Kıbrıs Türk Halkı uluslararası alanda yeniden devletsiz kalmamalıdır

Annan Planına göre, siyasal kimlik olarak iki eşit topluma dayalı, iki kesimli, iki kurucu devletten oluşacak yeni Federal Kıbrıs Cumhuriyetinin siyaseten (bakir doğum) yeni bir Devlet olması murad edilirken, hukuken Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı niteliğinde bir dönüşüm olarak BM ve AB de yerini alması öngörülmekteydi..

Annan Planına göre, siyasal kimlik olarak iki eşit topluma dayalı, iki kesimli, iki kurucu devletten oluşacak yeni Federal Kıbrıs Cumhuriyetinin siyaseten (bakir doğum) yeni bir Devlet olması murad edilirken, hukuken Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı niteliğinde bir dönüşüm olarak BM ve AB de yerini alması öngörülmekteydi.. Nitekim Anastasiyatis, yeni Oluşacak Federal Devletin ' Kıbrıs Cumhuriyetinin, gerek BM de gerekse AB de hukuken hiç bir kesintiye uğramadan devamlılığının esas olacağını vurgulayıp durmaktadır.

Kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk Halkının,1963 de olduğu gibi, Rumlar tarafından, sonradan üretilecek bir uyuşmazlık veya silahlı bir saldırıya karşı güvenliğinin, Türkiye'nin etkin ve fiili garantisi çerçevesinde sağlanmasına ve uluslararası alanda Rum halkına eşit bir siyasal kimlikle varoluşunun, uluslararası hukuk içinde Rumlara eşit düzeyde ve AB Birincil Hukuk altında teminat altına alınmasını Türk Kanadı açısından vazgeçilmez temel bir koşul olarak öne sürmüştü. Bu temel konuda bu güne kadar Rum-Yunan pozisyonunun ne olacağına dair en ufak bir indikasyon olmaması ve bu konuda gerek sayın Cumhurbaşkanımız gerekse Görüşmeci Heyetimizin sessizliği dikkat çekicidir.

Anastasiyadis’in, Kıbrıs'ın BM ve AB üyelikleri aynen kesintisiz devam edecek derken kendi Halkının, her hangi bir uyuşmazlık halinde, uluslarası statüsünün 'status quo ante'ye, yani eski statüsüne dönüşmesini hukuken mümkün kılmamaktadır... ' Kıbrıs Cumhuriyeti'nin gerekirse tamamen Rum Halkının tekeline fiilen ve hukuken yeniden geçmesinin önünde her hangi bir yasaklayıcı hüküm henüz yoktur. Buna karşılık Kıbrıs Türk Halkı uluslararası hukuk içinde varoluşunun ve Rumlara eşit uluslararası temsil hak ve statüsü nasıl koruyacağına dair güvencelere ilişkin düzenlemeler maalesef mevcut değildir. Oysa eşitlik ve adalet ilkesi ve Birincil Hukuk,'status quo ante ' ye dönüşün koşullarını, gerek Rum Halkı gerekse Türk Halkı için eşitlemesi gerekmektedir. Federal Kıbrıs Cumhuriyetin ve veya Kıbrıs Cumhuriyetinin, tek başına, yeniden, Rum Halkının tekeline geçmesinin tüm yolları hukuken ve siyaseten ortadan kaldırılmalıdır. Bunun yapılmaması halinde Kıbrıs Türk Halkı ve Devletinin, Kıbrıs Rum Halkı ve Devletine paralel bir uluslararası statüye sahip olacağı birincil hukuk altında uluslararası hükme bağlanmalıdır. KIBRIS TÜRK
HALKININ ULUSLARARASI ALANDA DEVLETSIZ VE STATÜSÜZ KALMASINA ASLA IZIN VERILMEMELIDIR.

Üzüntü ile kaydetmek isterim ki Rumları, bu hakça çözüm çizgisine getirmek üzere en büyük gayreti göstermesi gereken sol ve sosyal demokrat çizgideki siyasi partiler ve sendikalarımız ile meslek kuruluşlarımızın bazıları, Rumların kabul edeceği bir çözüm şekline kendilerini mecbur ve mahkum görerek, Rum kırmızı çizgilerini KKTC Halkına benimsenmek üzere kampanyalara yönelmiştir. 50 yıl süren ulusal mücadelemizin geldiği bu hazin ve kahredici gelişmeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Kıbrıs'ta Helen Egemenliğine kapıları açık tutan, iki kesimli güvencelerimizi yerle bir eden ve Anavatan Türkiye'nin etkin garantilerini tarihe gömmeye çalışan bu zihniyetin kazanmasına Kıbrıs Türk Halkı asla geçit vermemelidir.400 yıllık Vatan toprağımızda uluslararası hukuktan kaynaklanan asli haklarımıza sahip çıkma ve insanca, özgür yaşama hakkımızı koruma misyonunu, “çağdışı' ve 'Hamaset' diye niteleyen ve Rum egemenliğine yelken açmış bir gaflet anlayışını 'çağdaş ve uzlaşıcı' olarak yorumlayanların er veya geç, güvenle sığınacağı tek adresin özgür ve bağımsız KKTC toprakları olacağı bilinmelidir.
KKTC fiilen dünyada kabul görmeye başlamıştır. Rum- Yunan kanadı bu eğilimi tersyüz etmek üzere görüşme sürecinde, 'Kıbrıslılık' ve 'Kıbrıslı Çözüm' aldatmacasını, Kıbrıs'ta Hellenizm egemenliği için ehvenişer bir araç olarak seçmiştir. Sınırlı olsa da, bu amaca yönelik desteğin, demokrasi ve fikir özgürlüğü kisvesi altında KKTC de örgütlenmesi son derece üzücü ve düşündürücüdür.
Kıbrıs Türkü Dünya ve Tarih önünde ciddi bir sınavdan geçmektedir. Kendi irademizle, özgürlüğümüzün, Devlet olarak bağımsızlık ve, egemenliğimizin 'Kıbrıslı çözüm ' adı altında Helen egemenliğine sürüklenmesine asla izin vermemeliyiz.
Bu haber 491 defa okunmuştur

:

:

:

: