Yaşamımızdaki küçük pırıltılar…

Var mı acaba diye düşünmeden neler vardı, diye hatırlamaya çalışın…

Var mı acaba diye düşünmeden neler vardı, diye hatırlamaya çalışın…
ŞİMDİ… HEMEN ŞİMDİ…
Şimdi, hemen şimdi… Arkanıza yaslanın, gözünüzü kapatın ve düşünün…
Şöyle bir geriye dönüp baksanız, yaşadıklarınız size sanki hiç yaşanmamış gibi, bir düş gibi ya da başkasına ait bir romanı okumak gibi gelecek… Gerçekten de öyle…
Daha dün çocuktunuz, şu sokakta oynayan… Ya da askerlik fotoğrafınıza bakıyorsunuz… Öyle taze hatıralarınız var ki ,inanılmaz… Bir hesaplıyorsunuz üzerinden 25 yıl geçmiş mesela…
Evlenmişsiniz hem de 40 yıl önce… Boyunuzca .çocuklarınız olmuş… Hatta birkaç da torununuz var…
Ne zaman yaşadınız, gerçek miydi?
Nasıl da hızlı geçiveriyor zaman…
Olsun… Varsın geçsin… Güzel geçmişse iyi… Ara sıra buruk zamanlarınız, zor yıllarınız da oldu mutlaka ama bakın geçip gittiler…
Siz yine önünüze bakın… Çok uzun yaşayacakmış gibi planlar yapın… Hayatın keyfini çıkarın torunlarınızla… Her fırsatta çocuklarınızla buluşun, pikniğe gidin… Mangal yapın onlar gelecek diye… Çiçek dolmaları hazırlayın… Biten günün ardından yorulsanız da uykuya dalarken yüzünüzde MUTLULUK TEBESSÜMÜ gezinsin…
HAYDİ HAYAT
haydi hayat
topla bütün cam kırıklarımı
aralık kalmış kapılar gibiyim
ya da sofradaki eksik iskemle...
bugün
göğün çarşafı yetmedi
hüzünlerimi örtmeye...
gel yeni GÜN!
beni ışıklarınla yıka... / Ayşe TURAL

UMUTLA YAŞAMAK...
Umut, yaşama sebebimizdir. O varsa güne başlamak keyiflidir... O varsa, yarının plan ve programları yapılır. Yarın ve yarınlara ait her düşünce UMUDUN eseridir...
Emile Zola ' Umut gidince , yaşama zevki de gider.' demiş. Umut, neden, nereye gider? Yaşama bu kadar ince tellerle mi bağlıyız? Elbette HAYIR...
Kendi dünyamızda başkalarına yer açtıkça, sahip olduğumuz değerlerin farkına vardıkça, hayata gülümsedikçe UMUT hep yüreğimizde yeşerecektir.
Haydi bakalım! Önce gülümsüyoruz... Sonra birisine ' Nasılsınız?' deyip onu yürekten dinliyoruz. Bizde var olan umuttan ona da verip yüreklendiriyoruz...

ALIŞTIĞIMIZ BİR ŞEYDİ YAŞAMAK
su suydu işte
kana kana içtikçe
pek ardı sorulmazdı...
ekmek de ekmekti işte
karın doyurdukça
gerisi aranmazdı...
para yetmeyince
çekilirdi sıkıntısı geçimin
yine de alıştığımız bir şeydi yaşamak...
derken
hayhuyla geçiverdi zaman
kayıp gidince avcumuzdaki sevgiler
ellerde güç
ayaklarda derman kalmayınca
dostlar da birer birer
' dönülmez ufuklara' gidince...
yalnızlık
kor gibi yaktı yüreğimizi
ÖLÜM aklımıza düştü
oysa
alıştığımız bir şeydi yaşamak...
Ayşe TURAL


KAFANIZ KARIŞINCA AKLINIZI GEZMEYE ÇIKARIN

Siz siz olun kafanız KARIŞINCA fazla üstüne gitmeyin... Sakin olun... Bulunduğunuz yerden uzaklaşın...
Bugün yapmanız gerekenleri de yarına erteleyin... Sonra... Alın aklınızı biraz ( attalara...) gezmeye götürün...
Aklımızı dağıtalım ki nerede düğüm olduğunu bulup çözebilelim...
Kaçan ipin ucunu yakalayabilelim... Haydi deneyin... Sonuçtan memnun kalacaksınız...
Sevgiyle kalın...
ÜÇ VURUŞ
geldiysen
gönlümün kapısına üç kez vur...
aşkların en güzeline tutkunum...
ilk vuruşun
gözlerin olmalı
sarıp sarmalamalı beni...
ikinci vuruşun
sıcacık dokunuşların olmalı
deli etmeli beni...
üçüncü vuruşunda
sen ve ben
BİZ olmalıyız...
AYŞE TURAL



BEN NE KADAR İYİYİM ?
Son yıllarda durmadan her şeyin kötüye gittiğini, kötülerin çoğaldığını söyleyip duruyoruz. Bir yerde okumuştum. Kötülükler çoğaldıysa kötü insanlar çoğalmış demektir. Bir bakıma da iyi insanlar tembelleşmiş sayılır... Değil mi? İyiler çalışkan oldukça, sınırdakileri de iyi yapma şansımız artar...
İşte o noktada kendinize ' BEN NE KADAR İYİYİM ? ' diye sormalısınız, diyordu. Galiba bizler de biraz kötü olduk sanki...
Eskiye oranla paylaşımcılığı unuttuk mu ne?
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, diyoruz...
Haksız kazanç elde edeni görünce, madem becermiş aferin'i bastırır olduk...
Bencilleştik...
Başkalarının sıkıntılarını görmezlikten gelip anlamaz olduk...
Biraz da işimize gelmiyor sanırım... Kendi dertlerim bana yeter, kafasıyla yuvarlanıp gidiyoruz...
Neyse ki birileri / azınlık da olsa / bizim gibi düşünmüyor...
Kim aç?
Kim çıplak?
Kimin neye ihtiyacı var?
Kimin evinin elektriği kesik?
Hangi evde su akmıyor?
diye bizim adımıza da didinip duruyor...
Bizim yerimize de düşünüyor...
İyi ki varsınız UMUT DERNEĞİ ve kurucusu, başkanı, her şeyi Özlem DİNÇOĞLU...

EKMEK KAVGASI
Şu yaşam
Hiç de kolay değil senin için
Küçük adam…
Gün boyunca
Ya simit satmalısın “ gevrek”
Ya da çifti
Bilmem ne kadar olan çorap…
O da olmazsa
TARTI başında
Çiklet parasına
ADAM tartmalısın…/(Ayşe Tural)

İLLE DE İNSANI SEVMEK

Sait Faik “ İnsanı sevmekle başlar her şey...” demiş. Ne kadar kapsamlı, derin anlamlı bir söz değil mi? Bence sızlayan yerinden sevmeye başlamalı insan... Bizi duygulandıran her neyse, yüreğimizi kıpırdatan kimse ordan başlamalı sevmeye...
Sevmek nasıl bir şey sizce ?
Şöyle bir şey olabilir mi? Nejat Saydam’ın “Şükran’a Mektup” şiirindeki gibi bir şey mesela...
“ seni konuştular dün gece muhallebicide / saçların sarı / gözlerin yeşilmiş / seni bir nefeste çiziverdim / camların buğusuna...”
gibi bir şey mi mesela?
Tanımadığımız bakışlarda içimizin ısınmasıdır belki... Bir MERHABAda yakaladığımız içtenlik de olabilir... Size uzanan sıcacık bir el belki...
DOSTLUKLARINIZIN DEĞERİNİ BİLİN LÜTFEN...

ÇARPIKLIK
gözgözü görmezliğinde
yaşamın çarpıklıklarında
SEN...
boşuna didinme
kurtulamazsın
yapay yollarında çözümler...
parmakların akortsuz seslerde
sen benimle nereye kadar?
sorgulanmış mıdır sence yaşamın
tükürememişsen YALANı
VARlarla
YOKlar cetveline...
(Ayşe TURAL)



İKİ YANLIŞIN BİR DOĞRU ETMEDİĞİNE yürekten inanıyorsan , adaletli olmaman için bir neden yoktur, derim.../ Ayşe TURAL

YANLIŞ İNSANLAR...
Yanlış insanlar, mı dedim... Evet evet yanlış insanlar... Hemen şöyle dediğinizi duyar gibiyim: Kime göre?
Elbette size göre... Ancak size göre/ likte yaşınız daha küçükse, DELİ TOY sanız o zaman mutlaka görüşlerine inandığınız, kendize örnek aldığınız birine danışmalısınız, derim...
Aslında, orta yaş kuşağında bizler birbirimize danışırız. Ben kişisel olarak fikir almayı severim... ' Akıl akıldan üstündür. ' e gönülden inanırım çünkü. Aklım yatmazsa kendi bildiğimi okurum ama birilerinin görüşünün beni çoğaltacağına da inanırım.
Yanlış insanlar varsa hayatınızda onlara ' güle güle ' deme zamanı gelmişse hiç beklemeyin... Kimileri sessizce çıkıp giderken hayatımızdan, kimiler cırcır böceği misali mızırdanır.... Can sıkar...
Bu arkadaşlıkta da, her tür birliktelikte de böyledir... Herkesin bir tarzı ve tavrı vardır... Önemli olan sizin nasıl davrandığınızdır. Kararlılık böyle zamanlarda büyük önem taşır...
Elbette karar verme aşamasında mantıklı davranmayı unutmamalısınız... Enine boyuna tüm ayrıntıları gözden geçirmelisiniz. Giderken ya da kalırken kararlılık insana sonradan KEŞKEler yaşatmaz...
Kimilerinin gitmesinin iyi olduğunu, hatta çok iyi olduğunu sonraları anlarız.
Hayatımızdan yanlış insanlar çıkmadıkça, yeri boşalmadıkça başkaları, doğru insanlar gelemez ki... Hem doğru insan, bize çok iyi gelendir...
Ara sıra bahçemizde ayrık otlarını temizlemek gerekebilir...
Neşeli pazarlar...

NEHİRLERİM SANA AKAR
ne zaman
bir kuş ötse dalında
kocaman bir çınarın
yaşamın öyküsü düşer aklıma
SEN düşersin...
ne zaman
bir yaşamak düşünsem
gözkamaştıran güneşler
konuk olur
gönül bahçeme...
güzellikleri çağırınca
melekler adına
sevgiler yağar evrenime
içimin nehirleri
durmadan sana akar, bilirim.../ (Ayşe Tural)


ZİNCİRLERİMİZ...

Yaşamın her sayfası bize bizi anlatır, aslında. Her gün bir öncekinden daha akıllı, daha bilinçli olduğumuz duygusunu yaşarız. Ya da tam tersi... Sonuçta önemli olan FARKINA VARIŞLARdır... Buna da ancak hissettiğimiz ÖZGÜRLÜK duygularıyla ulaşabiliriz.
Özgürlük kavramı, kalemle sınırları belirlendiği zaman yavanlaşır gibi gelir bana. ' İnsanlar özgür olarak doğar ama her yerde zincire vurulmuş olarak yaşarlar.' der J.J. Rousseau
Bu zincirler, toplum baskıları olduğu kadar; bizim kendimize çizdiğimiz görünmez çizgilerden oluşan daracık paslaşma alanlarımızdır...
Doğan Cüceloğlu bir konuşmasında ' Sizin hapishaneniz kaç metre kare?' diye sormuştu.
Sınırlarını kendimizin saptadığı, içinde dönmekten usandığımız; bunu fark ettiğimizde kaçacak delik aradığımız hapishanemiz...
Kurallarımız/ gelenekçi yanımız/ ayıplarımız/ günahlarımız...


DEĞİŞİM
her şey değişti diyorlar
eski baharlar
eski yazlar kalmamış...
öyle ya
eski değerlerin olmadığı
onurun, gururun
para ile
değiş-tokuş edildiği dünyada
mevsimler değişmiş
çok mu?
(Ayşe Tural)




DEVİR NE KADAR DEĞİŞTİ...

İnsan denilen o çok akıllı yaratık, artık manevi değerleri önemsemiyor artık. Dini imanı para, mevki... Hep daha az çalışıp kolay yoldan para kazanma derdinde ne yazık ki! Çıkarı yoksa size selam bile vermiyor. Neyse ki toplumda iyiler de var...
İnsani değerlere önem veren, saygı, dayanışma, yardımlaşma, dürüstlük, sözünde durma, iyilik yapma gibi erdemleri ailesinden, çevresinden öğrenmiş, bunları onurla taşıyan insanlar da var... Neyse ki varlar da yüreğimize su serpiyorlar. Yoksa işimiz duman...

DİLEĞİM...
HER YENİ GÜN BİZİ YENİ SINAVLARA TAŞIR...
YAŞAM BİR KEZ DAHA ŞAŞIRTIR...
UMMADIĞIMIZ OLAYLARLA YA DA KİŞİLERLE KARŞILAŞIRIZ...
BEKLEMEDİĞİMİZ ANLAR YAŞARIZ...
DİLERİM
HER AN YÜREĞİMİZİ UMUTLARLA,
SEVİNÇLERLE,
MUTLULUKLA VE
HUZURLA DOLDURSUN...

İNSANIZ...
AYNI KALDIKÇA ESKİRİZ...
SEN
HER YENİ GÜNDE YENİLENMEYE BAK...
DEĞİŞTİR KENDİNİ...
SEN DEĞİŞTİKÇE HER ŞEY DE SENİNLE DEĞİŞİP GÜZELLEŞECEKTİR...
Bu haber 2854 defa okunmuştur

:

:

:

: