KIBRIS KALP KRİZİ GEÇİRİYOR

Dr. Gülgün Vaiz “Çocukları da yarış atına çevirdik. Aileleri onları sürekli diğer arkadaşlarıyla kıyaslıyor. Kalbinde çarpıntıyla hastanelere gelen dünya kadar çocuk var” dedi.

Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) konuşan Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Dr. Gülgün Vaiz, kalp krizinden ölümler konusunda uyararak, “Devlet olarak ayağa kalkmalı, ulusal politikalar geliştirmeliyiz” dedi.

Hiçbir ilacın ya da ameliyatın sağlıklı kalbin yerini tutamayacağını vurgulayan Vaiz, “Önceliğimiz kalp krizi geçirmemek olmalı” şeklinde konuştu.

İlk olarak genetik faktörler üzerine konuşan Vaiz, genetik faktörlerin kalp krizlerine tek neden olarak gösterilemeyeceğini, kalp ve damar hastalıklarının yüzde 90’ına sigaranın, diyabetin, yüksek tansiyonla kolesterolün, hareketsiz yaşamın ve şişmanlığın neden olduğunu söyledi.

“Engellenebilir, geciktirilebilir”

Sadece genetik yatkınlık nedeniyle kalp krizi geçirenlerin oranının oldukça düşük olduğunu belirten Vaiz, “Genetik her şey değil, önemli olan üzerine ne koyduğunuz. Sigara mı? Yüksek kolesterol mü? Kilo, tansiyon mu? Hareketsiz yaşam mı? Eğer böyleyse yaşınız kaç olursa olsun siz yüksek risk altındasınız” şeklinde konuştu.

Sağlıklı yaşam tarzıyla genetikten gelen risklerin engellenebileceğini, geciktirilebileceğini anlatan Dr. Gülgün Vaiz, “Genetiğimizi, doğduğumuz, yaşadığımız coğrafyayı, ülkemizi, sosyo-ekonomik koşullarımızı belirleyemeyebiliriz ama yaşam tarzımızı belirleyebiliriz” dedi.

“Sihirli değnek yok”

Kalp krizine bir dizi etkenin neden olduğunu kaydeden Vaiz, kalp krizini sihirli değnekle ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını söyledi, “En önemli konu etkenlere ne kadar maruz kaldığınız. Bu etkenlere ne kadar çok ve yoğun maruz kaldıysanız kalp krizi geçirme yaşınız o kadar düşer” şeklinde konuştu.
Sigarada da durumun böyle olduğunu söyleyen Vaiz, “Sigaraya ne kadar erken başlanırsa kalp krizi geçirme yaşı o kadar aşağıyı düşer” dedi.

“Çocukları yarış atına çevirdik.”

Stresin, karamsarlığın, endişenin kalp sağlığını etkileyen faktörlerden olduğunu söyleyen, “Oysa hayat çok basit” diyen Gülgün Vaiz, “Neden bu kadar hırslıyız? Neden kendimize bu kadar zarar veriyoruz? Çocukları da yarış atına çevirdik. Aileleri onları sürekli diğer arkadaşlarıyla kıyaslıyor. Kalbinde çarpıntıyla hastanelere gelen dünya kadar çocuk var” ifadelerini kullandı.

“20’lerinde kalp krizi”

Ani ölümlerin 4’te 3’ünün kalp krizi nedeniyle meydana geldiğini ifade eden Vaiz, “Her 10 yaş yaşlanıldığında kalp krizi riski de artıyor. Eskiden 40 yaşın üzerindeki insanlar için ‘risk grubundadır’ diyorduk. Ama artık öyle değil. Kişinin kalp damarları 40 yaşında tıkanmıyor, 30’larında hatta 20’lerinde kalp krizi geçirenler var” dedi.

“Bu zor olan”

Sağlıklı yaşamın anne karnından başlaması gerektiğini ancak ülkede bu konuda bilincin henüz oluşmadığını kaydeden Dr. Vaiz, “Belli yaşa gelmiş, alışkanları oturmuş insanlara bir anda ‘hayat tarzını değiştirin, bunu bırakın şunu yapın’ diyoruz’. Bu zor olan. Biz zor olanla uğraşıyoruz” dedi.

Öncelik krizi geçirmemek

Bu konuda ulusal politika üretmenin şart olduğunu, ciddi paralar harcanan başta kalp ve damar hastalıkları gibi kronik hastalıkların en aza indirgenmesi için koruyucu hekimliğin üzerinde durulması gerektiğini söyleyen Dr. Gülgün Vaiz, “Hamileler nasıl beslenmelidir, yuvalarda çocuklara ne verilmelidir, okul kantinlerinde ne satılmalıdır, bunların üzerinde durulmalıyız. Hiçbir ilaç, hiçbir ameliyat sağlıklı kalbin yerini tutmaz. Önceliğimiz kalp krizi geçirmemek olmalı” şeklinde konuştu.

KKTC’de yılda yaklaşık 600 kişinin kalp krizi nedeniyle hastanelere başvurduğunu ifade eden Vaiz, “Bu oran beklenilen düzeyde. Ancak gelişmiş ülkelerde kalp krizi oranı azalırken, bizde artıyor. 1990’lı yıllara artan bir oran söz konusu. Türkiye’de de durum böyle. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kalp krizleri fazla” dedi.

“Kadın oranı artıyor”

Kadınların erkeklere göre 10 yaş daha genç kalp krizi geçirdiğini, KKTC’de yılda yaklaşık 200 kadının kalp krizi nedeniyle hastanelere başvurduğunu kaydeden Dr. Gülgün Vaiz, “Ülkemizde kalp krizi geçiren kadın oranı arttı. Bunun sebebi sigara, obezite, hareketsiz yaşam ve stres. Bunlara maruz kalan kadın sayısı artıyor” ifadesini kullandı.

“Tetiği çeken ne”

Kalp krizinin nasıl oluştuğunu da anlatan Vaiz, şunları söyledi:

“Sağlıklı insanların kalp damarının içini boru gibi düşünün. Yüzeyi düzgün ve temiz bir boru. Damarın iç yüzeyi çeşitli etkenlerle daralır, burada plaklar oluşur. Damarın iç yüzeyinde oluşan küçük küçük plaklar bir gün aniden çatlar veya yırtılır. Buna ani bir üzüntü mü, tansiyon yüksekliği mi, stres mi, sigaranın fazla miktarda içilmesi ya da şeker düzeyinin oynaması mı neden oluyor, kalp krizinde tetiği çeken ne kesin olarak bilemiyoruz.” Bu nedenle kalp krizinin ne zaman veya nasıl başlayacağını öngöremediklerini belirten Vaiz, “Kriz başladığı anda damara pıhtı oturuyor ve oradaki kan akımı duruyor” dedi.

Elektriksel kasırga...

Bazı insanlarda oksijen alamayan kalp hücrelerinin kalpte elektriksel kasırga yarattığını anlatan Gülgün Vaiz şöyle devam etti:

“Bu kasırgada kalp düzensiz şekilde elektrik salgılar, düzensiz elektrik hastanın dolaşımı için yeterli olmaz ve hasta kendini kaybeder. Bu aşamada şok cihazı olan veya kalp masajı yapılabilecek bir merkeze 5 dakika içinde ulaşılabilirse hastanın kurtulma şansı yüksek olur. Ancak geçen her saniye hastanın kalp ve beyin hücrelerinde hasara neden olur.”

Kalpte elektriksel kasırganın gençlerde daha fazla görüldüğünü anlatan Vaiz, “Elektrik kasırgası kalbin durmasına göre hastaya avantaj sağlar. Kalpte elektriksel kasırga varsa hastayı hayata döndürme şansınız da vardır, ama eğer düz çizgi şeklinde kalp ritmi gözleniyorsa bu çok risklidir ve hastanın hayata döndürülmesinin oldukça zordur” dedi.

“Geniş bölgeyi tutar”

Kalp krizinin klasik belirtilerinden bahsederken, ağrının nokta şekilde hissedilmeyeceğini de vurgulayan Vaiz, “Ağrı daima geniş bölgeyi tutar. Ya tüm sol memede, ya da tüm sol göğüste hissedilir. Ağrı her iki kola da vurabilir. Bilinenin aksine kalp krizi ağrısı ille sol kola değil, sağ kola da vurabilir” dedi.

“Krizler sabaha yakın”

Kalp krizinin bazen bulantı, kusma, renkte sararma, solma, çarpıntı, yorgunluk, bitkinlik gibi belirtiler de verilebileceğini kaydeden Gülgün Vaiz, şunları belirtti:

“Kalp krizleri genellikle sabaha yakın 05.00 ile 10.00 saatleri arasında gerçekleşir. Böbrek üstü bezleri adrenalin, kortizon gibi hormonlar salgılar. Bunların kanda en yüksek olduğu saatler de bu saatlerdir. Hastaların yarısından çoğu hastanelere kalp krizi ile bu saatte gelir ama ‘kriz sadece bu saatte olur’ diye bir genelleme yok. Önemli olan kişinin daha önce olmayan o şikayetle uykudan uyanması.”

“Aspirin çiğnetin”

Dr. Gülgün Vaiz, “Bir kişinin kalp krizi geçirdiğini düşünüyorsanız ve hastanın bilinci açıksa ona bir tane aspirin çiğnetin. Bu kalp krizinden ölümleri yüzde 30 oranında azaltıyor, çünkü aspirinin pıhtı çözücü etkisi var” diyerek, her yetişkinin yanında bir kutu aspirin taşımasının son derece önemli olduğunu vurguladı.

“Tüm Şeker Hastaları”

Diyabetin kalp ve damar sağlığı üzerindeki etkisine değinen Dr. Gülgün Vaiz, sözlerini şöyle tamamladı:

“Şeker, bütün organları etkileyen sessiz ve sinsi bir hastalık; sinir sistemini bozduğu, hissetme duyusunu azalttığı için kişi kalbindeki ağrıyı hissetmeyebilir, kriz geçirdiğini fark etmeyebilir. Tüm şeker hastalarını kalp hastası olarak kabul ediyoruz ve yılda bir kontrolden geçmelerini öneriyoruz.”
Bu haber 207 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER