“ Bizler yaşadıklarımızla hayata bir anlam katmaya çalışırız. Mutluluğumuz, bu uğraşımız içinde zaman zaman sekteye uğrar, kırılırız. Ama yine de ararız mutluluğu... Seçtiklerimizden bir gün bile olsa ders almayı düşünmeyiz. Kimi zaman sahip olmamız gereken her şeye sahip olsak da, bu defa da yaşamın gerisinde kaldığımızı düşünürüz...”
Bu sözler Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun bu sezon ikinci kez “perde...” dediği YAĞMURUM OLSANA oyunundaki Ferit’in sözleri...
Cuma akşamı oyunun ilk gecesinde yerimi aldım hemen hem de en önde... Nefis bir oyun... Sahne performansı ayrı ayrı çok başarılı sekiz oyuncu ve canlandırdıkları sekiz karakter... Mutlaka gidip görmelisiniz, mutlaka...
Oyun yazarı Raşit Çelikezer, yöneten de Yaşar Ersoy... Yazar, tüm oyunlarında ironiyi elden bırakmadan, izleyiciyi bir sorgulayışa yönlendirmeyi hedefler. Yaşamın iradesiz bıraktığı, edilgenleştirdiği bireyin zamanda ve mekanda umarsızca salınışını gösterir, diye tanıtılıyor broşürde...
Konu olarak oyun tam bize göre... İçimizden birileri sanki... Sahnede bizden parçalar bulmak, oyuna daha da yaklaştırıyor ve kendimizleştiriyor hepimizi... Sonuçta da tüm dikkatimizle kendimizi eleştirip araştırıyoruz... Ne güzel! Tiyatro zoru başarıyor...
Oyunun konusuna gelince:
Yağmurum Olsana, yaşamını sadece KADIN ekseninde kurmuş olan bir yazarın, geçmiş ve bugünü üzerine kendini sorgulayışını ele alıyor. Yazarlığını ve mutluluğunu YAĞMUR gibi rastlantısal bir olaya yükleyen, kendi iradesinden yoksun kalmış, yaşam karşısında edilgen bir birey... Yaşamdaki yönelimi KAÇIŞ olan, kendini toplumsal gerçeklikten ve sorumluluktan soyutlamış bir birey... Günümüz aydınının içine düştüğü durum bu mu? Oysa YAŞAM onun kaçışlarına aldırmadan tüm gerçekliğiyle akıyor. O, kendi içinde, kendi iç hesaplaşması içinde yaşamın anlamını ararken....
Kadın ve erkeğin aşka, kadına ve hatta birbirlerine bakış açısı çok güzel verilmiş... İnsan, oyundaki ruh tahlilleriyle, kendini ve diğer insanları çok açık seçik görebiliyor... Yağmurla gelen AŞKa yüreğiniz seviniyor...
Yönetmeni, oyuncuları, sahne görevlileri ile kısacası tüm ekibi bütün içtenliğimle kutluyorum. Dışarıda korna çala çala kentin sokaklarında seçim naraları atanlara inat, salon tıklım tıklım doluydu, hatta girişteki koltuklar eklenerek bir sıra daha yapıldı. Oyunu izleyen herkesin benimle aynı düşüncede olduğu, alkışlardan, kahkahalardan ve çıkışta kulak misafiri olduğum konuşmalardan belliydi... Mutlaka gidip görmelisiniz, MUTLAKA... Çocuklarınızı da götürmeyi unutmayın, lütfen...
Ben, her doğru kararımdan sonra, aklımı seveyim, derim... Evet, evet “ Aklımı seveyim...” ne iyi etmişim de gitmişim. Aslında oyun bitmeden bir daha gidip izleyebilirim.
Aşk gelsin de ister yağmurla, ister güneşle gelsin... Nice seyirler efendim...