Filistin, musevi dostlarım, ırkçılık ve hüzünlü bir veda

Uçağımı beklerken kendisini gördüm. Michael Friedmann da salondaydı.

Uçağımı beklerken kendisini gördüm. Michael Friedmann da salondaydı. Selamlaştık. Almanya'nın en popüler isimlerinden biri olan Michael Friedmann ailesi 'Schindler'in Listesi' sayesinde gaz odasına gitmekten kurtulmuş bir musevi Almanyalı. Başarılı bir gazeteci ve politikacı. Almanya'daki tüm museviler gibi o da bir Türkiye ve Türkiye'nin insanlarının 'karşılıksız' dostu. Irkçılığa karşı, yabancı düşmanlığına karşı ve Türkler'e saldırılara karşı tüm diğer musevi dostlar gibi o da hep yanımızda. Çok doluydu. Show TV 'de katıldığı bir program ve duydukları onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Beni de!

İlk önce hemen belirteyim. İsrail'in şu anda yürütmekte olduğu operasyon ve kendi insanlarını korumak amacıyla Hamas'ın terörist faaliyetlerini kurutmak amacıyla 'masum insanların' feda edildiği bir askeri harekat 'insanım' diyen hiç bir kimse tarafından savunulamaz. O çocukların, kadınların yaşlıların aynı Hamas terör eylemlerinde katledilen İsrail'in çocuklarının, kadınlarının ve yaşlılarının öldürülmesini kimse savunamaz. Elbette hepimiz İsrail'in 'her şey pahasına' ve belki de terörü çok daha fazla besleyen bu askeri harekatına karşı tavır almalıyız ve alıyoruz. Hamas, Hizbullah ya da Taliban terörüne karşı tavır alan bir politikacı olarak İsrail'in Gazze'deki devlet terörüne de karşı tavır alırken vicdanım rahat. Çünkü terör konusunda bir gözüm kör değil! Michael Friedmann'da bunları dile getirirken diğer yandan Türkiye'de bazılarının 'Köpekler girebilir, Yahudiler ve Ermeniler giremez' tarzı kafatasçı eylemleri, İsrail Hükümeti'nin sorumlu olduğu bir faciadan dolayı tüm musevilere savaş açan tarzda tutumları ve 'Kahrolsun İsrail' tarzı sloganları izledikçe hayal kırıklığı ve endişeleri artmış.

Haklı olarak soruyor: 'Türkiye'nin Kuzey Irak'taki askeri harekatından ya da PKK terörü ile mücadele adına atmış olduğu yanlış adımlardan dolayı Avrupa'da haksız yere 'Kahrolsun Türkiye ya da Türkler' diye slogan atanların dostlarını nasıl rencide ettiğini ve bu konuda en hassas insanlar olması gereken Türkler'in bugün miting meydanlarında 'Museviler ve ülkeleri İsrail'i' yani bir hükümetin yanlışından dolayı tüm halkı nasıl lanetleyebildiklerini?' Oysa İsrail'de ve dünyanın birçok köşesinde ve Türkiye'de çok sayıda musevi de 'Filistin'de canını kaybeden masum insanlar nedeniyle İsrail Hükümeti'ne ateş püskürtmekteler. Terörden en çok çeken insanlar olan museviler biliyor 'ateşin düştüğü yeri nasıl yaktığını'. Aynı Gazze'de çocukların ve kadınların bombalara kurban olduğu gibi paramparça oldu birçok insan hain terörist saldırılarda. Tek suçları musevi olmaktı.

Türkiye'de her geçen gün artan 'musevi düşmanlığı' haklı olarak Michael Friedmann'ın bana 'ilkbaharda eşimle tatile gelecektim Türkiye'ye. Vazgeçtim.' diyor. Üzülüyorum. Oysa musevilerin, müslüman Filistinlilerin, hristiyan Filistinlilerin, Ermenilerin barış içine yaşayabildiği bir İsrail'in sonunda mümkün olacağına inananlardan biriyim. Ama bırakın İsrail'i eğer 'Türkiye museviler için yaşanmaz bir hale geliyor' endişesi ile karşı karşıyaysak hep birlikte bu ırkçılığa şans vermemeliyiz. Bu Anadolu Mozaiği'ne de ihanet demek olur. Filistin'in yanında olmak musevilerin karşında olmak anlamına gelmemeli. Hep birlikte her türlü teröre karşı ve insanlık için bir arada olmak zorundayız gerçekte.

Dilerim Sunni, Alevi, Protestan, Katolik, Musevi, Ortodoks, Budist ve Ateist insanlar olarak bunu başarırız.

Star Kıbrıs'ın haber şefi ve editörü Sevgili Ayşemden Akın bu yazımın uzunluğundan memnun olmayacak ama bu son yazım aynı zamanda. Bir veda yazısı. Çok sevdiğim dostlarım Artun Çağa'ya, Star Kıbrıs'ın aldıkları maaşın çok daha fazlası için didinen emekçilerine, Ada Tv için koşturan genç arkadaşlarıma 'buruk bir veda'.

Benim bu gazetenin 'köşe yazarı' olmamın tek nedeni Ayşemden Akın'a ne kadar teşekkür etsem azdır. Bir yıldan uzun bir süre hep severek yazdım yazılarımı. Çünkü yazmak 'erkekçe tavır almak', doğru kaleme alarak 'aydınlatmak' ve savunduğu doğrular uğruna 'savaşmak' demek benim için.

Ancak bugün geldiğimiz noktada ve bu gazetenin ve televizyon kanalının emekçilerinin sorumluluk taşımadığı bir düzeyde gündeme gelenler ya da önermeme rağmen gelmeyenler benim artık 'veda etmemi' gerektiriyor. Bu 'vedamı' kaleme almamak için çok çaba verdiğimden emin olabilirsiniz.

Ada TV'deki 'AB'den Bakış Programı'ma da' üzülerek gelecek hafta Çarşamba Akşamı son kez çıkacağım.

 

Hoşçakalın!

Bu haber 393 defa okunmuştur

:

:

:

: