Ruhlarını yitirmiş bir çok insan Dünyaya sahip olsa ne fayda...
Dünyanın en güzel Adası. dört bir yanı Mavi yüklü... Canım Kıbrıs'ım o tertemiz yürekli benim güzel insanım neler oluyor? Bu küçücük Adamızda
Yurdumuzun semalarında ağır bir hava esiyor öyle bir hava ki hergün içimiz sızlıyarak uyanıyoruz. Eskiden kapılarımız pencerelerimiz açık uyurduk, komşularımızla kahvelerimizi büyük bir keyifle yudumlardık. Hiç tanımadığımız insanlar kapılarımızı çalıpda dilenmezlerdi, veya bize birşeyler satmaya çalışmazlardı. Her Cuma günleri, çingeneler tanımladığımız. yüzleri hiç yabancı olmayan birkaç insan dilenirdi. Hırsızlık nedir bilmezdik, Taciz nedir, küfür, kaba kuvvet hiç bilmezdik, Öyle haberlerle karşılaşıyoruzki içimiz yanıyor. Kendi sanatçımız evine bir lokma ekmek götürebilmek için sahnede dövülüyor, hastahanelik oluyor. Küçücük çocuklar ne olduğu belirsiz insanlar tarafından taciz ediliyor kirletiliyor. Evinde yaşlı bir kadın iki kuruş için bıçaklanıyor. Çeplerinde bir kuruş olmayan eğitimden yoksun elini kolunu sallaya sallaya Adamıza geliyor. Bir ülkenin bayrağı, kimliği, pasaportu, yasaları, hükümeti varsa ve ayrı bir ülke ise bütün bu çirkinlikleri bir an önce durdurmak zorunda. Her elini kolunu sallaya sallaya gelmemeli. Dünyamızda okadar çok faydalı donanımlı insanlar varken bu tür insanların işi olmamalı. Dünya da sadece bir Kıbrıs var başkada yoktur. Bu ülke bizim ülkemiz... Önemli olan, Kıbrıs Türkünün, Halkın ne istediğidir...
Düşünüyorum da Biz kadınlar yöneticiliği ele alsak. Kıbrıs öyle bir güzelleşirki hiç bir kirlilik, sorun yaşanmaz...
Kadının Gücü
Altıncı gün dolmak üzereydi
Ve Tanrı hala kadını yaratıyordu.
Bir melek çıkageldi.
Tanrı’ya;
- Ötekini, erkeği çok daha çabuk yaratmıştın, buna niye bunca zaman ayırıyorsun?
diye sordu.
Tanrı yanıt verdi:
- Çünkü buna çok değerli, çok farklı özellikler katıyorum.
dedi.
- Örneğin yüzlerce parçadan oluşturuyorum.
Ama yine bir bütün olmasını sağlıyorum.
Bu yarattığım bir çok çocuğa aynı anda sarılabilmeli,
Dünyanın her yerindeki çocukları kucaklayabilmeli.
Düşen bir çocuğun kanayan dizini de,
Yaralı bir yüreği de iyileştirebilmeli..
Melek sordu:
- Kaç eli, kaç kolu olacak?
- Sadece iki.
- İki el, iki kolla mı yapacak bu dediklerini…
- Hepsi bu değil…
Kendi yaralarını da kendi sarabilecek.
Ayrıca günde 18 saat çalışabilir durumda olacak…
Melek yaklaşıp kadına dokundu…
- Onu çok yumuşak yapmışsın.
- Yumuşak ama aynı zamanda çok güçlü.
Gücünü ve kaldırabileceklerini hayal bile edemezsin…
- Düşünmeyi de bilecek mi?
- Yalnızca düşünmeyi değil.
hem sağduyusunu kullanmayı,
Aklıyla ve yüreğiyle muhakeme etmeyi,
Hem de mücadele etmeyi,
Düşüncelerini savunmayı,
Sorun çözmeyi de biliyor…
Bunların yanı sıra, uzlaşmayı da biliyor…
Melek, kadının yanağına dokundu.
Eli ıslanınca bu nedir diye sordu.
Tanrı yanıtladı:
- Buna gözyaşı denir.
- Neye yarar?
- Kendini ifade etmeye yarar.
Acıyı, kuşkuyu, aşkı, yalnızlığı, onuru,
Ama aynı zamanda sevinci ifade etmesine yarar…
-Kadının kendini ifade biçimleri sonsuzdur:
o, sevinci, mutluluğu ve aşkı yakalayıp ,
Sımsıkı sarılmayı bilir…
Haykırmak istediği vakit susabilir;
Sustuğunda çığlığını duyurabilir;
Öfkelendiği vakit gülümseyebilir,
Ağlamak isteyince şarkı söyleyebilir,
Mutlu olunca ağlayabilir,
Korktuğu vakit gülebilir…
O inandığı doğrular için sonuna dek mücadele eder;
Haksızlığa karşı savaşır,
Çözüm yolunu biliyorsa,
‘Hayır’ yanıtını asla kabullenmez.
- Amma çok marifeti varmış!
- Arkadaşı doktora yalnız gitmesin diye ona refakat edendir.
Korkan birini gördüğünde,
‘Tut elimi korkma’ deyip,
Elini uzatandır…
Okuduğum kitaptan
Alıntı.
Sizi Seviyorum