Bugün baharın çok güzel bir günü olmasını da vesile sayıp halkın arasına karıştım...
Aslında bunu sık sık yapıyorum..
Hiç tanımadığım insanlarla sohbet ettim..
Şimdi siyaset dışında sohbetler itibar görmüyor.
Birtakım insanlar mensubu bulundukları siyasi partiyi lanse etmenin doruk noktasına
ulaşmış vaziyette..
Tam bir rekabet ve bu rekabetin sonucunda yaratıcılıklar yarışıyor...
Mantinler ve atkılar artık yetersiz kalırken, dikiz aynalarına ve radyo antenlerine
de taraftar renkler bir şekilde yerleştirilmiş vaziyette...
Tabii ki bu fedakarlıkların önemli bir bölümü ilerleyen günlerde vadeli hesaplardan
vadesiz hesaba aktarılacak....
***
Gelelim esas konumuza,aslında insanlara zıt bir polemikle yanaşmadığınız zaman
sizlere gerçekleri söylüyorlar..
O gerçek de politikalardan ve politikacılardan beklentisizliğin samimi itirafıdır..
Toplumsal olarak sergilenebilecek performansın, çok seçenekli ve daha ciddi
projelerle, çok daha uzun zamana ihtiyaç olduğunun herkes farkında...
Ama vatandaş da haklı ne yapsın, kendi zaten çektiği onca sıkıntıya katlanmış...
Ne diye çocuğunun geleceğini sıkıntıya soksun....
Bugün tüm zamanını yer tutmaya kendini kanıtlamaya çalışanların büyük bir bölümünü,
seçimden hemen sonra isyanlarda görürseniz sakın şaşırmayın!
Bu da benim arz talep dengesinden yaptığım kişisel analizim olsun..
***
Peki ilk 100 günde ne olur...
Bir kere Temmuz 28 olur, havalar daha da ısınır.
Özellikle kamu görevlileri senelik izinlerini kullanmayı tercih eder..
Deniz de günlerimizin olmazsa olmazı olur..
Arkadaşlarımız programlara katılıp az önce okuduklarınız dışında birçok başka şeyler
söyler...
Bu söylenenler konulara tarfsız bakabilen kişiler tarafından hakaret olarak da
algılanabilir..
İktidarda olan bir parti eğer ilk 100 günde bunları bunları yapacağım derse,vatandaş
ona zaten iktidarda idin neden yapmadın da seçime gittin der...
Aklın şimdi mi başına geldi?
***
Eğer muhaalefet ise zaten meydan büyük ve geniş...
Kolay gele dersin, yapacak başka işin yoksa sabaha kadar projeleri dinletirler...
Bu işler böyle olmuyor..
Örneğin Çevre için Avrupa Eylem Planında,2020 yılına kadar atmosfere karbon dioksit
salımının %20 azaltılmasını öngören Kyoto sözleşmesini bulabilirsiniz...
Ya da küresel ısınmaya karşı mücadelede 2008-2012 arası sera gazı fenomeninin %8
azaltılması taahütü gibi...
Avrupa programları ve istihdam mekanizmaları bünyesinde, Avrupa Sosyal Fonu
2007-2013 dönemi için az kalkınmış bölgelerin uyum hedefleri doğrultusunda çalışmalar
yaparak, bölgesel rekabet ve istihdam faaliyetlerini destekler.
Verdiğim küçük örneklerden de kolayca anlaşılacağı gibi. Sorunlara çözüm üretme
yaklaşımlarımız samimiyetsiz yada yetersiz görünüyor.
Sorunlarımız gerçekten çok büyüktür. Yılların kangren ettiği hükümetlerin bile
ağzına almaya cesaret etmediği sorunlar var..
Tüm bunların çözümü ciddi tespitlerle ve gerçekçi projelerle hedefler saptanarak aşılması gereken sorunlardır...
Aksi taktirde artık sadece bizim değil çocuklarımızın da bir beş yılı daha gitti
boşuna ne yazık..
İlk yüz günde ne olur...
İlk yüz günde 80 günde devri-alem olur 20 gün de cepte kalır...