Dün “ Anneler Günü” ydü.
Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun, diyorum tüm kalbimle. Sevgilerin, saygıların ve ilgilerin bir günle anlatılması ya da bir güne sığdırılması diye bir şey yok elbette. Ne var ki yine de bazı konular böyle hatırlanıyorsa neden olmasın... Bu özel günlerin içinde hepimiz için en özeli bence “ Anneler Günü”
Çok klasik bir ifade de olsa, bizi doğuran, bizim için gerçekten emek harcayan, en önemlisi ne yaparsak yapalım bize sevgisi asla azalmayan tek varlık O... Hakkını ödemek diye bir şey de yok zaten, buna gücümüz nasıl yeter!..
Kadınsanız, annenizi tam olarak anne olduğunuzda anlıyorsunuz. Sizin için endişelerini, gözünüzün içine bakışını, her şeyini sizin için fedaya hazır oluşunu işte tam o zaman anlıyor ve ona gerçek değerini vermeye çalışıyorsunuz. Bir anne “ Yaşama sebebim, canım, ciğerim, varlığım, her şeyim...” diyorsa gerçekten evlat onun her şeyidir. Anne- çocuk arasındaki bağ inanılmaz kutsaldır bence; elbette anneden kaynaklanan bir kutsallık...
Hangimiz zaman zaman çocukluğumuza dönüp, onun sıcacık kucağında güvende olmayı istemez. Hele de uzaklardaysak, onu hatırlamak bile burnumuzun direğini sızlatır. Ben annem için yazdığım kısa şiirimde söyle demişim:
ANNE
Anne
Gelsem yanına
Koysam başımı dizine
Okşasan saçlarımı
Yine senin küçük kızın olsam
Beyaz kurdeleli...
Anne demek, çocukluk demek... Sorumsuz geçen yıllar demek bir bakıma. Çocukluk ve güzel geçen yıllar demek... Öyle olmasa bile, insan çocukluğunun hep güzel anılarını biriktirir gibi gelir bana. Galiba ben böyleyim...
Ben de bir anneyim. Tıpkı benim gençliğimde yaşadığım gibi, oğullarımdan biri bana hasret, benden uzakta yaşıyor. Bir gün önce bizimleydi. Bana anneler günü hediyesi olarak parfüm alıp gelmiş. POİSON... Bana sarılıp, beni kucaklarken:
“ Bu senin kokun anne... Ne zaman, nerede bu kokuyu duysam, çevreme bakınırım. Annemin kokusu burnumun ucunda olur ... Çocukluğumdan beri beni her kucaklayışında öyle tatlı tatlı içime çekerdim ki!... Sen benden önce evden çıkmışsan arkanda kokun kalırdı, merdivenlerde bile...” dedi.
Bu satırları yazarken tıpkı bana o sözleri söylediği an gibi, gözlerimden sıra sıra yaşlar dökülüyor. Çocuğunuzun sizi nasıl, hangi halinizle hatırlayacağını bilemezsiniz, hele sizden çooook uzaklarda yaşıyorsa... Hasretlik çok zor çooook...
Birlikte yaşanırken değer bilmek elbette çok önemli... Güzel şeyler ekerseniz güzel şeyler toplama şansına sahipsiniz. Güller eken güller biçer, diken ekene de dikenler kalır...
İyi ki yanımda bir oğlum daha var. Onunla avunuyorum. Onun hakkını da yememek lazım. Bana en son çıkan modelinden bir masaüstü bilgisayar takımı almış, çalışma masama da yerleştirmiş... Çok şık, çok güzel...
Onlarla geçen ve geçecek olan günlerim için Tanrı’ya şükürler olsun. Ben kocaman dalları olan bir ağacım. Ne mutlu bana...