Ulusal onur ve Davos 2009

Ulusal onurumuzun rencide edilmesi karşısında TC Başbakanı Sayın Erdoğan’ın Davos’ta sergilediği haklı infial sadece Filistin ve bölge halklarının değil, KKTC Halkının da yüreğine su serpmiş, yıllarca uluslar arası camia tarafından ayaklar altına alınan ve sürekli istiskale uğrayan uluslararası hak ve statümüzün yeniden, hakça tesisine ilişkin umutlarımızı tazelemiştir.

Ulusal onurumuzun rencide edilmesi karşısında TC Başbakanı Sayın Erdoğan’ın Davos’ta sergilediği haklı infial sadece Filistin ve bölge halklarının değil, KKTC Halkının da yüreğine su serpmiş, yıllarca uluslar arası camia tarafından ayaklar altına alınan ve sürekli istiskale uğrayan uluslararası hak ve statümüzün yeniden, hakça tesisine ilişkin umutlarımızı tazelemiştir.

KKTC Halkına uygulanan fevkalade haksız ve hukuksuz siyasi, ekonomik ve kültürel ambargo ve izolasyonlara karşı mücadele verenler, KKTC Bayrağını uluslar arası toplantılarda ve etkinliklerde şanla ve şerefle dalgalandırma misyonuna kendilerini adayanlar ulusal onurumuzun katledilmesinin acısı ve infialini çok iyi bilirler.

Uluslar arası hukuk ve antlaşmalar, her açıdan, Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasal ve anayasal eşitliğine amirken, Kıbrıs Rum Temsilcilerine Dışişleri koridorlarında kırmızı halı serilmesine karşılık, Devletimizin ilk Ortak Pazar ve Brüksel Temsilcisi olarak diplomatik olmayan bir temsilci statüsü için bile, aylarca, otel odalarından agreman mücadelesi vermenin derin acısını çok iyi bilmekteyim.

Devletimizin ilk cumhurbaşkanı olarak 1975 yılında Brüksel’de AET Yetkilileri ile görüşmelerden sonra uluslararası basın merkezinde dünya basının karşısında “ Sayın Denktaş Cumhurbaşkanı sıfatınızı Avrupa ülkeleri tanımıyor, Brüksel’de temaslarınızı hangi sıfatla yapıyorsunuz” şeklinde küstahça sorular karşısında itidalimizi muhafaza ederek ancak yüreğimiz kan ağlayarak ve asla başımızı hiç eğmeden mücadele etmeyi ve varlığımızı uluslar arası platformlarda savunmayı kutsal bir görev saydık.

KKTC’nin bağımsız ve egemen Devlet ilanının ardından KKTC’nin Londra Temsilcisi olarak İngiltere Dışişleri Bakanlığından ilk randevu talebime, Kıbrıs masası şefi bayan Barker “kusura bakmayın sizleri tanımıyoruz ve telefonda dahi sizlerle muhatap olamayız” yanıtının acısı hala yüreğimdedir. Söz konusu muamele esasta benim şahsımda tüm KKTC’ye yapılmıştı ancak çok kısa sürede İngiliz Parlamentosunda oluşturduğumuz ve KKTC’nin bağımsız ve egemen bir Devlet olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimine her açıdan eşit hak ve statüsünün tanınması gerektiğini parlamento içinde ve kamu oyunda çeşitli önergeler, beyanat ve bildirilerle destekleyen 80’in üzerinde İngiliz milletvekilinin baskısı karşısında İngiliz Hariciyesi KKTC Londra Ofisi ile temas ve karşılıklı görüşmelere kapılarını açmıştı. Muhafazakar Partinin ünlü Carlton Kulübü’nde Başbakan Margaret Thatcher’e takdim edilmem yine İngiliz Parlamenter dostlarımız sayesinde gerçekleşmişti. Muhafazakar Partinin kadınlar kolu 1986 yaz balosunda protokol masasına eşimle birlikte davet edilmem üzerine İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Goeffrey Howe, hayretle “ buraya nasıl girebildin” sorusunu yöneltmesi üzücü ve onur kırıcıydı. Balo’ya ev sahipliği yapan KKTC Dostu, milletvekili Sir James Hill ve eşi Susan Hill’in özel konukları olduğumuz anlaşıldığında Sir Goeffrey’nin istiskali “sayın Fikri, balo sona ermek üzere, ayrılmazsak bulaşıkları yıkama bizim başımıza kalabilir” şeklinde gönül kazanmaya dönüşmüştü.

Times, Financial Times ve Daily Telegraph, Wall Street Journal gibi ünlü gazeteler, “KKTC tanınmayan bir ülkedir” gerekçesiyle reddettikleri paralı ilanlarımızı kısa sürede bu tür medya ambargosunun hukuksuzluğu ve adaletsizliğinin anlatılması ve anlaşılması üzerine, özel KKTC Eki neşretme yoluna gitmişlerdi. KKTC’nin katılımına kapalı fuar ve sergiler kapılarını açmaya başlamışlar, Londra metrosu ve otobüslerinde yasaklanan turizm ilanlarımız siyasi ve hukuk boyutunda verilen mücadeleyle yeniden vizyona girmişti. KKTC Cumhurbaşkanına Londra Hava alanlarında VIP muamelesi yeniden tesis edilmiş, KKTC’nin ikinci kuruluş yıldönümü AB Bakanlar Konseyinin toplandığı, QE Konferans Merkezi gibi prestijli Devlet mekanında gerçekleşmişti.

1986’da 80 üyeli Türk Kıbrıs’ın Dostları Karma İngiliz Parlamento heyeti, resmi bir protokolle KKTC Parlamentosu ile karşılıklı Ortak Dostluk Gurupları oluşturmuş ve bu oluşumlar karşılıklı olarak KKTC ve İngiliz Parlamentolarında tescil edilmişti.

1985-90 yılları, KKTC Londra Misyon Başkanı olarak unutulmaz onur ve gurur yıllarımdır. KKTC’nin bir avuç “tanınmayan/ statüsüz” diplomatı ile birlikte, her türlü imkansızlığa ve zor uluslar arası koşullara rağmen “tanınmamışlıktan” kaynaklanan istiskallerin acısını yüreğimize gömerek, kırıp dökmeden ve KKTC –İngiliz Dostluk Gurubu Başkanı, eski savunma bakanı Keith Speed’in ifadesiyle, “Londra gibi bir dünya merkezinde siyasal, diplomatik ve basın çevrelerinde gönülleri fethederek KKTC tarihinde izi kolay silinmeyecek diplomatik bir destan yazmayı başarabildiler”.

Ne yazık ki tüm haklılığına rağmen KKTC, Nisan 2004 yılında optimal uluslararası koşulları değerlendirememiş, bağımsız ve egemen bir devlet olarak hak ettiği uluslar arası statü yolunda zemin kaybetmiştir. Kaybedilen siyasal ve diplomatik zemini 2009 yılında yeniden kazanmak TC ve KKTC’nin en öncelikli ulusal hedefi olarak benimsenmesi halinde mümkün olabilecektir. TC-KKTC diplomatlarının gayretleri, tek başına yeterli değildir. Devletlerimizin yasama ve yürütme organları yanında TC ve KKTC’nin kamu ve özel sektör kuruluşları, akademik merkezleri, medya, sivil toplum örgütlerini, iş ve işveren kuruluşları ile meslek odalarını ile yurt içinde ve yurt dışındaki Türk varlığı topyekun mobilize edilmelidir. Global ekonomik kriz ile TC ve KKTC’de yapılacak seçimler söz konusu ulusal seferberliği geciktirmemelidir. TC ve KKTC Başbakanlarının tarihi bir kararlılıkla ilan edebilecekleri Ortak Ulusal Seferberlik, inanıyorum ki, KKTC üzerindeki ambargo ve izolasyonların kırılmasına yetecek, uluslar arası camianın yıllar süren ezberini bozacaktır.


Bu haber 369 defa okunmuştur

:

:

:

: