Nerede ise, Güney’in Dünyada yardım istemediği Devlet kalmazken, bunlara bir de Rusya eklendi. Türkiye’nin, yardım talebine karşı ise şartlı evet diyerek iyi niyetsizliğini ortaya koydu.
Türkiye’den gelecek, yangın söndürme uçaklarının Baf Havaalanına inmesini isteyen, Güney, bunu istemekle samimiyetsizliğini, ortaya koymuş oldu.
Yapılan teklifi, ilk önce reddeden Anastasiadis Hükümeti, sonradan “oyun içinde oyun“ politikası güderek, gelecek uçakların ilk önce Baf Havaalanı’na inmesini ve oradan kalktıktan sonra da gösterilen yerden su alması şartını ileri sürmüştür.
Yani KKTC‘yi yine, saf dışı bırakarak, sözüm ona Kıbrıs Cumhuriyeti’nin statüsünü yükseltecek ve Türkiye Hükümetini de, bu oyununa alet edecekti.
Türkiye Hükümeti, bu zulayı yutmadı.
Oyuna, gelmedi.
En insancıl, konularda bile Kıbrıs Türk Halkına karşı, besledikleri düşüncelerini, bu son hareketleri ortaya çıkarması bakımından düşündürücü olsa gerek.
Eski dilde tekrar, o tayyare meselesine gelmek isterim.
Eminim ki, Türkiye uçaklarını, güneyin şartlarını kabul ederek gönderse bile, o uçaklar, çeşitli nedenler gösterilerek, havalandırılmayacaklardı.
Örneğin güneyin hava sahasından, karayı çekebilecek resimler videolar v.s. ileri sürecekler.
Uçaklar güneyin hava sahasında uçmadan, geri geldikleri yere gideceklerdi.
Anastasiadis ve yönetimi aslında tüm güney, bu yangın, felaketi ile, tüm adanın egemeni psikozunu, devam ettirmek isteklerinden başka bir şey değildir.
Güney, bizlerin adanın ortaklarından biri olduğumuzu, hiç ama hiç kabullenmeyecektir.
Uçak olayında da, sergilemeye çalıştıkları budur.
Güneydekilerin, büyük bir çoğunluğunun, mentalitesine bakıyorum, bir de, bizim taraftakilerin mentalitesine.
“Ortak vatan için “ çırpınıyorlar.
Uçuşuyorlar.
Bir türlü karşı tarafa, kanat çırpınışlarını duyuramıyorlar.
İki yüz kişilik, bir gönüllü ordusu, yangını söndürmek için baş vurmuş.
İki yüz kişiden, 20 kişiye “ortak vatandaki“ yangını, söndürmek için izin çıktı.
Demek ki , bu duruma göre 180 kişiyi “bu vatanın ortağı“ olarak saymadılar mı ?
Bu tutumları, bizlerin kulaklarına küpe olsun.
Gelelim, bizi ilgilendiren, hayati duruma.
Bir anlamda, halk arasında söylenen: “Evkafın su meselesine“
Anadolu’dan gelen su bizlere sadece hayat suyu olarak gelmedi.
Bizlere zamanla ülkemizde, batılıların sporlarını alarak yitirdiğimiz, güreş sporumuzun da, tekrar hayat bulmasına neden oluyor.
Nasıl mı ?
Güzelyurt Belediye Başkanı ile Lefkoşa Belediye Başkanı, su konusunda Baş Pehlivanlık Güreşlerine, hazırlanmaya başladılar.
Suların azalması nedeni ile, Güzelyurt Belediyesi, ciddi sıkıntı içerisinde.
Güzelyurt Belediye Başkanı Sn. Özçınar, bir gazeteye verdiği mülakatta; “Birkaç hafta içinde, beldemize Türkiye’den gelen su, ulaştırılmazsa, Lefkoşa’ya çekilen suyu, bir şekilde kesmek zorunda kalacağız. Suyu biz kullanacağız” dedi.
Yanıt, Sn. Harmancıdan gecikmedi: “Hade, yapın da görelim.”
Evet Sn. okurlar.
Su sayesinde, şimdiden, iki pehlivan kazandık.
Şimdi, yaptıkları peşrev.
Tabii havası yok.
İleride, bu da olur.
Bunun sonunu, tellalın yaptığı, çağrı gibi getireyim !
İki yiğit, indi meydane.
İkisi de, bir birinden, merdane.