Siyaseti temizlerken medyayı kirletmek...

Hangimiz aile ya da arkadaş ortamında kullandığımız dilin benzerini, televizyonda ya da radyoda kullanmaya cesaret edebiliriz?

Kaçımız mikrofon karşısında ölçüp tartmadan konuşur; kamera önünde kendimize çekidüzen vermeyiz?

Özel ve kamusal ortam ayrımı yapmaksızın, üslubunu tektipleştirenimiz var mı?

Peki, kamera önü adabıyla, eş dost sohbeti adabı arasında fark gözetmeyenimiz?

Son zamanlarda bazı basın kuruluşlarının siyasal yaşamı kirlilikten arındırmak gerekçesiyle yaptığı yayınlar, ciddi medya etiği sorunlarının kapımıza dayandığını gösteriyor.

Bu yayınlar özellikle şu önemli meslek kurallarının ihlalini içeriyor:

-Hiç kimse yargı kararı olmaksızın peşin hükümle suçlu ilan edilemez.

-Gazeteci gizli kamera, gizli ses kaydı gibi “aldatıcı yöntemlerle” bilgi toplayamaz.

-Haber kaynağının gizliliği kutsaldır; yazılmamak kaydıyla verilen bilgiler ve kimliğinin gizli kalması şartıyla bilgi verenlerin isimleri açıklanamaz.

-Güvenilirliğinden emin olunamayan kaynakların ifşaatlarına kuşkuyla yaklaşılmalıdır.

*

Önce rüşvet verdiğini iddia eden bir kişinin gizlice kaydedilmiş görüntüleri ekrana getirildi. Bu kişi, kaydedildiğini bilse, o kadar iddialı konuşur muydu?

Nitekim kimliği açığa çıktıktan sonra, rüşvet değil borç verdiğini söylemeye başladı.

Acaba, en başında gazeteciyi olayın peşine düşmeye ikna etmek için mübalağa yapmış olamaz mı? Yoksa, hiç hesapta yokken kimliği ortaya çıktığı için korkup geri adım mı attı?

Öyle ya da böyle... Bu kişinin doğruyu söylediğinden emin olunamaz. Her iddia ispata muhtaçtır.

Şimdilerde rüşvet iddiasını gündeme getiren gazete sahibinin kendisi, kısa süre önce rüşvet suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı. Her söylenen ağızdan çıktığı anda doğru sayılsaydı, bu gazetecinin çoktan hapse atılması gerekirdi.

Öte yandan küfürbaz müftü gündemde. Herkesin sorusu aynı: “Bir müftü nasıl böyle konuşur?”

Oysa şu ayrıntı çok önemli: Müftü, söylediklerinin yayınlanmayacağı garantisini aldıktan sonra konuşmaya başlamıştı. Yani kamusal değil özel bir sohbet yaptığını zannediyordu.

Defalarca, “Allah rızası için be abi bunlar aramızda kalsın” diyerek tekrar tekrar güvence istiyordu.

Üstelik gazeteciden, önemli ve değerli birisi olduğuna ilişkin iltifat da alıyordu. Yani bir dostuyla konuşmanın rahatlığındaydı.

*

-Rüşvet verdiğini iddia eden kişinin gizli kameraya alınması gereksizdi. Söylediklerinden yola çıkılarak zaten haber yapmak mümkündü.

-Evet müftü, göreviyle bağdaşmayacak işlerin içinde. Çoktan görevinden alınmalıydı. Fakat bu, aldatılarak sesinin kaydedilebileceği anlamına gelmez.

Aleyhinde yayın yapma hakkı baki; verdiği bilgiler ışığında araştırmanın derinleştirilmesi mümkün. Ama uğradığı muamele etik dışı.

-İkinci ve üçüncü kaynaktan doğrulatılamayan; giderek ağız değiştiren tek kaynağın dillendirdiği iddiaları doğru kabul etmek için bu kadar aceleci davranmak yanlış.

“Suç” yerine “iddia”; “suçlu” yerine “suçlanan” sözcüklerini kullanmak şart.

*

İddialar oldukça önemli. Bu işin peşine düşen gazetecileri kutlamak gerekir. Fakat, kirliliği ortaya çıkarmak için kullanılan gazetecilik yöntemleri de temiz olmalı.

Kirli yüzey, kirli bezle temizlenemez. 

Bu haber 25 defa okunmuştur

:

:

:

: