaştırmak anlamına gelir...
Bir gün yapayalnız kaldığımızda aklımız başımıza gelir... Gelir ya o zaman da iş işten geçmiş olur...
Oysa hayatı paylaşmaktır, yaşamak...
En çok da SEVMEKtir yaşamak...


HAYATIN YIRTIK CEBİNE..
Hayatın YIRTIK cebine hayallerimi dolduruyorum... Yola çıkıyorum sonra...
Yaşam ormanında dökülüyorlar birer birer... Derken KURT çıkıyor karşıma...
Hayallerime baka baka dönüş yolumu buluyorum.../ Ayşe TURAL

ÇOK GEÇ
gelince bulduklarımız
giderken bıraktıklarımız
olamaz değil mi?
düşlerimi
yanılsamalarımı
ve
eski seni düşünüyorum
bir de beni... / Ayşe TURAL

GERİSİ HİKAYE...
Bu yaz güneşi değil, kış güneşi değil, tam bir GÜZ GÜNEŞİ... Işık ışık her yan... Altın iplikler yaprakların arasından süzülüp beni aydınlatıyor, ruhumu ısıtıyor...
Bahçeler bu mevsimde daha bir güzel oluyor... Her gün yağan yağmur, onları yıkıyor... Adeta yeni bir yeşile boyanıyorlar... Çiçekler de yeni baştan coşkuyla açıyor...
Gökyüzünde, dağlara doğru küme küme beyaz bulutlar... kar beyazı hem de...
Arkama yaslanıyorum... Gözlerimi kapatıp yüzümde gezinen güneşe 'MERHABA' diyorum...
Elimde Amin Maalof'un ' Çivisi Çıkmış Dünya' kitabı var... Boşver diyorum... Zaten çivisi çıkmış dünyanın.. Mis gibi kahvemi yudumluyorum....
Sen nefes alıyor musun?
Gözlerin görüyor, ellerin ayakların tutuyor mu?
Bir sürü dostların, sevenlerin var mı?
En önemlisi şeker bir torunun var mı?
Dünyanın en zengini sensin...
Yüreğinde bir kuş gibi çırpınıyor mu YAŞAMA SEVİNCİ?
gerisi hikaye...

KONUK
dinle bak! ...
kasım
sonbaharı uğurluyor
kışa aralıyor kapılarını
upuzun gecelerinde
yalnızlığımın
içim üşüyor....
söyle hadi
karbeyaz akşamlarımın
sımsıcacık konuğu olur musun? .../Ayşe TURAL / Aşkın Kum Saati
KIRIK İNSANLAR...
' Kırık insanlar ' başkalarının sevinçlerine kolay kolay ortak olamazlar... Ne bileyim, gülüşleri bile yarımdır sanki... Dudaklarının kenarıyla gülerler gibi gelir bana... İçlerindeki kırılmışlık o kadar derindir ki, fay hattına benzer; bir türlü gizlenemezler...
Oysa ben de kırıldım pek çok kez... Siz de kırıldınız... Sen, o, biz ve onlar da kırıldılar... Düşen, düşünce dizi kanayan çocuklar gibi... tekrar ayağa kalktım işte... tekrar ayağa kalktık...
Hani o kırılan yürekler var ya... Sen de, siz de tekrar ayağa kalkmalısınız... Öyle ki başkalarının sevinçlerine ortak olmalısınız...İşte o zaman...
İşte o zaman, tekrar ne kadar GÜZEL GÜLDÜĞÜNÜZÜ hatırlayacaksınız... İnanın bana... Haydi deneyin...

DÜŞLERİMİN KAPI ZİLLERİ
düşlerimin kapı zilleri
uykularımı böler acımasızca...
hem de tam orta yerinden
gece yarısı...
pembe boyalı balıkçı tekneleri
hangi koylara saklanmış...
yarım ayla
biraz da yıldız tozu
alabilir miyim gözlerinizden....
Ayşe TURAL / Aşkın Kum Saati

YENİ BİR HİKAYE...
Yeni bir hikayeye başlasam diyorum... Öyle bir hikaye işte... Ama naftalin kokmasın...
Mesela NİSAN koksun... Bir nisan sabahı gibi koksun... Hoş olmaz mı? /Ayşe TURAL

YALNIZLIK VE SEN...
Yalnızlık, yanında SEN diyeceğin birinin olmaması demektir...
Saçını bir el okşamayalı ne kadar oldu, düşündün mü?
Birisi için süslenmeyi, onun için heyecanlanmayı da unutmuşsundur, ihtimal...
SEN diyeceğin birisi için bir fincan kahve pişirmeyeli ne kadar oldu?
Şöyle kadehini 'şerefe' diye en son ne zaman kaldırmıştın?
Ne zaman seni biri sıcacık kucaklamıştı?
Düşün ve anla...
Aslında AYRILIK, bütün SENleri de hayatından alıp götürmüştür...
BU DÜNYA SİZİN… ( bu hafta dünya çocuklar günüydü…)

Çocukluk, hepimizin hayatındaki en güzel, en özel zaman dilimi bana göre… Yaşam yolculuğumuzun her döneminde, yüzlerce kez o zamana dönmek istemişizdir.
HOŞÇA KAL ERİK AĞACI
Bebeklerimi dallarına astım
İyi uyut erik ağacı
Çiçeklerin çocuk hayallerimde kaldı
Gölgesinde ortancalar
Çığlıklarımı geri ver
Ne olursun
Saklambaçlarım kovuklarında saklı…

Ben artık büyümüşüm
Oyunlarım sende kaldı
Sen de artık çürümüşsün
Hoşça kal erik ağacı…

Yıllardır şiir yazan ben, zaman zaman ÇOCUKLAR için de bir şeyler karaladım. Ancak bunlar çocuk şiiridir, tamam, oldu, diyemedim bir türlü… Bir deli cesareti ile 13. kitabım BU DÜNYA SİZİN’i çıkardım.
Hiç yakınmadan, pek çok ilkokulun kapısını çalıp ellişer kitabımı, öğretmenlerin seçtiği öğrencilere imzaladım, hediye ettim. Salonlarda bir araya gelen öğretmenleriyle ve öğrencilerle ŞİİR üstüne, hayata dair, onların anlayabileceği seviyede söyleşiler yaptım. Bu bir denemeydi… Çok da işe yaradı… Karşılarında ŞAİR vardı… Onlar bana, ŞİİRCİ TEYZE dediler ve ben çok mutlu oldum. Gidemediğim köy okullarına elden yolladım. Pek çoğu yoğun ilgileriyle beni gerçekten gönendirdiler…
ANILAR

Hangimiz çocukluğundan bir sahneyi hatırlayıp da mutlulukla gülümsememiştir. Çocukları izlemek bile insana huzur verir. Zaman zaman oyun oynayan çocukların oyununa katılmak istemişimdir, keyifle… Onlarla konuşurken de içim cıvıl cıvıl olur, yüzümde güller açar.
HİŞT
Hişt, çocuklar
Beni de alın aranıza
İp atlayalım
Top oynayalım
Yorulmazsam eğer
Saklambaç da oynarız…

Yaşamı öğrenir gibi, her olumlu ve olumsuz duyguyu da deneyerek, sınayarak öğreniriz. Bir köşeye çekilip somurtanlarımız, oyunlara küsenlerimiz olur… Hem de incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler için… Bugün bile yetişkin halimizle aynı hataları tekrarlar dururuz. Küçük çekişmeler, didişmeler, gereksiz kaprislerle hem kendimizi hem sevdiklerimizi hırpalarız.
MIZIKÇI
suratın niye asık
bir kenardasın öyle
oyubozanlık etme
unutma sakın!
hayat da bir oyundur
şimdi rolün çok küçücük…
yarın neler olacak
kimse bilmez sonunu
iyisi mi sen hemen
katıl aralarına…
bırak mızıkçılığı
somurtma çirkin çirkin…
oyunlar bir gün biter
sonra pişman olursun…

ÇOCUKLARIMIZ…

Onlar bizim gözbebeklerimiz… Yaşama sebebimiz… Onlarsız bir hayat herhalde çok yavan olurdu… Geleceğimiz, geçmişimiz ve BUGÜNÜMÜZ çocuklarımız… Onları hayat incitmesin isteriz. Dallarını koparmasın, soldurmasın… Seslerini duyunca dünyalar bizim olur. Her şeyimizi yollarına kurban ederiz. Hayat onlarla daha bir anlamlanır…
KÜÇÜĞÜM
Uzat ellerini küçüğüm
sarıl umutlara
avuçlarına sığmasa da hayallerin
adımlarını sağlam bas toprağa
ondan fışkırır hayat bil…

ayakta durmalısın
rüzgara ve fırtınaya aldırmadan
öyle güçlü olmalı ki kolların
sarılınca yaşama
kimse koparamasın seni
ulaşmak istediğin hedeflerden…

Onları yetiştirirken de en iyiyi, en güzeli onlar için isteriz. Geleceklerinin hayallerine şimdiden katılmak isteriz. Yine de onlar bizden geldiler ama bizden ilerde olacaklar her zaman… Yaşamın büyüsü burada zaten… Birler YAYsak onlar da Oklarımız… Elbette bizden fersah fersah önde olmak zorundalar… Dileklerin en güzelleri de onlar için elbette…
BİR DİLEK TUT KÜÇÜĞÜM
Bir dilek tut küçüğüm
Fırtınalar incitmesin seni
Kelebek kanatlarını
Dikkat et koparmasın…
Gökkuşaklarından çelenkler yap
Başına tak
İnan ki sana çok yakışır…

Bir dilek tut küçüğüm
Sağlıklı, mutlu günler
Hiç eksilmesin hayatından…
Gül yüzünde güller açsın
Gözlerin bulutlanmasın asla
Güzelliklerdir senin hakkın…

Bir dilek tut küçüğüm
Barıştan dostluktan, kardeşlikten
Doğruluktan, güzellikten
Ve iyilikten yana ol her zaman…
Kocaman mutlu dünyalar kur
Küçücük ellerinle, en temizinden…

Bir dilek tut küçüğüm
Sev kuşu, böceği, dalında gülü
Ağacı yeşert, ormanı koru
Dallarında kuşlar cıvıldasın
Yemyeşil bir ülke yarat
Yarat ki cennetin olsun…

Bir dilek tut küçüğüm
Yuvanda hep mutlu ol
Annen baban kardeşin
Sevgi saygı ve huzur
Senin yüreğinde boy atsın
Taze fidanlar gibi…

Bir dilek tutu küçüğüm
Başarıların sığmasın
Minik avuçlarına…
Gönlünde her zaman
Sevinçler çiçek açsın
Gelecek günlerin hep
Baharlarla bezensin…

Sevgilerin güneşi
Aydınlatsın içini
TANRIM her zaman seni
Esirgesin korusun…

ÖĞRETMENLİK…

Öğretmenlik annelikle eş değerdedir benim için… Tüm çocuklar, öğrencilerim, benim çocuklarım oldu her zaman… Üzüntülerini, kederlerini, sevinçlerini benimle paylaştılar… İlk aşklarını gelip bana anlattılar. Şu anda dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, benimle haberleşiyorlar… Ben çooook şanslı bir öğretmenim, çünkü hayatıma girdiler; ben de onların yüreklerine dokunma fırsatı buldum… Ne mutlu bana…
SEV SEVEBİLDİĞİN KADAR
Yeni güne başla
Günaydınlarla
Sen her şeyi
Gör görebildiğin kadar…

Kucakla evreni
Sevgi çiçekleri der
Sen gül
Gülebildiğin kadar…

Evren seni beklemez
Haydi durma koş
Koş koşabildiğin kadar…

İnsanoğullarını
İnsankızları büyütür
Doğur doğurabildiğin kadar…

Kucakla bebekleri
Sev sevebildiğin kadar
Siyah-beyaz demeden
Sev sevebildiğin kadar…

ONLARA YAŞAMA SEVİNCİ AŞILAMAK

Yaşamın karmaşıklığında yollarını bulmaları, doğru alışkanlıklar edinmeleri ve güzel değerlere sahip olmaları konusunda öğütler veren, hikayeler anlatan ben, YOL ARKADAŞLARı olmak istemişimdir… Umudun yüreklerinden eksilmemesini arzu etmişimdir. Bunu yaparken de hep kendimden yola çıkarak örnekler vermişimdir…
UMUTLARIM

Benim umutlarım
Dünlerden
Yarınlara uzanır…
Güneşlerim
Gecelerime doğar
Bekleyişlerim sonsuz da olsa
Sarılırım tek umuda…
Doğurgandır sevgilerim
Üretkendir duygularım
Verdikçe çoğalıyorlar
Aldıkça renkleniyorlar
Gökkuşakları gibi…
Bu haber 2972 defa okunmuştur

:

:

:

: