Yaşamın hayhuyunda geçen bir yıl daha… Acısıyla tatlısıyla, hüzünleriyle, kayıpları ve kederleriyle geride bırakmaya sadece günler kalan kocaman bir 365 gün 6 saat daha…
Bir yılın her gününü, her saatini hatırlamaya imkan yok; bence gerek de yok… Bırakalım acılar küllensin… Hatalar unutulsun… Dostluklar, iyilikler ve güzellikler hep hatırlansın ama…
Yeni sayfalar açalım, gönül zenginliğiyle dolu günler yaşayalım. Her günün her sevincin değerini bilerek, farkına vararak nefes alalım…
Cıs
'Cıs ' deyince annem
Ellerimi çekerdim
Nelere uzatmışsam...
Ben büyüdüm
Ayakkabılarım büyüdü.
Cıslar bir türlü bitmedi
İnadına devleşti...
Onu söyleme
Böyle yapma
Oraya gitme...
Nereye kadar?
Ayıplar
Ve günahlar....
'İçimdeki çocuk! Seni çok seviyorum....'
Ayşe Tural
AŞK VAR MI?
Elbette var...
Kötümser olmaya gerek yok..
Bence AŞK, hala kuytu köşelerde saklanıyor
ve
güneşe bakıp çiçek açıyordur...
Ayşe TURAL
OYUN VE ÇOCUK...
Aydınlık, güneşli, güzel bir gün... Baharı aratmayan taze bir hava var. Arkadaşımla bahçede sabah kahvemizi içiyoruz. On bir yaşındaki oğlu annesinin cep telefonundaki oyunlarla oynuyor... Oynuyor ya, bir kulağı da bizde biliyorum. Bu yüzden konuşmalarımıza dikkat ediyoruz...
Sözün aralandığı bir an, delikanlı başını kaldırıyor:
- Ayşe Teyze, size bir şey sorabilir miyim?
- Elbette, diyorum ama zor olmasın...
Sarışın kafasını sallayarak sıcacık gülümsüyor...
- Sizin silahınız var mı?
- Hayır, diyorum, olması mı gerekiyor?
- Evet, diyor. Evinize biri gelse siz öldürmeye kalksa kendinizi nasıl koruyabilirsiniz ki?
- Durduğu yerde beni kim öldürmek istesin ki? diye soruyorum...
- Olabilir ama diyor, çünkü televizyonda haberlerde insanlar durmadan birbirini öldürüyor...
Ne söyleyeceğimi şaşırıyorum. Devletin güvenlik güçleri, polis bizi korur... Böyle yapanlara cezalar filan verilir, diye bir şeyler geveliyorum ama zayıf kalıyor...
O da zaten cevabımla ilgilenir görünmüyor, elindeki savaş oyununa dönüyor... Silahlar birbiri ardına patlıyor...
Farkında mısınız?
Çocuklarımız biz farkına varmadan zehirleniyor...
İnsan öldürmenin NORMAL gösterildiği oyunlarla zamanını geçiren çocuklarımız ve gençlerimiz beni endişelendiriyor...
Geleceğe dair çok BÜYÜK kuşkularım var...
Ya sizin?
PİŞMAN
Bir güneş yılı kadar
Uzaksan bana
Sana baktığıma
Pişman olurum...
Ayşe TURAL
YAŞAMIN SICAKLIĞIYLA…
Yaşam, yaşamaktan gelen bir sözcük… Yaşamanın tamamı, bütünü, süreci… Ne hoştur ki, bir nefes alışımız, bir yudum su içişimiz, bir anlık yastığa düşen başımız… Yaşamın bir parçasıdır. Bir göz göze geliş, sıcacık bir el tutuş, bir gülümseyiş de odur…
Bir güzellik, bir büyü taşır sanki… Uzunluğu, kısalığı yaşadıklarımızla ölçülür; bazen de duygularımızla…
Her ne varsa iyiden, güzelden yana onu davet edelim bu zaman dilimine… Hep iyiliklere ve güzelliklere kapı açalım… Açalım ki, dünyamız da güzelleşsin…
GÜN OLUR
Giden
Ne götürür ki
Getirdiklerinden...,
İçimin üşümeleri kalır geriye
Düş gezgini yüreğimde
Bir de kırılmış dallarım...
Bir hangi gün
Bir hangi zaman
Acılarıma tuz basarım
Yaralarım nasır bağlar...
Elbet devran döner
İstemesem de
Benim de tayfımda
Gün olur
Yeniden açar çiçekler...
Ayşe Tural
YAŞAM…
Yaşam çok değerlidir benim için…
Her sabah uyandığımda, aldığım her nefese, içtiğim bir bardak suya, ağzıma attığım her lokmaya teşekkür ederim… Arabamla biraz uzunca bir yola çıkmışsam, ilk işim Tanrı’ya şükretmek olur…Beni duyan, düşünen, hisseden bir varlık olarak yarattığı için ona şükrederim…
Yaşam her zaman, bir gökkuşağı bilmecesi gibi gelir bana…
Yaşamaktan keyif alırım.
Olumsuz düşünenlere de kızarım…
Mademki yaşam süremiz belli değil, onu en güzel şekliyle yaşamak varken, küçük şeylerle karartmanın bir anlamı olmaz derim..
YAŞAM
Gün batımlarında
Yanıp sönüyor zaman...
Bir saksıda boy veriyor fidan
Buz mavisi kalpler
Işıltısız sönük...
Sevgileri nerede tutsak ettiler
Ak güvercinler unutmuş özgürlüğü
Soğumuş yürekler nicedir atmıyor...
Sen, suskun bülbülü gönüllerin
Şakı, uyandır dünyayı
Sevgiye, yaşamaya çağır…
Ayşe TURAL
KIZIM ADALET OKUYOR...
Kapalı, puslu bir aralık sabahı... Yağmur, yağsam mı yağmasam mı edasındayken o, çabuk çabuk çimleri biçiyor. Yaşını tahmin edemiyorum. Orta yaşlarda bu bana hep zor gelmiştir. Elli ile altmış arası olabilir... Saçı ağarmış, orta boylu, tıknazca bir adam...Sabahtan beri uğraşıyor.
Yanına gidip kolay gelsin, diyorum. Sitenin ortak alanında ilaçlanması gereken bir bölüm var. Bunu yapıp yapamayacağını öğrenmem gerek. Anlaşıyoruz, öğleden sonra gerekeni yapacak.
Ücretini işi bitince benden alacağını söylüyorum.
- Tamam, Hocanım, diyor. Sizden alacaksam mesele yok, size güvenirim...
Bir an bir şaşkınlık geçiriyorum. Daha önce tanıştığımızı hatırlamıyorum çünkü... Şaşkınlığımı görünce açıklıyor.
- Benim kızlar seni iyi tanır. Onlar liseye giderken kitaplarından vermişsin. Okullarında konuşma yapmışsın, diye devam ediyor.Bir de televizyonda görüyoruz seni... Sözün sohbetin dinlenir, diyor.
Kızlarından büyük olanının GAÜ'ye gittiğini öğreniyorum. Hangi bölümde okuyor, diye soruyorum:
- ADALET OKUYOR Hocanım, diyor...
Öyle duygulanıyorum ki... Anadolu'nun bilmem neresinden gelmiş, bu topraklara tırnaklarını geçirmiş, tutunmaya çalışan bir İNSAN... hem de çok güzel bir insan... Kendisi herhalde ilkokulu bitirmiştir. Kızlarını okutuyor. En önemlisi de kızlarından biri ADALET okuyor...
İşte bu... Bizimle yaşayan herkesi aynı kefeye koymadan değerlendirme yapmalı insan... Emeğe saygılı, yaşamaya saygılı ve adalete saygılı olabiliyor muyuz, gerçekten... İNSAN olabiliyor muyuz?
Unutmayalım BU DÜNYA HEPİMİZİN...
GECE
Duygularımı
Avuçlarıma alıyorum
Üflüyorum gökyüzüne
Umutsuzluklarım kör kuyularda
Sevgi çiçeklerim
Bahar dallarında asılı
Bir an
Ayın yüzünde yüzün
Yıldızlar
'Seni seviyorum' yazıyor
Benim adıma...
Ayşe TURAL
BAZEN KIZARIM...
Acelem var... Markete dalıyorum. Burası ilk kez girdiğim bir market... Girişteki kasiyere doğranmış domatesle peçetelerin yerini soruyorum. Hayretle kaşını kaldırıyor ve ilerde sağda, diyor...
Yürüyorum. Doğranmış domates kutuları karşımda... Az ilerde peçeteler, sanki kimse alamasın diye yukarı konmuş... Belki de buradan alışveriş yapmak için iki metre boyunuzun olması şartı vardır, kimbilir?
Geri dönüyorum ve ' İstediğimi alabilmem için merdiven bulunur mu acaba? diye soruyorum. Arkamdan bir genç, imdadıma yetişiyor. İstediklerimi veriyor. Şimdi kasadayım.
Kasanın üstü sandviç dolu... Çantamı koyup cüzdanımı çıkarmak için yer yok... Bir de elimdekiler... ' Bunların burada ne işi var? ' diyorum. ' Hiç de sağlıklı değil...Ben olsam almam...'
Çattık belaya demiştir, içinden... Dışarı fırlıyorum. Neden öfkelendim diye içime soruyorum. Ve... Buluyorum elbette...
Kaşını kaldırışına canım sıkılmıştı da ondan... Ne o öyle ! Alay eder gibi...Her şeyin yerini bilmek zorunda değilim... Eskiden her dükkanda kocaman ' MÜŞTERİ VELİNİMETİMİZDİR...' Yazardı, hatırlar mısınız?
Alın size yanlış başlayan İLETİŞİMin sonu... Vallahi hak etti bence... Hak edene gereken uyarıyı yapacaksınız kardeşim...
Sevgiyle...
Ayşe TURAL
AŞKLAR TEK KİŞİLİKTİR
Yürek sevdi mi en derinden
Kök söktürür adamım...
Tersten yaşanır
Bütün hikayeler...
İçindeki
Kağıttan fenerlerde
İnadına
Binlerce mum yanar
Binlerce dilek tutulur...
Yanar yanar da
Mecnun misali
Eriyen sadece
Senin yüreğindir bilesin...
Kör- topal yolcusun
Bu uzun yolda...
İnadına güçleşir her şey
Sen yapayalnız kalırsın...
Ne yazık ki aşklar
Tek kişiliktir adamım
En çok sevende kalır...
Ayşe TURAL
KÜÇÜK BİR GEZİNTİ...
Girne'deyim... Yıllarca burada yaşamanın hayalini kurdum... Limana inen daracık sokaklarda aheste yürüyorum. Her taş duvar, her eski ev, hatta taşların arasından fışkırmış otlar bile bakışlarımdan kaçamıyor...
Kış uykusunda gibi görünen yazlık lokantaların bahçe kapılarından, sanki ilk kez görüyormuş gibi bakıyorum. Oysa hepsini neredeyse ezbere biliyorum. Dik ve darca sokak bitiminde, tıpkı bir tablo gibi görünen limana bakıyorum. Akdeniz öyle mutlu görünüyor ki!.. Hava parçalı bulutlu…
Bir ihtimal, akşam yemeği için müşteri çıkarsa diye, birkaç masa hazırlanmış... Hatta fanuslu mumlar bile yakılmış... Balık kokusu, denizin tuz kokusu bana kadar ulaşıyor...
Yolda rastladığım turistler ( Kendilerine o kadar benziyorum ki…) gülümsüyor ve günaydın, diyor. Derken, şapkacıma uğruyorum. Güzel bir yün bere alıyorum. Bej rengi, pantolonuma da tam uydu. Düz çizmelerime rağmen galiba biraz yoruldum. Bir yerde mola vermeli...
SABIR AĞACI
Duygu denizine
Yelken açamam
Sahilin yosunuyum yalnızca...
Sen
Yüreğinin götürdüğü yerlerde gezin
Ben
Sabır ağacı...
Ayşe TURAL
' Yaşamın güzellikleri ıskalamaya gelmez. Güzellikler de hep ayrıntılarda gizlidir... Yani küçük şeyler... Aslında bizi en mutlu edenler de küçük şeylerdir.... Küçük şeyler...'
Biz çocukken oyuncaklarımız yoktu ama oyunlarımız ve oyun arkadaşlarımız vardı...
Bence her adım yeni bir UMUT, yeni bir HEYECAN, yeni bir PIRILTI demek... YÜREĞİNİZDEN ÖPÜYORUM...
YENİ YIL HEPİMİZE SAĞLIK, MUTLULUK VE HUZUR GETİRSİN…