BM Özel Geçici Temsilcisi Lute’nin son girişimleri karşısında , BM GK ‘nin kararı açıklandı .
Karar . Beklediğim gibi çıktı .
Ne şiş, ne kebap diyeceğim . Ama diyemiyorum .
Karar, yine tek yanlı bir içeriğe sahip .
Her zaman, anlaşmadan yana tavır koyan Kıbrıs Türk tarafı . Anlaşmadan, her zaman dümen kıran, kaçan Rum tarafı ile ayni kefeye konulmuş .
Bu, Batının, Kıbrıs Rumlarına ve Kıbrıs Türklerine karşı değişmeyen bakış açısını da göstermesi bakımından. Çok ama çok, düşündürücü olsa gerek .
Biraz gerilere gidelim .
Denktaş – Kiprianu dönemine .
O dönemin BM GS’nin, çözümle ilgili önemli konularda, Rahmetli Denktaş isteklerini yerine getirmesine ve iki taraf da mutabık kalmasına rağmen . Kiprianu, Atina ile görüşmek için süre isteyerek , görüşmelerin ertelenmesini istedi .
Görüşmeler ertelendi .
Fakat yeniden başlamadı . Rum tarafı, dönemin Yunan Başbakanı Simitis’den “ohi “ talimatı alarak görüşmelere gelmedi .
Türk tarafından aldıklarını da, Rum tarafı sepetine koydu .
2004 Annan Referandumuna gelince .
Annan Planı, BM adına Dawid Hani tarafından hazırlanan bir plan .
Türk tarafının bunu kabul etmesi için, Batı tüm ağırlığını . Tüm marifetini ve tüm sahtekarlığını ortaya koyarak . Türk tarafına bu planı kabul ettirdi . Rum tarafı, bu plana “ hayır” dedi .
Türk tarafına, bin bir vaatlerde bulunan Batı .
Sonuçlardan sonra . Her zaman olduğu gibi, yine dümen kırarak . Rum tarafını suçlayacağına . Tam tersi tavır ve açıklamalarda bulunarak . “ Rum halkının iradesi bu . Saygı duymak gerek” yollu açıklamalarda bulundu .
Gelelim, Crant Montana ve İsviçre’deki son duruma .
Hepimizin malumu .
BM GS’nin de katıldığı müzakereler sonucunda . Görüşme masasının, Rumlar tarafından berhava edildiği açıklamalarına, BM GS de tanık olmasına rağmen . BM GK’nin Kıbrıs konusu ile son aldığı karar . Yine Rum ağırlıklı bir içeriğe sahip .
Düşünüyorum da . Rollerimiz değişik olsa idi .
Yani biz Rum tarafının pozisyonunda . Rum tarafı da bizim pozisyonumuzda olsa idi .
Bu karar, yine böyle çıkar mıydı ?
Bir de, anlaşmadan kaçan, hep Rum tarafı olmasına rağmen . Batının, Doğu Akdeniz’deki Hidrokarbonlarla ilgili, Rum yanlı tavrı ele alındığında . Batının taraflılığını da, tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır .
Batı, bu tavırlarını, her alanda göstermeye devam etmektedir .
Son, Nato toplantısında sergilenen. Rum yanlısı oyuna, ne demeli ?
AB üyesi bir ülkenin, Nato toplantısına, Türkiye’ye rağmen, davet edilmesi demek . AB’nin hemen hemen tüm ülkelerinin, Nato üyesi olması ve ABD’nin, S 400 ler karşısında. Türkiye’ye, göz dağı vermek için tezgahlanmış, bir dolap niteliğindeki, büyük bir rezillik oluyor.
Küresel Gazeteciler Medya Buluşmasında. Sn. Cumhurbaşkanı Akıncı ve TC Dışişleri Bakanı Sn. Çavuşoğlu da birer konuşma yaptılar .
Her iki siyasetçi de, Siyasal eşitliğin olmazsa olmaz olduğunu, dile getirdiler .
Karşı tarafın, kabul ettiğinden geriye dönüşü, dile getirerek . Eleştirilerde bulundular .
Bunlar gerçekler .
Fakat, en büyük gerçek .
Yukarıda da bahsettiğim gibi . Çözüme en yakın gelindiği noktalarda bile . Rum tarafının yan çizdiğini, örnekler vererek anlatmaya çalıştım .
Mevcut statükonun, devamından yana tutum sergileyen Güneyin de, Batı karşısında nasıl himaye edildiğini .
Siyasi eşitliği kabul etmeyen ve Batının himayesinde olan, bir Rum tarafı .
Siyasi eşitlikte direnen, bir Türk tarafı .
Bu siyaset . Rum’un statükocu siyasetine, hizmet etmiyor mu ?
Kıbrıs Türk Halkı . Rum’un siyasi eşitliği kabul etmesi için. Yarım asır daha, beklemesi mi gerek ?
Siyasi eşitliği kabul etmeyen bir Rum tarafına ve onu destekleyen Batıya karşı . Alternatif öneriler, niye sunamıyoruz ?
Çözüm olamayacağı varsayımından hareket ederek. Gerek içte gerek dışta. Atılması gereken adımları, niye atamıyoruz ?
Bu ketumluk niye ?